Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), “Ekmek ve Adalet” kampanyası kapsamında Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde bulunan Ünal Baysal Kültür Merkezi’nde sivil toplum örgütleri ve sendika temsilcileriyle bir araya geldi. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın katılımıyla gerçekleştirilen buluşmaya, çok sayıda kişi katılım sağladı. Kürtçe ve Türkçe “Ekmek ve Adalet mücadelesinde buluşuyoruz” yazılı pankartının açıldığı buluşmada, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşuna duruldu.

TBMM Görüşmelerinde: Rojava damga vurdu TBMM Görüşmelerinde: Rojava damga vurdu

Buluşmada ilk olarak söz alan DEM Parti Tekirdağ İl Eşbaşkanı Suat Sarı, Tekirdağ’da fabrikalarda çıkan atıklardan dolayı ekolojik sorunlarla mücadele edildiğini belirterek,  kentteki sorunlara karşı demokrasi güçlerinin birlikte harekmet etmesi gerektiğini ifade etti. 

‘KAYNAKLARIN SERMAYE GRUPLARINA AKTARILDIĞINI BİLİYORUZ’

Ardından söz alan Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) üyesi Emin İşçan, emeklilerin geçim sorunu ile karşı karşıya kaldığını belirtti. İşçan “Dar gelirlilerin ve emeklilerin adaletli bir paylaşım taleplerine sürekli ‘kaynak yok’cevabı veriliyor. Ancak gerçekte var olan kaynakların sınırsızca sermaye gruplarına aktarılması olduğunu biliyoruz. İşçilerin ve emeklilerin taleplerine kapılar kapatılırken, sermaye gruplarına her türlü destek sağlanıyor” diye konuştu.

‘BARIŞ İSTİYORUZ’

Barış Annesi Kadriye Hatun,  Kürt annelerin yüreklerinin acılı olduğunu belirterek, “Biz anneler barış istiyoruz. Bunun için mücadele etmeliyiz. Arkadaşlarımızın çoğu cezaevinde, cezaevindekilerle el ele verirsek hepimiz birlikte seviniriz. Biz istiyoruz ki hepimiz bir arada yaşayalım” dedi.

Buluşmada son olarak konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Türkiye’de adaletin olmadığın dile getirdi. Adaletin 85 milyon için hayati bir mesele olduğunu vurgulayan Bakırhan, "Eğer ekmeğimiz olsun, insanca yaşayalım diyorsak, burada bulunan çocuklarımızın huzurlu, mutlu bir ülkede, iş ve aş bularak kendi kimliğiyle eşit bir yurttaş olarak yaşamasını istiyorsak, adalet mücadelesi bizim için vazgeçilmezdir. Adalet olmadığı için Çorlu Tren kazasında yaşamını yitirenlerin hesabı hâlâ sorulamadı” ifadelerini kullandı.

‘NARİN’İN HESABI SORULACAK’

Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesine bağlı Çulî (Tavşantepe) Mahallesi’ndeki 19 günün ardından cansız bedenine ulaşılan Narin Güran’ı hatırlatan Bakırhan, “8 yaşındaki Narin’in yaşamını yitirmesiyle sarsıldık. Eğer bu ülkede kadınları ve çocukları katledenler gerekli cezaları alsaydı, bugün Narin hayatta olabilirdi. Bu vesileyle Narin’i katleden o vahşilerin ve katillerin bir an önce açığa çıkarılması ve hesap sorulması gerekiyor. Narin, bu ülkenin kendi geçmişiyle yüzleşmesi açısından önemli bir meseledir. Biz de DEM Parti olarak, Narin’in katillerinin bulunması ve hesap vermesi için elimizden gelen her çabayı göstereceğiz. Narin’i rahmetle anıyorum. Kadınların, Narinlerin vahşice katledilmediği bir Türkiye için hep birlikte mücadelemizi yükselteceğiz” diye belirtti.

‘ÜLKENİN TEMEL SORUNU ADALET VE DEMOKRASİDİR’

“Emek ve Adalet” kampanyası kapsamında Türkiye’nin dört bir tarafını dolaştıklarını belirten Bakırhan, “Kars’taki hayvan pazarında, Van’da, Mardin’de mercimek ve buğday üreticilerinin, İzmir Torbalı’da tarımla uğraşanların feryatları hep aynı. Ekolojistlerin mücadelesiyle biraz önce burada Ergene’de zehir soluduğumuzu belirten arkadaşımızın derdi aynıdır. Emekli Sen’den arkadaşlarımızın sunduğu düşünceler hepimizin ortak düşünceleridir. Bu ülkede adalet ve demokrasi olmadığı için çevre katliamı yaşanıyor, ekokırım yaşanıyor. Sermayenin sınırsız kâr elde etmesine zemin hazırlayan bu iktidar var olduğu sürece, çevre tahribatı artacaktır. Nefes alamayacağız. Adalet olmadığı için asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlarımız zor durumda, emekliler kira ödeyerek kalacakları bir ev bile bulamayacaklar. Bu ülkenin temel sorunu adalet ve demokrasidir. Ekmek mücadelesi ile adalet ve demokrasi mücadelesi asla birbirinden ayrı görülemez. Dün Kürt illerinde ikili hukuk uygulayan bu sistem, bugün Trakya, Ege ve Karadeniz’de de aynı uygulamayı yapıyor. Daha dün Hopa’da ormanımıza, toprağımıza, çayımıza dokunmayın diyen bir yurttaşımız, vahşi kapitalist sistemin temsilcisi tarafından katledildi” diye konuştu.

‘SAVAŞA KAYNAK BULUYORLAR’

Milyonlarca işçi ve emekçinin 17 bin liraya mahkum edildiğini vurgulayan Bakırhan,  iktidarın bütün kaynakları savaşa harcadığına dikkat çekti. Bakırhan, “Açlık sınırının 21 bin lira olduğu bu ülkede, 17 bin lirayı bize reva gören bu iktidar adaletsizlik yapmıyor mu? Emekliye gelince ‘kaynak yok’ diyorlar. Ama savaşa kaynak buluyorlar. Türkiye’nin Irak'ta, Suriye’de, Libya’da ne işi var? Türkiye’nin Suriye’deki paramiliter güçlere harcadığı para ile Tekirdağ’da kimse aç kalmazdı. Bugün Kurdistan Bölgesi'nde 80 tane askeri üs kurulmuş. Kürtlerle savaşmak yerine barış yapılsaydı, oraya harcanan paralarla Trakya’da üreticiler ürünlerini değerinde satabilirlerdi. Türkiye’de yaşayan 85 milyon insan olarak sorunlarımızı birlikte hissetmedikçe, aramıza duvarlar örerek bizleri bölmeye ve sömürmeye devam edecekler. Tam da DEM Parti, bu sömürü düzenine, aramıza örülen bu duvarlara karşı mücadele ederek, ortak bir zeminde bizi bir araya getiren bir parti olarak mücadelesini sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

‘SERMAYEYİ DÜŞÜNEN İKTİDAR’

Bakırhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Torbalı’ya gittik, biberler ve domatesler tarlada çürüyor. 'Neden toplamıyorsunuz?' diye sorduğumuzda, ‘Zaten ekim yaparken büyük masraf ettik, şimdi toplarsak zarar edeceğiz’ dediler. Çiftçinin ürünü tarlada çürüyor, ürettiği ürünü toplayamıyor çünkü beyefendilerin verdiği taban fiyat komik. Kızıltepe’de buğdayın maliyeti 8 TL, ama ofis 8 TL’ye buğdayı almaya çalışıyor. Zarara kimse katlanmaz. Desteklemek yerine köstek oluyorlar.Bu iktidar bizi dışarıdan mal ve hizmet ithal eden bir ülkeye dönüştürdü. Tarım ülkesiydik, kendimize yetiyorduk, dünyada en büyük tarım ve su potansiyeline sahiptik. Ama hepsini bitirdiler. Su gördükleri her yere birer HES yaptılar. Her gördükleri ağacı kestiler, dere bırakmadılar, su bırakmadılar. En önemlisi, demokrasi ve özgürlük bırakmadılar. Bir ülkede fabrikadan çok cezaevi yapılıyorsa, orada yolsuzluk ve adaletsizlik var demektir. Orada işçiyi ve emekçiyi düşünen bir yönetim yok, sermayeyi düşünen bir iktidar vardır. Türkiye’deki iktidar bizim dostumuz değil. Çiftçinin, tarımla uğraşanın düşmanı, kültürün, hak arayanın düşmanı” diye konuştu.

PARTİ İÇİ İKTİDAR MÜCADELENİZİ ERTELEYİN

Muhalefete çağrıda bulunan Bakırhan, devamla şu ifadelere yer verdi: “Lütfen parti içi iktidar mücadelenizi erteleyin. Bu halkın gerçek gündemi ile ilgilenin. Halkın gerçek gündemi, iş, aş, asgari ücretin artırılması, eko yıkımın durdurulması ve derelerin, çayların sermayeye peşkeş çekilmemesi için mücadele etmektir. Bu ülkenin gerçek gündemi, Narin'i katledenleri bulmak ve yargı önüne çıkarmaktır. Kendi dilini konuşamayan Kürtlerin, inancını özgürce ifade edemeyen Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerini savunmaktır. DEM Parti olarak Ekmek ve Adalet buluşmalarını bu zemini güçlendirmek için yapıyoruz. Nerede ekmek ve adalet çalışması görüyorsanız katılın. Bu sadece DEM Parti'nin çalışması değil, Türkiye'nin gerçek geleceğinin kampanyasıdır. Geleceğimize ve ekmeğimize sahip çıkmadığımız sürece, çocuklarımızı okula göndermekte zorlanacağız. Geçmişte okullar açılırken biz de çocuktuk, heyecan duyardık. Annemiz ve babamız bizi kırtasiyeye götürür, renkli defterler ve kitaplar alırdı. Şimdi anneler ve babalar çocuklarının çantasını, ayakkabısını, kitabını nasıl alacaklarını düşünüyor. İşte böyle bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Bu iktidar, bu durumu bilerek ve isteyerek yapıyor.

ÇOCUKLAR OKULA AÇ GİDİYOR

Çocuklar okula gidiyor, beslenme çantası hazırlanıyor. O bile verilemiyor. Birçok çocuk karnını doyuramıyor. Yokluk ve yoksulluk geride kaldı diyen cumhurbaşkanına sesleniyoruz: Her gün bir öğün öğrencilere sıcak yemek verin. O zaman deriz ki gerçekten öğrenci dostusunuz, emekçi dostusunuz, çocukları ve geleceğimizi düşünüyor. Ama bunu yapmazlar. Sermayeye vergi indirimi yaparlar, ucuz kredi verirler, vergilerini affederler, yolsuzluk ve hırsızlık yapanları serbest bırakırlar. Figen Yüksekdağları, Selahattin Demirtaşları ve Leyla Güvenleri cezaevinde tutarlar. Bunların adaleti budur. Türkiye'yi talan edenler bırakılır, ama Kürtler, muhalifler ve devrimciler cezaevinde çürümeye terk edilir. Buna izin vermeyeceğiz. İlk önümüze gelen sandıkta bu adaletsizlik ve hukuksuzluk yapanlara gerekli dersi vereceğiz.”