Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu tarafından 26 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirilen Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı’nın sonuç bildirgesi açıklandı. Seçilmiş bütün belediye eşbaşkanları, İl Genel Meclis üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen konferans, İzmir’de katledilen Deniz Poyraz’a atfedildi.
AKP-MHP iktidarının toplumu nefessiz bırakan çoklu krizler yaratmaya devam ettiğine dikkat çekilen bildirgede, demokrasiyi kurtarma ve toplumu savunma mücadelesinin aralıksız sürdüğü belirtildi. Merkezi yönetimin sistematik baskı politikasına karşı yerel siyasetin toplumsal mücadelesini yürüterek kendini ve yeni yaşamı var etme arayışının sürdüğü vurgulanan bildirgede, “Bu mücadelenin en somut ifadesi HDP belediyelerine atanan kayyımlarla başlayan ve Boğaziçi Üniversitesi ile devam eden kayyım rejimi ve bu rejime karşı direniş biçimleridir” diye belirtildi.
'ÜÇÜNCÜ YOL STRATEJİSİ'
HDP Demokratik Yerel Yönetimler Konferansı sonuç bildirgesi şöyle: “Üçüncü Yol stratejimiz kapsamında devlet yerine toplumu esas alan demokratikleşme, toplumsal cinsiyet eşitliği, ahlaki politik toplumun var edilmesi ile çoklu krizlerden kurtuluşun mücadelesini yürütüyoruz. Halkın kendini ve kentini yönetebileceği bir zeminde yerel demokrasiyi ve yeni yaşamı inşa etmenin mücadelesini veriyoruz.
'TÜRKİYE’Yİ DEMOKRATİKLEŞTİRECEĞİZ'
HDP, tarihten günümüze edindiği deneyim ve birikimleri, Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren tüm toplumun mücadelesi ile ortaklaştırmanın adı olmuştur. Yıllar geçtikçe geniş toplumsal mutabakatı sağlayarak siyaset mücadelesini yürütmüştür. 31 Mart 2019 Mahalli İdareler seçimlerindeki stratejimiz ile belirleyici güç olduğumuzu bir kez daha gösterdik. 31 Mart 2019 seçimlerinde uyguladığımız strateji ve sonuçları gücünü aslen yerel demokrasi ve Demokratik Cumhuriyet perspektifinden aldı. Sadece seçim sonuçlarına odaklanmayan, aynı zamanda yerel demokrasi anlayışımız ile belediyecilik anlayışının dönüşümünü hedefledik. Böylece siyaseti toplumsallaştırma amacımıza bir adım daha yaklaştık. 31 Mart seçimlerinde Türkiye’yi demokratikleştirme, Kürt halkının özgürlüğünü sağlama yaklaşımımız kapsamında kayyım atanan belediyeleri geri alarak amacımızı gerçekleştirdik. Aynı zamanda bu başarı ile Kürt halkının ulusal birlik çalışmalarına yerel demokrasiyi esas alan yeni bir boyut kazandırdık. Yaşanan birtakım sorunlara rağmen bu ittifaktan ulusal birlik ruhunu güçlendiren sonuçlar elde edildi. Kuşkusuz ki, bu sonuçların elde edilmesinde ilkelerimiz ve Kürt halkının desteği belirleyici oldu.
'UMUDU BÜYÜTÜYORUZ'
31 Mart’ta yürüttüğümüz çoklu stratejik hedeflerin başarısı neticesinde, seçimlerin üzerinden henüz 1 yıl dahi geçmemişken erken seçim talepleri daha sık dillendirilmeye başlandı. Seçim başarımız iktidarın baskıcı politikalardan sonuç alamayacağını bir kez daha açığa çıkardı. Aynı zamanda Türkiye halklarına demokratik bir seçeneğin var olduğunu gösterdi. Demokratik bir ülke için umudu büyüttü. Demokratik ülke umudunu büyütmek için halkın, sivil toplumun, kadınların, ekoloji hareketlerinin hep birlikte hareket edebileceği bir örgütlülüğü yaratma mücadelesi yürütüyoruz. Türkiye halklarından aldığımız destek ve stratejik tutumumuzu büyük bir heyecan ve coşkuyla sürdürerek bu baskıcı ve zorba anlayıştan kurtulmak için demokratik mücadelemizi sonuca götürme amacı taşıyoruz.
'TOPLUMCU BELEDİYECİLİK MİRASI'
Yıllar boyunca demokratik belediyecilik uygulamaları devletin sistematik olarak hedefi olmuştur. Nerede bir demokratik uygulama veya yönetim var ise devlet güçleri tarafından ortadan kaldırılmak istenmiştir. Tüm bu saldırılara ve zorba uygulamalara karşın 1979 yılından bugüne kadar devredilen toplumcu belediyecilik anlayışını geliştirmek ve sahip çıkmak bizler için tarihsel bir anlam ve önem taşımaktadır. Halkların Demokratik Partisi’ne dek süren siyasal gelenek ve yerel yönetim pratiği ‘toplumsal inşayı’ sağlamayı hedefledi. HDP bu deneyimlerin zenginliğine yaslanarak demokratik yerel yönetimler çizgisini sahiplendi ve büyüttü. Toplumsal inşa mücadelemizin merkezinde eşitlikçi bir ilişkinin tesis edildiği, özgür kadın kültürünün hayat bulacağı inancı bulunuyor. Eşbaşkanlık başta olmak üzere kadın özgürlükçü kentleri, kadın belediyeciliği ve kadın kurumları varılan aşamanın önemli kazanımları oldu.
'SON SÖZÜ BİZ SÖYLEYECEĞİZ'
Kayyım atama kararı 2014 yılında yapılan MGK toplantısında planlanarak hayata geçmiştir. Çöktürme Planı çerçevesinde hayata geçirilen kayyım rejimi, uygulamaları açısından ikinci bir Şark Islahat Planı’dır. 2016-2019 arasındaki kayyımların pratiğine bakıldığında, meselenin Kürt kimliğine ve değerlerine son derece planlı bir siyasi ve idari hamle olduğu görülecektir. Fakat Kürt kimliğine saldırıları ile sınırlı kalmayan bu yeni rejim, bugün tüm Türkiye’yi etkisi altına almış durumdadır.
Seçme ve seçilme hakkının gasp edilmesinin adı olan kayyımlar, Türkiye halklarının ve demokrasi güçlerinin kazanımlarını yok sayma çabasıdır. Kayyım uygulaması, demokratik toplumun iradesine karşı tahammülsüzlüğün ve anayasal tüm hakları askıya almanın tezahürüdür. Bizler, bu saldırılara karşı her şartta iradesine sahip çıkan bir siyasi geleneğin temsilcileriyiz. Kayyım uygulamalarını kanıksamaya mahal vermeden demokratik mücadelemizi devam ettirecek ve öz gücümüzden asla taviz vermeden kayyımlara karşı son sözü biz söyleyeceğiz.
'EŞBAŞKANLIK DÜNYAYA MODEL OLDU'
Eşbaşkanlık radikal demokrasi anlayışına dayanan ileri düzeyde demokratik bir sistemdir. Erkek siyaset karşısında eşbaşkanlık mor çizgimizdir demekten vazgeçmedik. Eşbaşkanlık sistemi toplumsal bir dönüşümün simgesidir, kadınların siyasette karar mekanizmalarında yer almalarını sağlayarak eril sistemin tahakkümcü yaklaşımını yerle bir eden bir sistem olacaktır. Bu sistem kadının da erkeğin de kendini demokratikleştirme, özgürleştirme mücadelesinin en yoğun verildiği zemindir. Bu yüzden otoriter ve kadın düşmanı sistemin ağır saldırısına uğrayarak, kriminalize edilmek istenerek, dava dosyalarında suç olarak gösterilmeye çalışılarak bizleri yargılamak isteyenleri mahkeme salonlarında yargıladık. Eşbaşkanlık sistemimizle kadın özgürlükçü belediye anlayışımızı, kadın kurumlarımızı hedef göstererek halkların, kadınların iradesine kayyım atayanlara en büyük cevabı yine kadınlarla yürüttüğümüz ortak mücadelemizle vereceğiz. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki, eşbaşkanlık sitemimiz tüm dünyaya örnek olacak bir model olmuştur.
'YERİNDEN YÖNETİM ISRARI'
Yerinden yönetim ve halkın yönetimi partimizin yerel yönetimler alanındaki anlayışının temelini oluşturur. Merkezi idarenin yerel yönetimler üzerinde kurmak istediği baskıcı ve kısıtlayıcı sisteme karşı yerel yönetimlerin demokratik özerkliğini savunmaya devam ediyoruz. Merkezi devlet ve iktidar hastalığını aşarak doğa, toplum, sınıf ve cinsiyet hiyerarşisini yenmek ve demokratik toplumu inşa için yerel yönetimler belirleyici bir konumdadır. Köyler, sokaklar, caddeler, mahalleler, semtler, şehirler ve kentler demokratikleşmedikçe yeni yaşamı inşa edemeyiz. Halkın yönetimde söz sahibi olduğu ve katılımcılık esasına dayalı bir yerel yönetimler sistemi bizler açısından vazgeçilmezdir. Halk için olanı halkın hizmeti için kullanmak ve kullanım alanlarına da halkın karar vermesini sağlamalıyız. Yerel demokrasiyi sokaklardan mahallelere, ilçelerden kentlere, tüm ülkede yaşamsallaştırmalı, Türkiye halklarının kendini yönetme hakkı demek olan yerinden yönetimi gerçekleştirmek için harekete geçmeliyiz.
'İNANACAK VE VAR EDECEĞİZ'
Bizler, köylerimizdeki ve şehirlerimizdeki suyun, kuşun, böceğin, taşın, havanın, alt yapının, tarımın, dilin, kültürün, sağlığın, eğitimin, toplumun demokratik yaşamını var etme gücüne sahibiz. Demokratik yerel yönetimleri inşa etmek için ağaç budamak gerekirse ağaç budayacağız, çöp toplamak gerekirse çöp toplayacağız, ders almak veya vermek gerekirse onu yapacağız, tartışmak gerekirse tartışacağız. Kısacası emek verecek, inanacak ve var edeceğiz. Bugüne kadar ki tüm eksiklik ve hatalarımızı göz önünde bulundurarak emek ve inançla mücadelesini yürüttüğümüz Üçüncü Yol’da iktidarcı ve devletçi anlayışın bir uzantısı olmak için değil; kadına, topluma ve doğaya dayalı bir belediyecilik ve yerel yönetim anlayışı için şimdi harekete geçme zamanı diyoruz. Kayyım rejimini yıkalım, Demokratik Yerel Yönetimleri inşa edelim.”