Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Beşar Caferi, suç örgütü liderliğiyle suçlanan Sedat Peker'in Suriye'deki Bayırbucak Türkmenlerine 2014'te gönderdikleri mühimmatlara ek olarak konvoya TIR'lar eklendiği ve El Nusra'ya silah gönderildiği iddiasının doğru olduğunu öne sürdü.
"Erdoğan rejiminin bu iddialar çerçevesindeki kötü davranışlarına ve suistimallerine dair kesin bilgileri olduğunu" söyleyen Caferi, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne, Genel Sekreterliğine ve terörle mücadele alt komisyonlarına Erdoğan rejimi ile Suriye'de faaliyette olan ve ne yazık ki Türkiye ile ortak sınırımızdan Suriye'ye gelen ve sayıları binleri bulan teröristler arasındaki ilişkiye dair kesin bilgileri içeren 108 gizli mektup gönderdik. Sayın Sedat Peker'in söylediklerinin tamamen doğru olduğunu onayladığımı, teyit ettiğimi ve doğruladığımı belirtmek isterim" iddiasında bulundu.
IŞİD'LE İŞBİRLİĞİ İDDİALARI
DW Türkçe’den Hediye Levent’in "Peker'in Türkiye'den bazı isimlerle Suriye'deki çeşitli silahlı grupların ticari ilişkileri olduğuna dair iddialarla ilgili ellerinde veri olup olmadığı" sorusuna ise "Sayın Sedat Peker'in, Erdoğan rejiminin -kendi aile üyeleri de dahil- petrolümüzün, doğal gazımızın, madenlerimizin ve tahılımızın çalınmasına karıştığına dair söyledikleri doğru. Çünkü, hepimiz 2015-2016 yılında petrolümüzün ve doğal gazımızın IŞİD tarafından bile çalınmasına bizzat Erdoğan'ın oğlu tarafından yönetilmesine şahitlik ettik" suçlamasıyla yanıt verdi.
Benzer iddialar daha önce de Rusya tarafından gündeme getirilmiş, ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, İtalyan Corriere della Sera gazetesine 2015 yılında verdiği bir mülakat vererek IŞİD'le petrol ticareti yaptığı yönündeki iddiaları ve İtalya'ya "kaçtığı" söylentisini yalanlamıştı. Erdoğan, kendi şirketinin Suriye'de iş yapmadığını da söylemişti.
"KONVOYLARLA SURİYE'YE SARİN GAZI GÖTÜRÜLDÜ" İDDİASI
Ankara'nın Suriye'deki çeşitli gruplarla ilişkisinin derin olduğunu öne süren Caferi, Türkiye'de Heysem Topalca ismi ile bilinen Heysem El Kassar'a ilişkin iddiayı örnek gösterdi. Mayıs 2013'te Libya'dan 2 litre sarin gazını İstanbul'a inen sivil bir uçakla nakleden Heysem El Kassar adlı kişinin Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) Suriyeli ajanı olduğunu iddia eden Caferi, suçlamalarını "Bu kişi İstanbul'dan Gaziantep'e ve oradan sınırımıza Türk istihbarat görevlilerinin eşliğinde ulaştı. İki litre sarin gazını sınırdan geçirip Halep kırsalında çok sayıda Suriye askerinin ve sivilin ölmesi ve boğulması ile sonuçlanan saldırıyı yapan Nusra Cephesi'ne ulaştırdı. Elbette plan, Suriye hükümetinin kimyasal saldırı yapmakla suçlanmasıydı. Bu olay, birçok kez tekrarlandı" diye sürdürdü.
Caferi, El Kassar'ın sarin gazını Suriye'ye kaçırırken insanı yardım taşıdığı söylenen konvoyları kullandığını ileri sürdü.
Türkiye'de Heysem El Kassar kamuoyunda Adana'daki Sarin gazı davası olarak bilinen dava sebebiyle 12 yıl hapis cezası almış, ayrıca Milliyet Gazetesi Muhabiri Bünyamin Aygün'ün Suriye içinde kaçırılması, Hatay-Reyhanlı'daki bombalı saldırı ve Niğde'de gerçekleşen IŞİD saldırılarında da fail veya azmettirici olarak mahkeme dosyalarına girmişti. Daha sonra El Kassar'ın 2021 Şubat ayında Konya'da bir trafik kazasında öldüğü duyuruldu.
TÜRKİYE'NİN SURİYE'DEKİ OPERASYONLARI
Caferi, Türkiye'yi Suriye'nin kuzeyinde "Türkleştirme politikası" yürütmekle de suçladı. Caferi, "Türkiye’nin işgal ettiği Suriye topraklarındaki kuzeyde ve kuzey batıdaki Türkleştirme süreci müsamaha edilemez hale geldi. Bölgede tedavüldeki para Türk Lirası, Suriye bayrağı yerine Türk bayrağı var, okulların, sokakların, meydanların adlarının değiştirilmesi, tekstil endüstrisinin ve maddelerinin çalınıp Türkiye’ye taşınmasına müsamaha edilemez" eleştirisini yöneltti.
Ankara ise Suriye'deki radikal gruplara silah gönderildiği suçlamalarını kabul etmezken ABD öncülüğünde oluşturulan uluslararası koalisyonda IŞİD'e karşı yürütülen mücadelede destek verdiğine dikkat çekiyor. Ankara, Suriye'nin kuzeyine düzenlediği operasyonları ise PKK'nın uzantısı ve terör örgütü olarak gördüğü YPG'nin faaliyetleriyle mücadele olarak gerekçelendirmişti.