Hakkâri de hayat varmış! Merkezde bulamadık da dağlarında aradık. Çöplüğümüzü, karakterimizi tüm dünyaya nasıl elit insanlar olduğumuzu yansıtarak, bir iki görsel şov uğruna canlı yayınlarla gösterdik...

Bırakın doğamız doğallığında kalsın. Âlimler, Veliler diyarını haddinden fazla kirlettik. Kaval şelalesine anneden doğma mankenlerin, ünsüzlerin en namahremiyet görsellerini, milletin ulu ortasına kurduğumuz batıllaşmış wc kabinelerini, kar üzerinde kayan kola şişelerini, kırılan, parçalanan cam, plastik vb. doğa düşmanı ürünlerimizi neden doğala bela ettik? Biz daha kendimizi temiz tutmazken, ne hakkımız var temizi kirletmeye? Herkes götürdüğünü neden geri getirmedi? Araçlarımızı bırakmazken dağ başında, çöplerimizi neden bıraktık? Toplu götürdüklerimizi, toplayıp getiremez miydik?

Medyada sevinçle büyük puntolarla yazılan CİLO SAT TEMİZLENDİ yazısı değil. CİLO SAT KİRLENDİ” olmalıydı. Çünkü kirliliğimizi bıraktık...

O kadar doğaseversek; oranın iklimine, şartlarına uyumlu ağaç dikme festivalleri düzenleyelim. Pıt Pet sözlerle değil, icraatlarla olur.

Yeter artık! Bu halkı, bu milleti millileştirme adına batılaştırmayalım. Bu halk doğuştan hem milli, hem yerlidir.

İki günlük zevkleri için festivallerle doğallığımızı kirletenlerle boy ölçüşmeyin. Bu halkın sıkıntılarına eğilin, ter dökün…

HASTANEMİZ

Yakın tarihte yapılan devlet hastanemizin Wc ve lavabo bölümlerini sağlam bir tadilatla eskisinden daha güzel konuma getirileceği görünmezken; sıfırdan tuvalet, lavabo fayans ihalesinin altında fikri, imzası, emeği olan sözü geçen herkese sorum şu! Ellerinizi göğsünüze koyun ve vicdanınızı arayın. Sonra satacağınız siteler değil de, oturacağınız öz eviniz olsaydı, ihale edip sırt mı verirdiniz? Temizliği zorlaştıran fayanslar arasında kalan artılara sessiz mi kalırdınız? Fayans üzerinde temizlenmeyen kirli derz dolguları, araları derz dolguyla doldurulmayan boşlukları görmezden mi gelirdiniz? Yoksa devlet malı deniz, fakir fukaranın alın teri vergisini yemeyen… mi derdiniz?

KÖYLERİMİZ

Köylerde yapılan ihaleli hizmetler ne kadar denetleniyor? Yetki verenler, sorumluluk alanlar kendi öz işleriymiş gibi üzerlerinde duruyorlar mı? Onlarca ihalenin içine atlayıp, bir tanenin bile hakkını vermeyen, zamanında denetlemeyen, sözleşme ve şartlara göre sonuçlandırmayan açgözlülere…

Araç vergisini veren köylülerin kulaklarına eğilin. Köstebek yuvalarını andıran işlek köy yolların yollarından geçin (resmi değil, şahsi araçlarınızla).

Hakkari'de Trafik Kazası: İki Araç Çarpıştı, 2 Yaralı Hakkari'de Trafik Kazası: İki Araç Çarpıştı, 2 Yaralı

Ülkemizin en ücra köylerine sıcak asfalt götürülürken, merkezin mahallesi sayılan ve sene 2023 ayıbı olan asfaltsız işlek köylerin hala olması birinci derecedeki il yöneticilerinin kusurudur, ayıbıdır, utancıdır.

BASINIMIZ, STK’LARIMIZ

Kurum amirlerinin çay sohbetini, kahvaltı yemeklerini ballandıra balandıra gündemde tutan, ama içinde yaşadığı halkının eksiklerini görmeyen, görüp de yön değiştiren, göz yuman vahim durumları gizleyen bir basınımız ve Hakkâri adıyla kurulan lakin Hakkâri’mize pek yarar projeleri, icraatları bulunmayan sivil toplum kuruluşlarımız. Rabbim uyandırmayı nasip etsin…

Sözün özü; Dicle’nin kenarında kaybolacak koyunun hesabıyla sorguya çekilecek anlayış, azim ve kararlılıkta olun. Bu halkın vergileriyle maaş(lar)ını alanlar; halkın yollarında halk gibi yürümeli, halk adına imzalanan ihaleleri halk adına halk gibi denetlemeli, proje üzerinde, fotoğraf karesinde, imza altında değil de yerinde ve zamanında birebir halkın gözü, dili, talebiyle hareket ederse, halk adına atanmış veya seçilmiş olur. Yoksa ötesi…

Hakkâri yöneticileri; haftada sadece bir gün konforlu makam araçlarından inip memleketi, halkı görsün. Vaktinde toplanmayan, kokan, sinek konan çöplerin görselini, köylünün bıçak keskinliğinde ki köy yollarını, adına yaptırılan ama yarar verilmeyen halk ihalelerinin bizzat yerinde denetlemelerini…

Yani üst düzey makamları karşılarken yâda uğurlarken elimiz göğsümüze gidiyor ya; işte o el Allah'ın huzurunda, halkın karşısında vicdana gitmeli…

Selam ve dua ile…