Uykudayken tamamen ölü gibi görünmemize rağmen, uyandığımızda bir anda ayağa kalkabiliriz. Beyin nasıl oluyor da farkındalığı ve bilinci "çalıştırabiliyor"? Bu soru, bilim insanlarının kafasını yüzyıllar boyunca kurcaladı ve hala kurcalamaya devam ediyor.
Bilim insanları buna şu an bu soruya net cevap veremeseler de uyku ile uyanıklık arasında geçiş yapan insanlar üzerinde çalışarak birtakım ipuçları buluyorlar.
YAŞAYAN BİR BEYNİN İÇİNE BAKMAK
Bilim insanlarının beyin aktivitesi üzerine çalışma yöntemlerinden biri "elektroensefalografi" (EEG) adı verilen cihazla gerçekleşiyor. EEG cihazı, nöron adı verilen binlerce beyin hücresinden gelen elektriksel sinyalleri ölçer. Üzerinde çalışılan kişi kafasına bilgisayara bağlı olan, acıtmayan bir şapka takıyor. Bu cihaz sayesinde beyindeki elektriksel aktivite, dalgalı şeritler halinde kaydedilebiliyor.
Uyurken beynimizin kapandığını ya da dinlendiğini düşünebiliriz; fakat farkında olmasak da aslında aktivite inişli çıkışlı bir şekilde devam eder. Her biri EEG cihazında farklı modellemelerle ortaya çıkan 4 adet farklı uyku aşamasından geçeriz.
Bunlardan biri REM (İng: "rapid eye movement", Tr: "hızlı göz hareketi") adını verdiğimiz ve genellikle rüyaların ortaya çıktığı aşamadır. Rüyalar ilginçtir; çünkü kendimizi bilinçli zannederiz fakat aslında uyanıkken olduğu gibi bilinçli değilizdir.
Bu uyku evreleri, aynı zamanda beyindeki kimyasallar ile de ilişkilidir. Bunlara nörokimyasallar adı verilir. Bu nörokimyasallar, nöronların birbiriyle iletişimini sağlar.
BİLİM İNDANLARI NELERŞ KEŞFEDİLDİ?
Beyinde uyanmamızı sağlayan başlıca sistemlerden biri ise Retiküler Aktivasyon Sistemi (RAS)'dir. RAS, beynimizin bir parçasıdır ve omurganın hemen üstünde konumlanır. Yaklaşık 5,08 cm (2 inç) uzunluğunda ve bir kalem kadar genişliğe sahiptir. RAS beyin için bir filtredir ve bekçi gibi görev yapar.[2] Gelmesi gerekenden daha fazla bilginin beyne gelmediğinden emin olur.
RAS, önemli bilgileri algılar ve beynin diğer bölümlerini uyandıracak nörokimyasallar salgılar. Bunlar aynı zamanda bizi gün boyu uyanık tutan nörokimyasallardır.
Gece yarısı uykudan uyandığımız ve lavaboya gideceğimiz durumu ele alalım. Bu durumda RAS vücudumuzdan gelen sinyalleri algılar ve beyni tıpkı bir ışığı açan bir şaltermişçesine beyni uyandırır.[3] Aynı zamanda vücut dışından gelen alarmın çalması veya uyandırılmak gibi durumlar da RAS'ı uyarır.
RAS şalteri açıldığında, beynin ve vücudun tamamının uyanması "uykulu" nörokimyasalların temizlenmesi halen sürdüğü için biraz zaman alır. Alarm çaldığındaki uyku sersemi hissiyatımızın sebebi budur.
Öyleyse neden bazı günler uyandığımızda diğer günlere göre daha da uyku sersemi hissederiz? Beyin uykudayken derin ve hafif çeşitli evrelerden geçer. Eğer ki alarmımız uykunun derin evresinde çalarsa beynin bütün bölümlerini uyandırmak zaman alır. Uykunuzun hangi aşamasında olduğunuzu izlemek ve hafif evrede dinçleşmiş bir şekilde uyanmak için teknolojiyi kullanabilirsiniz.
ÇÖZÜLMEYE MUHTAÇ GİZEMLER
Uyanmak hakkında hâlâ öğrenmemiz gereken çok şey var. Bilim insanları hayatımızın üçte birini uykuda geçirmemize rağmen henüz uykunun amacını tamamen anlayamadılar. Bilim insanları, sağlık için uykunun hayati önem taşıdığının farkında. Özellikle hâlâ büyüme çağında olan çocuklar için. Uyku bağışıklık sistemini yeniler, hafızayı güçlendirir ve ruh sağılığını destekler. Doktorların bebekler, çocuklar ve yetişkinler için önerdiği uyku süreleri sizi hayrete düşürebilir (yenidoğanlar için 14-17 saat, 1-2 yaşındaki çocuklar için 11-14 saat). (Evrim Ağacı)