Türkiye ve Yunanistan'ın bugün Akdeniz'de tatbikat yapacaklarını duyurması bölgedeki gerilimi iyice artırdı.
Yunanistan'ın Navtex ilan ederek, Doğu Akdeniz'de sismik araştırmalar yapan Oruç Reis gemisinin bulunduğu alana yakın bir bölgede tatbikat yapacağını açıklamasının ardından Türkiye Savunma Bakanlığı'ndan da bir tatbikat ilanı geldi.
Türkiye Milli Savunma Bakanlığı'ndan (MSB) Yunanistan'ın Navtex ilan etmesinden sonra yapılan açıklamada, Doğu Akdeniz'de müttefik ülke deniz kuvvetleri gemilerinin de katıldığı kısa süreli geçiş eğitimleri gerçekletirileceği belirtildi.
MSB'nın Twitter hesabından yapılan duyuruda "Türk ve Müttefik ülke deniz kuvvetleri gemileri tarafından 25 Ağustos 2020 günü, Doğu Akdeniz’de birlikte çalışabilirlik ve koordinasyonun geliştirilmesi maksadıyla kısa süreli geçiş eğitimleri icra edilecektir" ifadeleri kullanıldı.
Maas Atina ve Ankara’ya gelecek
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas bugün Atina ve Ankara'da çözüm için girişimlerde bulunacak.
Önce Atina’ya ve daha sonra Ankara’ya gidecek olan Maas, Yunan ve Türk mevkidaşlarıyla ayrı ayrı görüşerek, Akdeniz'deki gerilimin bir çatışmaya dönüşmemesi için arabulucuk yapacak.
Almanya Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert de Berlin'de pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında Almanya'nın Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunun diplomatik yollarla çözülmesini önemsediğini kaydetti.
Seibert, "Doğu Akdeniz, gerilime değil istikrara ihtiyaç duyduğumuz bir bölgedir" diye konuştu.
Merkel müdahale etmişti
Türkiye'nin Doğu Akdeniz’de başlattığı petrol ve doğalgaz arama girişimleri ve temmuz ayında ilan ettiği Navtex, Ankara ile Atina arasında krize neden olmuştu.
İki ülke arasında olası bir çatışmanın ise Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından önlendiği iddia edilmişti.
Alman basınında yer alan haberlere göre, Türkiye ve Yunanistan arasında Doğu Akdeniz’de süren kıta sahanlığı tartışması tehlikeli bir boyut kazandı. Türk ve Yunan donanmaları karşı karşıya geldi.
Sıcak temas ve çatışma ihtimali üzerine Yunan Başbakan, Angela Merkel’i arayarak, durum hakkında bilgi verdi. Merkel bu konuşmanın ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak, gerilimi yumuşatıcı bir adım atmasını istedi ve arabuluculuk yapabileceğini söyledi.
Yunanistan ile Mısır anlaşması gerilimi tırmandırdı
Daha sonra Yunanistan ile Mısır kendi aralarında deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması imzaladı.
Atina ile Kahire’nin imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu.
Erdoğan, Yunanistan’ı "sözünde durmamakla" eleştirerek, Ağustos başlarında Türkiye’nin ara verdiği sondaj çalışmalarını yeniden başlatma kararı aldığını duyurmuştu.
Yunanistan ise anlaşmayı, Ankara'nın Kasım 2019’da "Libya ile yaptığı ve Yunan adalarını görmezden gelen anlaşmasına karşı" bir misilleme olarak yaptığını belirterek Türkiye'nin "aslında oturmak istemediği müzakere masasını terk ettiğini" öne sürdü.
Erdoğan dünkü konuşmasında da Yunanistan'ın bölgede Navtex ilanına hakkı olmadığını belirterek, “Yapılan bu açıklama bölgede bulunan tüm gemilerin kıyı ve seyir emniyetini tehlikeye atan bir şımarıklıktır. Uluslararası hukukta, iyi niyete, komşuluk ilişkilerine aykırı bu tutumuyla Yunanistan kendi kendini içinden çıkamayacağı bir kaosun içine atmıştır” dedi.
Merkel ve Macron'dan Türkiye ve Yunanistan'a çağrı
Geçen hafta Fransa'da bir araya gelen ve bir dizi uluslararası konuyu görüşen Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Doğu Akdeniz'de hidrokarbon çıkarma yetkisi üzerinden yaşanan gerginliği azaltma konusunda Türkiye ve Yunanistan'a çağrıda bulunmuştu.
Yunanistan ve AB üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini egemenlik haklarının ihlali olarak görüyor.
Türkiye ise Doğu Akdeniz'de kıyısı bulunması nedeniyle bölgedeki doğal gaz rezervlerinin kendi deniz yetki alanında olduğunu belirtiyor.
Doğu Akdeniz krizi nasıl gelişti?
2000’lerin başında Doğu Akdeniz’de zengin doğal gaz ve petrol yataklarının bulunduğunu gösteren araştırmaların ardından bölgeye kıyısı olan ülkeler ve Kıbrıs Rum Yönetimi Münhasır Bölge Anlaşmaları yapmaya başladı. Türkiye’nin hukuksuz olarak nitelediği bu anlaşmaların ilki Rum tarafı ve Mısır arasında 2003 yılında imzalandı. Türkiye bu anlaşmaları Birleşmiş Milletler’e taşıdı.
Kıbrıs, 2007 yılında ilan ettiği 13 parselde doğal gaz arama faaliyetlerini sürdürüyor. Buna karşılık olarak Türkiye, adanın kuzeyi ve doğusunda belirlediği bölgelerde Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) arama ruhsatları verdi.
Rum yönetiminin arama faaliyetleri için izin verdiği şirketlerden biri olan ABD’li enerji devi ExxonMobil’in 2018 yılının sonunda Kıbrıs açıklarında dünyada son iki yılda bulunan en büyük üçüncü doğal gaz kaynağını ortaya çıkardıklarını duyurmasının ardından kriz tırmanmaya başladı.
Türkiye’nin 2018 yılında İtalyan enerji şirketi Eni’nin bir sondaj gemisinin faaliyetlerini engellemesi ise yine krizin önemli aşamalarından biri oldu.
Doğu Akdeniz enerji kaynakları Türkiye için neden önemli?
Türkiye doğal gaz ihtiyacının yüzde 98’ini başta Rusya olmak üzere, İran, Azerbaycan ve farklı ülkelerden ithal ediyor. Türkiye Rusya’ya bağımlılığını kademe kademe azaltmaya çalışsa da hala doğal gaz ihtiyacının yarısını bu ülkeden karşılıyor.
Türkiye’nin doğal gazda dışa bağımlılığı göz önüne alındığında Doğu Akdeniz’deki bu potansiyel Ankara için yaşamsal önem taşıyor.
Taraflar ve ittifaklar
Güney Akdeniz birbirleriyle ihtilaf içinde olan çok sayıda kıyıdaş devlete ev sahipliği yaparken, ülkeler yeni ittifaklarla bu husumetin, enerji kaynaklarının kullanımının önüne geçmeye çalışıyor.
Mısır ve İsrail arasında yapılan, daha önce benzeri görülmemiş doğal gaz anlaşması bunlardan biri.
Bunun yanı sıra Ürdün ve Mısır arasında da doğal gaz ticaret anlaşması var.
Ülkeler arasında bu ve benzeri yapılan ikili anlaşmaların yanı sıra, bölgedeki enerji stratejisi kapsamında atılan en büyük adım, Akdeniz’e kıyısı olan yedi ülkenin, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün, Filistin ve Mısır’ın bu yılın başında oluşturduğu Doğu Akdeniz Gaz Forumu oldu.
Bu forumun amacı bölgesel bir doğal gaz piyasası oluşturmak ve rekabetçi fiyatlar sunabilmek için altyapı maliyetlerini azaltmak olarak tanımlandı.
Türkiye’nin bu ittifak içinde yer almaması, Ankara’yı bölgesel ittifakların dışına iten veya Ankara’nın bölgesel politikaları nedeniyle dahil olamadığı bir adım olarak görülüyor. Gaz Forum’un merkezi Ankara’nın 2013 yılındaki askeri darbeden bu yana ilişkilerinde ağır bir diplomatik kriz yaşadığı Kahire’de bulunuyor.
Gaz Forumu resmi olarak bütün ülkelere açık, ancak eylül ayında Kahire’de yapılan toplantıda, Türkiye, Lübnan ve Suriye’den temsilciler yer almadı.
Türkiye'ye uluslararası tepki
Türkiye’nin dış politikasında bugün önemli ağırlığa sahip olan ABD, Avrupa Birliği ve Rusya, Ankara’nın Doğu Akdeniz’de attığı bu adımlara farklı düzeylerde tepki verdi.
Bu bağlamda en sert tepki Güney Kıbrıs’ın da bir parçası olduğu Avrupa Birliği’nden geldi.
Türkiye’ye yaptırım uygulama kararı alan AB, Türkiye ile üst düzey temasları ve Kapsamlı Hava Taşımacılık Anlaşması müzakerelerini askıya alacak, Türkiye'nin AB'den 2020'ye kadar alması öngörülen 145.8 milyon euroluk mali fonlarda kesintiye gidecek.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Morgan Ortagus, Yavuz sondaj gemisinin bölgeye gönderilmesini “provakatif” olarak nitelemişti.
Türkiye bugüne kadar hangi adımları attı?
İlk olarak Barbaros Hayreddin Paşa sismik arama gemisi Nisan 2017’de Doğu Akdeniz’e gönderen Türkiye 2019’un başından itibaren bölgedeki faaliyetlerini yoğunlaştırdı.
Türkiye ilk sondaj gemisi Fatih’i geçen mayıs ayının başında adanın batısına gönderdi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki bu kritik hamlesini duyuran Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Kıbrıs Türk halkını yok sayan, siyasi eşitliği temelden yok sayan ve Kıbrıs Türk halkının iradesini yok sayan bir çözümü bizim kabul etmemiz mümkün değil” demişti.
Bundan sonra ikinci hamle Haziran ayının sonunda Yavuz Sondaj gemisinin gönderilmesiyle geldi. Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı yaptırım uygulama kararını vermesini ardından ise Oruç Reis sismik araştırma gemisi Akdeniz’e doğru yola çıktı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu AB yaptırımlarıyla ilgili “Eğer Türkiye'ye yönelik böyle kararlar alırsanız, faaliyetlerimizi artıracağız, 4. gemiyi de en kısa zamanda göndereceğiz" diye konuşmuştu.
Çavuşoğlu Doğu Akdeniz’de egemenlik haklarını koruyacağını ilan ederken, AB yaptırımlarını da “Çok ciddiye almaya gerek yok” diye değerlendirdi.
Hangi ülke hangi doğal gaz yataklarına ve rezervlere sahip?
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'nun araştırmalarına göre, Doğu Akdeniz’deki Levant bölgesi yaklaşık olarak 1,7 milyar varil petrol ve 3,45 trilyon metreküp doğal gaz potansiyeline sahip. Levant bölgesi İsrail, Lübnan ve Suriye’nin kıyıdaş olduğu 83 bin kilometrekarelik bir alanı kapsıyor.
Bunun yanı sıra Doğu Akdeniz’de halihazırda bulunmuş doğal gaz yatakları da mevcut. Bunun en büyüğü Mısır’a ait Zohr doğal gaz sahası. Doğal gaz rezervinin 849 milyar metreküp büyüklüğünde olduğu tahmin ediliyor.
İsrail ise kendi münhasır ekonomik bölgesi içinde Tamar doğal gaz sahasına sahip. Bin 700 metre derinlikte bulunan rezervde 280 milyar metreküp doğal gaz olduğu tahmin ediliyor.
Kıbrıs Rum Yönetiminin İsrail adına arama çalışmalarını yürüten Noble Energy'ye verdiği ihaleyle bulunan ilk doğal gaz rezervi olan Afrodit sahasının 129 milyar metreküp kapasiteli olduğu tahmin ediliyor.
Bunun yanı sıra yine Kıbrıs Rum Yönetimi Glaucus-1 isimli sahada ilk tespitlere göre 142 ile 227 milyar metreküp aralığında büyüklüğe sahip bir doğal gaz rezervi tespit ettiklerini açıkladı.
(Kaynak: DW, euronews, BBC)