IŞİD'in Kobanê kuşatmasına karşı 6-8 Ekim 2014’teki protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 29’uncu duruşmasının son oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi Kampüsü’nde bulunan duruşma salonunda görüldü.
Yargılanan siyasetçilerden Zeynep Karaman, davanın artık yaşamlarını kast edecek düzeye geldiğini belirtti. Davanın sadece kendi kişiliklere karşı olmadığını, tüm muhalif kesimlere, kadınlara ve demokratik siyaset yürütenlere yönelik olduğunu ve aynı şekilde onların da yaşamlarına kasıt olduğunu dile getiren Karaman, “Diyanet’in dilekçesini niçin kabul ettiniz?" diye sordu. Karaman, “Dini kendi tekellerinde görüyorlar” dedi.
RELATED VİDEO
Mahkeme başkanı, Karaman’ın sözlerini, “Bunlar tutukluk incelemesi ile ilgili sözler değil. Katılma taleplerine dair değerlendirme yapıyorsunuz” diyerek, kesti. Karaman ise bu hususun da tutukluluk hali ile ilgili olduğunu belirterek, sözlerinin kesilmesine tepki gösterdi. Sorgularının dahi alınmadığını dile getiren Karaman’ın sözleri bir kez daha mahkeme tarafından kesildi.
'EYLEM, YER, ZAMAN YOK, SUÇ VAR'
Sözlerini sürdüren Karaman, demokratik siyasette ısrarcı olduklarını vurguladı. Karaman, "Savcı, 7 Ekime ilişkin HTS kayıtlarını sundu. Beyoğlu civarında olduğumu söylüyor. Orada bir eylem var ise benim de orada olduğumu iddia ediyor. Ancak bir eylemin olup olmadığını, nerede olduğunu ve ne zaman olduğuna dair bir ibareye yer vermemiş. Buna rağmen orada olduğumu ileri sürüyor. Bu da önyargılı bir şekilde hareket ettiğini gösteriyor” diye belirtti.
'HİÇBİR ŞİDDET OLAYINA KARIŞMADIM VE BUNA DELİL DE BULAMAZSINIZ'
İstanbul’daki Kobanê eylemleri nedeniyle açılan soruşturma ve kovuşturmaların son bulduğunu ve buna dair belgeleri topladığını dile getiren Karaman, “Bu dosyalarda adım geçmiş mi geçmemiş mi? Bir tanık ifadesi var mı? Kimse beni çağırmadı ve yargılanmadım. Ancak savcı, ‘HTS kayıtları orada ise katılmıştır’ diyor. HDP İl Örgütümüz zaten Beyoğlu’nda. HTS kayıtlarındaki hareketlere bakabilirsiniz. Benim sürekli orada olduğumu göreceksiniz. Bunun araştırılmasını istiyorum. Hiçbir şiddet olayına karışmadım ve buna delil de bulamazsınız. Eyleme ilişkin talimat da vermedim, bulamazsınız da. Bunların göz önüne alınması gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘302’NİN TEMELSİZ OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI’
Ardından duruşma salonunda bulunan tutuklu Ali Ürküt söz aldı. Şu anda esasa ilişkin savunma hazırlığında olduğunu ve bu nedenle duruşmalara katılmadıkları, sabahtan akşama kadar savunma hazırladıklarını dile getiren Ürküt, sıcak hava ve cezaevi koşulları nedeniyle fiilli olarak işkence altında olduklarını söyledi. 16 Ağustos’ta mahkemenin suçun niteliğinin değişme ihtimaline karşın ek savunma kararına dikkati çeken Ürküt, “Bu dosyada 302’nin temellinin olmadığını başından beri söylüyoruz. Başından itibaren iddianameyi geri çevirmeniz gerekiyordu ancak yapmadınız. Bu aşamada bile bunu görmeniz bizler açısından olumludur. Umarım avukatlarımızın 3 yıldır anlattığı bu hukuksuzluğun, delillerin ne kadar boş, soyut olduğu görülebilir. Ayrıca bizi ‘silahlı’ örgüt üzerinden de suçluyorsunuz ve ceza vermek istiyorsunuz. 'HDP üyesisiniz ve cezalandırılmanız gerekiyordu' deseydiniz kabul ederdik. Ancak silahlı bir örgüt üzerinden suçlanmayı kabul edemeyiz, biz HDP üyesiyiz” diye kaydetti.
‘DAVANIN DÜŞMESİ GEREKİYOR’
Suç iddiasının değişme ihtimali kararı nedeniyle tahliye edilmeleri gerektiği vurgulayan Ürküt, “Partilerdeki faaliyetlerim, katıldığım bir takım etkinlikler, mitingler nedeniyle beni yasadışı bir örgüt ile ilişkilendirmeye çalışıyorsunuz. Bu davanın artık düşmesi, yargılamaya noktayı koymanız gerekmektedir” diye konuştu.
‘AİHM KARARLARINI UYGULAYIN'
Söz alan tutuklu siyasetçi Nazmi Gür de soruşturmanın ilk olarak 'Halkın kin ve düşmanlığına sevk etmek' iddiası ile açıldığını ve zaman içinde suç iddiasının 'büyüdüğünü' anımsattı. Gür, ara karara dikkat çekti ve kendi lehlerine yorumladıklarını söyledi.
Gür, “302’den bir yere gidilemeyeceği görülmeye başlandığını düşünüyorum. AİHM kararlarını uygulamanız lazım. Özellikle batı ile büyük sıkıntılar yaşayan Türkiye’nin önünü açar. Aksi takdirde ekonomik kriz de sürer. Mesela Avrupaz, Türkiye vatandaşlarına artık vize verniyor. Bunun nedenini de açıkladı; HDP’ye yönelik tutuklamalar, kayyımlar vb. Eğer bu yönlü karar verirseniz Türkiye’nin önünü açabilirsiniz. Bu tür davalar, yargılamalar Türkiye’nin önünü tıkayan çok büyük gelişmelerin en büyük tıkaçtır. Örneğin Gümrük sorunu çözülmüyorsa en büyük sorunu bu davadır. Eğer Türkiye yurttaşlarının AB’de serbestçe dolaşımını istiyorsanız bizim lehimize karar vermeniz gerekiyor” dedi.
AB’nin bu dava ve diğer davalar ile kayyım ataması vb. durumları 'normalleşme' için ön koşul olarak sunduğunu dile getiren Gür, tüm siyasetçiler hakkında tahliye talebinde bulundu.
'DAVANIN MİADI DOLDU'
Söz alan Günay Kubilay da “Her ülkenin toplumsal, siyasal gelişmelere damgasını vuran, bunlara paralel olarak ortaya çıkan ve zamanla miadını dolduran davalar vardır. Bu dava da öyle bir davadır. Bu dava siyasi olarak da miadını doldurmuştur. Bu siyasi bir rövanş olduğu için davayı açtıran siyasi irade, en üst ceza ile cezalandırılmamız istendi. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dilekçesinde de en yüksek cezanın da üstünde ceza talep ediliyor” diye konuştu. 'Dosyada tek bir delil bile yok' diyerek tepkisini sürdüren Kubilay, “Örgüte üye olmak” ve “yöneticilik” suçlamasını da kabul etmediğini söyledi.
Kubilay, “Biz gökten zembille inmedik. Bir geçmişimiz var ve geleceğe doğru yürüyoruz. Benim yaptığım İŞİD barbarlığına karşı yapılmış bir çağrıdır. Ortada bir suç yok, kabul etmem bunu. Öyle bir şey yok! Hangi meşru, hukuksal gerekçe ile bizi tutmaya devam ediyorsunuz? Vicdanınıza sorun; bizi niye tutuyorsunuz? Biz niye buradayız" sorularını yöneltti.
'EK SAVUNMA İSTEMİ HUKUKİ DEĞİL'
Tutuklu siyasetçi Gülten Kışanak’ın avukatı Gül Altay, tahliye talebinde bulundu. Söz alan Avukat Metin Kaya, mahkemenin ek savunma alma kararına dikkat çekerek, bu durumun hukuk ile bağdaşmadığını ve bu suç iddialar bağlamında ayrıca yeni bir iddianamenin düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Ceza Muhakemesi Kanunun (CMK) kaidelerine dikkat çeken Kaya, iddianamede yer almayan suç bağlamında hüküm kurulamayacağını da söyledi. Diğer avukatlar ise tutukluluk halinin gereçlendirilmemesine tepki gösterdi. Avukatlar, tutukluluk halinin devamını gerektirecek bir gerekçesnin de olmadığını ifade ederek, tahliye talebinde bulundu.
'KATILAN KENDİ ALEYHİNE RAPOR VERİR Mİ?'
Söz alan Avukat Mahsuni Karaman, katılma talebinde bulunan devlet kurumlarına dikkati çekerek, “Bu dosyada asla ve tarafsız bir yargılama yapılamayacağının göstergesidir. Adli Tıp Kurumu (ATK) Adalet Bakanlığı'na bağldır. Çok sayıda ATK raporu alındı. Katılan kendi aleyhinde rapor verir mi? Bu nedenle de tarafsız bir yargılama yapılamaz. Bu dosyaya yapılan siyasal müdahaleleri, daha önce dosyaya sunduk” dedi.
TAHLİYE ÇIKMADI
Ara kararını açıklayan mahkeme, bir önceki tutukluluk incelemesi sırasında her tutuklu hakkında ayrı ayrı olmak üzere ileri sürdüğü "kaçma şüphesi, kuvvetli suç şüphesi" vb. iddiaları gerekçe göstererek aynı nedenden ötürü tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Duruşma 21 Ağustos'ta görülmeye devam edecek. (MA)