MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni anayasa tartışmasını yeniden gündeme taşıyarak CHP ve İYİ Parti'ye çağrıda bulundu.

Konuşmasında 1921 Anayasası ve ilk Meclis'e değinen Bahçeli, "1921 Anayasa’sının 1’inci maddesi, hâkimiyetin bilakaydüşart milletin olduğunu, idare usulünün de halkın mukadderatanı bizzat ve bilfilli elinde tutmasını baz almıştı. Kurucu kahramanlar, İstiklal Savaşı’nın çerçevesini Anayasa ve yasalara uygun şekilde tesis ederek Kurtuluş Mücadelesi’nin meşru ve hukuki sınırlar içerisinde kalmasına titizlikle özen göstermişlerdir. Bu demokratik hassasiyet, dönemin vahim ortamı dikkate alındığında, gıpta edilecek, hayranlık uyandıracak, örnek alınacak bir gelişme, bir yükseliş, bir kararlılık numunesidir" dedi.

'TEŞKİLAT-I ESASİYE KANUNU'NUN ÜZERİNDEN YÜZ YIL GEÇMİŞ OLSA DA...'

CHP Milletvekili İnan Akgün Alp: "Kürtler Vardır, Hakları ve Dilleri de Vardır" CHP Milletvekili İnan Akgün Alp: "Kürtler Vardır, Hakları ve Dilleri de Vardır"

"1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun üzerinden yüz yıl geçmiş olsa da, yeni anayasa arayışları, yeni anayasa hazırlıkları, yeni anayasa çalışmaları hiç sonlanmamıştır" diyen Bahçeli şöyle devam etti:

Maalesef son 60 yıla damga vuran darbe anayasaları millet ve devlet hayatının işleyişini adeta kilitlemiş, siyasi ve hukuki kutuplaşmaları tetikleyip beslemiştir. Türkiye’mizin yepyeni, sivil nitelikli, geniş katılımlı, toplumun her kesimini içine alacak, tüm düşünce ve eğilimleri kapsayacak bir anayasaya ihtiyacı olduğunu görmek, bunun da gereğini müştereken yapmak lazımdır. Teferruattan arındırılmış, yalın ve anlaşılır, hükümleri arasındaki çelişkilerden ayıklanmış, kısa, net, milli ve manevi hayatımızın esaslarını kavramış, bize özgü, bizi yansıtan, gelecek ile geçmişi temerküz etmiş, gerekçeleriyle gerçekleri yakalamış bir anayasayla Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümünü kucaklamamız kaçınılmaz milli bir görevdir. Bu tarihi göreve Milliyetçi Hareket Partisi önşartsız hazırdır. Bu ihmal edilemez görevin şuuru Cumhur İttifakı’na ziyadesiyle hâkimdir.

'KAÇANLARI MİLLET AFFETMEYECEKTİR'

Biz milli mutabakatı tarihte başardık, ahlakta başardık, kültürde başardık, kardeşlikte başardık, inançta başardık, iradede başardık, inanıyorum ki, aynısını bir toplum sözleşmesi, bir toplumsal uzlaşma halinde yeni ve sivil bir anayasa da yapabilir, başarabiliriz. Yeni anayasa hedefi aynı zamanda Türk milletinin hedefidir. Bu hedeften kaçanları millet affetmeyecek, tarih affetmeyecek, gelecek nesiller hiç affetmeyecektir. Hayatın her alanında asgari müştereklerde, ortak değerler etrafında buluşmak, kaynaşmak, uzlaşmak zorundayız. İç ve dış işgal cephesine karşı diri ve uyanık olmalıyız.

'PARLAMENTER SİSTEM DİBİ BOYLAMIŞTIR'

Anayasa konusunu günlük siyasi çekişmelerin, değersiz polemiklerin, köksüz anlaşmazlıkların dışında tutmalıyız. Siyasi partilerden, mesleki ve sivil toplum kuruluşlarından, fikir ve düşünce hayatımızı yönlendiren çevrelerden yeni anayasaya karşı çıkan, itiraz eden, ayak sürüyen henüz görülmemiştir. Herkes ittifakla darbe anayasasından rahatsızlığını dile getirmekte, yeni bir anayasanın yazılması gerekliliğine vurgu yapmaktadır. O halde bazı siyasi zihniyetlerin sudan sebeplerle oyun bozanlık yapmaları, hem nalına hem mıhına vurmaları tutarsızlık ve samimiyetsizlik değildir de nedir?CHP’nin kaçak güreşmesi, İP’in ucuz bahanelerin ardına saklanması nasıl yorumlanmalı, nasıl okunmalıdır? Milletimizin istek ve iradesine sırt dönmek, kabaran beklentilere kulak tıkamak, sorarım sizlere, siyaset ve demokrasi adabının neresiyle bağdaşmaktadır? PKK uzantılarıyla anayasa masası kurup taslak metin hazırlayan CHP ve İP’in milli ihtiyaca dönen meşru anayasa hazırlık sürecine bigâne kalması hangi anlayışın, hangi arayışın, hangi ahlakın ürünüdür? Üstelik anayasa meselesini güçlendirilmiş Parlamenter Sistem talep ve teklifiyle işin başından itibaren baltalama çabası sorumsuzluk değil midir? Yanlış değil midir? Parlamenter Sistem denenmiş ve dibi boylamıştır. Konu demokratik vasıtalarla kapanmıştır.

'İŞBİRLİKÇİLİKTİR, İLKESİZLİKTİR'

Yönetim hayatımızda müstesna bir reform yapılmış, tarihi müktesebatımıza uygun, milli özlemlerle uyumlu bir sistem uygulama safhasına geçmiştir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne, yani Türk Tipi Başkanlık Modeli’ne, abuk sabuk gayelerle, eften püften mazeretlerle, hatta tam bir gafillik numunesiyle karşı çıkmak, karalama yarışına girmek eğer cehalet değilse biliniz ki işbirlikçilik ve ilkesizliktir. Bayatlamış taktiklere, bayağı telkinlere, baygın ve batık telakkilere karnımız toktur, bunları kabulümüz söz konusu değildir. Yürürlükteki yönetim sistemiyle çatışmayan ve çelişmeyen yeni bir anayasa devlet yönetiminin gücüne güç katacak, milletimizin refah ve huzuruna en üst düzeyde katkı sağlayacaktır. Bundan rahatsız olanların iyi niyetinden, vatan sevgisinden bahsetmek akıl ve izan tutulmasıdır.

Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünü yeni bir anayasayla taçlandırmak, 1876’dan beri süregelen bu çerçevedeki gerilimleri yumuşatıp bir mutabakat metniyle bağıtlamak hakikaten bu ülkeye, bu millete yapılacak en önemli, en değerli hizmetlerden birisidir. Bu hizmetin şerefine ortak olanları tarih saygıyla anacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi yeni anayasa vizyonunu kavramış ve kararlılıkla çalışmaya koyulmuştur. Allah’ın izniyle yakın bir tarihte çalışmalarımız nihayete erecek, ortak akılla ve Cumhur İttifakı’nın ortak iradesiyle milletimizin şanına, şöhretine, vasfına, vakarına, varlığına müstahak bir anayasa hazırlık süreci inşallah tamamlanmış olacaktır.

'GELİN BU ONURUN İÇİNDE SİZ DE YERİNİZİ ALIN'

CHP’ye sesleniyorum, gelin bu sürece sizde destek verin. İP’e sesleniyorum, gelin bu onurun içinde siz de yerinizi alın. El birliği yapalım, güç birliği yapalım, darbe anayasasından aziz milletimizi kurtaralım. İstikbalin rotasını çizecek yeni bir sayfa açalım. Unutulmasın ki, birlikten muzafferiyet, bencillikten mağlubiyet doğar. Gelin mağlubiyet yaşamayın, gelin mahcubiyet duymayın.

İlk Meclis’in siyaset ve diplomasi istikameti; gayet akılcı, son derece stratejik, oldukça dengeli, bir o kadar sabırlı ve soğukkanlı, elbette milli gerçeklere bağlıydı. Bununla birlikte Doğu ile Batı’nın birbirinden farklı, ancak ağırlık bakımından neredeyse aynı düzeydeki maddi ve manevi baskıları arasında hareket etmek zorundaydı. Meclis, iç ve dış siyasi gelişmeler karşısında daima pozisyonunu tayin etmek lüzumunu duymuş, en gerçekçi şekilde olayları ve tarihin akışını yorumlamıştır. Üstelik Doğu ile Batı’nın milli varlığa ve siyasi kurumlara tesir seviyesini isabetle hesaplamış, tehditleri zamanlama yanlışına düşmeden analiz edebilmiştir. Milliyetçi kahramanlar, deyim yerindeyse iki ateş arasından bu cennet vatanı kurtarmasını bilmişler, hiç kimseye, hiçbir güç odağına boyun eğmemişlerdir. Kaldı ki tam bağımsızlığın başkaca bir yolunu da görmemişledir. Türkiye bugün dört bir taraftan sıkıştırılmak, çembere alınmak istenmektedir.

'DENSİZ DENDİAS'

Densiz Dendias’ın ağzının payını veren, haddini bildiren ve gevşeyen ayarlarını sıkıştıran Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nu huzurlarınızda yürekten tebrik ediyorum. Basın toplantısı öncesi Sayın Çavuşoğlu’na, mevkidaşının anladığı dilden konuşması hususunda talimat veren Sayın Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımı sunuyorum. Türkiye’nin itibar ve saygınlığını gölgelemeyi aklından geçiren Yunan Bakan sert kayaya çarpmış, parmak sallayım derken Türk pençesini yemiştir. Anlaşılan Türkiye’nin Akdeniz’de meşgul edilmesi planlanmaktadır. Bize göre buradaki hedef, Rusya ve Ukrayna gerilimindeki sağlam duruşumuzu bozmak, Doğu ile Batı arasındaki dengeli tutumuzu budayarak bir tercihe zorlamaktır.

'AMİRALLER BİLDİRİSİ KARANLIK BİR PLANIN İLK HALKASI'

Akdeniz ve Karadeniz’de Türkiye’nin milli güvenliği risk ve tehditlere maruz kalmışken, 104 emekli amiralin bildirisi bize göre karanlık bir planın ilk halkasıdır. Türkiye’nin mavi vatanında her zamankinden fazla tedbirli ve kuvvetli olması gerekirken, 4 Nisan bildirisinin Deniz Kuvvetleri’mizi töhmet altında bırakması, donanmamız üzerine gölge düşürmesi iç ve dış bağlantıları olan ahlaksız bir tertiptir. Bu tertibe sahip çıkan kim varsa Yunanistan’ın hizasındadır. Yargıtay eski Başkanı Sami Selçuk’un, 4 Nisan darbe çağrısının mertçe kaleme alındığını bir gazete aracılığıyla açıklaması ise tam manasıyla namertliktir. Emekli amirallerin bildirisini anayasal hak gören, düşünce özgürlüğüyle izah eden cunta sevdalıları, demokrasi muhalifleri, neyin ön hazırlığıyla, hangi amaçların propaganda faaliyetleriyle tembihlenmişlerdir? Her puslu dönemde, yargıya yuvalanmış bir ucubenin ağzını açması, nifak saçması nereye kadar olağan karşılanacaktır 2007 yılındaki Cumhurbaşkanı seçimini mimarı olduğu 367 düğümüyle krize sokan Kanadoğlu’ndan sonra şimdi de devreye beyni sulanmış Yargıtay eski Başkanı mı girmiştir?

'128 MİLYAR SORUSU İHANETİN VE MELANETİN MASKESİ'

Belli merkezlerde projelendirilip kamuoyuna servis edilen 128 milyar dolar nerede sorusu, ihanetin ve melanetin maskesi olarak mı kullanılmaktadır? Hazine ve Maliye Bakanı kaybolan para yok diyor, Merkez Bankası Başkanı aynı şeyi söylüyor, üstelik somut ve rasyonel veriler de bu ifadeleri doğruluyor, ne var ki CHP-İP-HDP ağız birliği etmişçesine 128 milyar doların akıbetini sorguluyor. Bre utanmazlar, 128 milyar doları bırakın da, 104 emekli amiralin 4 Nisan bildirisinin hesabını verin. Çünkü alayınız işin içindesiniz. Aradığınız para devletin kasasında, peki siz neredesiniz? Hz.Ömer, utanması olmayanın kalbi ölüdür, demişti. Bunların siyasetleri de kalpleri de iflas etmiştir. Mertlikleri ise sıvası dökülmüş kerpiç duvar gibidir. İşi gücü bırakıp gece yarısı bildirisi yayımlamak, sonra da metin değiştirilmiş, haberim yoktu, nasıl olduğunu bilmiyordum, diyerek kıvırmak mertlik değildir.