ABD Dışişleri Bakanlığı’nın her yıl tüm ülkeler için hazırladığı “İnsan Hakları Uygulamaları“ raporu yayınladı. Türkiye’de önemli insan hakları sorunları bulunduğuna genişçe yer verilen raporda, Türkiye’nin yaşanan sorunların çözümü konusunda yeterli adımları atmadığına vurgu yapıldı.
Raporun ilgili bölümünde yaşanan kimi insan hakları ihlalleri ise şöyle sıralandı: “Keyfi cinayetlere dair raporlar; gözaltındaki kişilerin şüpheli ölümleri; zorla kaybetmeler; işkence; muhalefete mensup politikacılar ve eski milletvekilleri, avukatlar, gazeteciler, insan hakları aktivistleri ve ABD Misyonu çalışanları da dahil olmak üzere on binlerce kişinin "terörist" gruplarla bağlantılı oldukları veya barışçıl yasal konuşmalar yaptıkları gerekçesiyle keyfi olarak tutuklanması ve gözaltıların devam etmesi; seçilmiş görevliler de dahil olmak üzere siyasi mahkumların varlığı; ülke dışında bulunan kişilere karşı siyasi amaçlı misillemeler; yargı bağımsızlığına yönelik önemli sorunlar; gazetecilere yönelik şiddet ve tehdit dahil olmak üzere ifade özgürlüğü, basın ve internet üzerindeki ciddi kısıtlamalar, medya kuruluşlarının kapatılması, gazeteciler ve diğerlerinin hükümet politikalarını veya görevlilerini eleştirdikleri gerekçesiyle haksız tutuklama veya cezai kovuşturmalara uğraması, sansür, site engelleme ve cezai hakaret yasalarının varlığı; toplanma, dernek kurma ve dolaşım özgürlüklerinin ciddi şekilde kısıtlanması; bazı mültecilerin geri gönderilme vakaları; kadınlara ve lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks kişilere, diğer azınlık üyelerine yönelik şiddet.”
Raporda, Dışişleri Bakanlığı‘nın 2021'in ortalarında, rapordaki 6. Kısım Kadınlar alt bölümünü, doğurma haklarıyla ilgili daha geniş bir konu yelpazesini içerecek şekilde genişleten bir ek yayınlayacağı da belirtiliyor.
ENDİŞELER DİLE GETİRİLDİ
Daha önceki raporlarda da geçtiği şekliyle Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gözlemcilerinin, 2018'deki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde, muhalefet adaylarının eşit bir temelde rekabet etme ve kampanya yapma kabiliyetini kısıtlayan, bir başkan adayının (HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş) cezaevine atılması da dahil olmak üzere, özgür medya haberciliği ve kampanya ortamı üzerindeki kısıtlamalarla ilgili endişelerini dile getirdikleri de belirtiliyor.
Sivil makamların, kolluk kuvvetleri üzerinde etkili kontrollerini sürdürdükleri, ancak suistimal ve yolsuzluğu soruşturma ve cezalandırma mekanizmalarının yetersiz kaldığına da yer verilen raporda güvenlik güçlerinin bazı istismarlarda bulunduğunun da altı çiziliyor.
‘ÖZGÜRLÜKLER KISITLANMAYA DEVAM ETTİ’
Raporun özet kısmında şu ifadeler de yer aldı: "2018'de kabul edilen geniş kapsamlı terörle mücadele mevzuatı uyarınca, hükümet temel özgürlükleri kısıtlamaya devam etti ve hukukun üstünlüğünü tehlikeye attı. 2016 darbe girişiminden bu yana yetkililer, ağırlıklı olarak hükümetin darbe girişimini planlamakla suçladığı ve “Fethullahçı Terör Örgütü”nün lideri olarak adlandırdığı din adamı Fethullah Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla 60 binden fazla polis ve askeri personeli ile yaklaşık 125 bin memuru görevden aldı, yargı mensuplarının üçte birinin işine son verdi, 90 binden fazla vatandaşı tutukladı veya hapse attı, bin 500'den fazla sivil toplum örgütünü kapattı."
‘SINIRLI ADIMLAR ATILIYOR’
Hükümetin güvenlik güçleri mensupları ve insan hakları ihlalleriyle suçlanan diğer yetkilileri soruşturmak, kovuşturmak ve cezalandırmak için sınırlı adımlar attığı; cezasızlığın bir sorun olarak kaldığına da işaret edilen raporda güvenlik güçleri ile PKK arasındaki çatışmaların, önceki yıllara göre daha düşük düzeyde de olsa devam ettiği kaydedildi.
‘BİLGİ VERİLMİYOR’
Raporda hükümetin “terörle mücadele” operasyonları adı altında sivillerin haksız veya kasıtlı ölümlerinden dolayı personeli soruşturma veya kovuşturma çabaları hakkında bilgi vermediğinin de altı çiziliyor.