DUVAR – HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, siyasetteki son gelişmeleri değerlendirirken tüm muhalefet partilerinin korkmadan bir araya gelmesi gerektiğini belirtti. Buldan, muhalefet partilerinin Kürt sorununa ilişkin raporlar hazırlamasıyla ilgili de “Rapor biziz, rapor Kürt halkıdır” dedi.
Mezopotamya Ajansı’ndan Ferhat Çelik ve Naci Kaya’ya konuşan Buldan’ın bazı sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
‘101 Aksaçlı’ ve onları destekleyen ‘404 Yurttaş’, partinizin de önerdiği “Demokrasi İttifakı” çağrısı yaptı. Ancak siyaset dünyasında bu çok gündem olmadı. Öncelikle bu çağrıya muhalefetin sessizliğini konuşursak, neler söylersiniz?
‘BÜTÜN PARTİLER CESARETLİ ADIM ATMALI’
Muhalefetin bu dönemde Demokrasi İttifakı’na sessiz kalmadığını düşünüyorum. Çünkü tabanda bir güç birliği var. Belki siyaseten çok üstten sözler kurulmuyor ama tabana indiğimiz zaman tüm siyasi partilerin tabanında bir Demokrasi İttifakı’nın kurulmuş olduğunu görebilirsiniz. Demokrasi İttifakı önemli bir ittifaktır ve Türkiye’nin belki de ihtiyaç duyduğu en önemli meseledir. İttifak deyince ne yazık ki insanlar bunu seçim ittifakı olarak algılıyor. Muhalefet ve toplum böyle anlıyor. Oysa bizim ifade ettiğimiz ve yaptığımız çağrılar bir seçim ittifakıyla sınırlı değildir. Elbette seçim dönemlerinde oluşturulacak ittifaklar önemlidir, ki biz bunu yaşadık, gördük hayata geçirdik. Birçok yerde demokrasi ittifaklarıyla birlikte seçim ittifaklarını birleştirdik.
Bununla birlikte nasıl kazanacağımızı ve kaybettireceğimizi de Türkiye toplumuna gösterdik. O yüzden şuan temel meselenin Demokrasi İttifakı olduğunu sürekli ifade ediyoruz. Muhalefetin bu dönemde Demokrasi İttifakı’na sessiz kalmadığını düşünüyorum. Çünkü tabanda bir güç birliği var. Belki siyaseten çok üstten sözler kurulmuyor ama tabana indiğimiz zaman tüm siyasi partilerin tabanında bir Demokrasi İttifakı’nın kurulmuş olduğunu görebilirsiniz. Önemli olan bunu hayata geçirmek ve siyasilerin buna öncülük yapmasıdır. Bu da biraz cesaret istiyor. Yani korkmadan, çekinmeden biraz daha cesaretli, biraz daha özgüvenli bütün siyasi partilerin ve öncülerinin cesaretli bir şekilde adım atması gerekir.
Örneğin sokağa çıktığım zaman HDP’li olmayan insanların da bana sıcak ve sempatik bir şekilde baktıklarını ve yaklaştıklarını görebiliyorum. Bu ne anlama geliyor? Bu tabanda bir Demokrasi İttifakı’nın örülmüş olduğunu, hazır olduğunu ve hayata geçirilmiş olduğunu bizlere gösteriyor. Çekinmeden, kimseden korkmadan Türkiye’de siyaset yapan bütün partilerin, muhalefet partilerinin büyük bir cesaretle bir araya gelmesinin koşullarını yaratması gerekiyor. Tek sıkıntı budur.
‘HERKES RAPOR HAZIRLAMAKTAN BAHSEDER’
Muhalefet partilerinden son dönemde Kürt sorununa dair çıkışlar oldu. Kemal Kılıçdaroğlu “Kürt sorununu çözme sözü” verdi. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu da bazı mesajlar verdi. Tüm bu mesajları nasıl okuyorsunuz?
Genelde Kürt sorununa yaklaşım seçim dönemlerinde başlar ve seçim dönemlerinde bir vaat olarak ortaya konur. Her dönem bu tür siyasetçiler vardı. Geçmiş dönemlerde de çok gördük. Herkes Kürt sorununun çözümüne dair rapor hazırlamaktan bahseder. Raporlara gerek yok. Rapor biziz. Rapor Kürt halkıdır. Hiç kimsenin oturup kağıt üzerinde rapor yazmasına ve bu rapor üzerinden bu sorunu çözmesine ihtiyaç yoktur. Kürt halkının kendisi, yıllardır yaşadığı acılar, üzerindeki baskılar, inkar, imha asimilasyon başlı başına birer rapordur. Bu sorunları raporlar üzerinden çözmeye çalışanların hepsinin tek tek çözüldüğünü gördük. Onların şu an esameleri bile okunmuyor. Aynı yöntemi denemek bu sorunu çözmeye ilaç değildir.
Dolayısıyla bu sorunun çözümünde öncelikli olarak güvenlikçi politikalardan vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için de biraz cesaret ve bu sorunu gerçek anlamda tanımlamaya ihtiyaç vardır. Kürtlerin yaşadığı sorunlar ve sıkıntılar nedir? Kürtlerin ödemiş olduğu bedeller nedir? Bütün bunları siyasetçiler göz önüne alırsa sorun çözülür. Kürt sorununun muhatapları da bellidir. Bizler burada aracıyız. Bu görevi her zaman da yapmaya hazırız. Fakat bu sorunun belli muhatapları vardır. Bu muhataplar dikkate alınmadan, bu muhataplarla masaya oturmadan sorunun çözümü yoktur. Bu gerçekliği bütün siyasetçilerin görmesi gerektiğini düşünüyorum.
‘MUHATAPLAR ESAS ALINMALIDIR’
Kürt sorununu dile getiren siyasetçilere ve Türkiye halkına bir şey söylemek isterseniz, ne dersiniz?
Bu meselenin çözümünde muhataplar mutlaka esas alınmalıdır. Muhataplar üzerinden bu sorunun çözülmesi gerekir. Evet, meselenin çözümünde Meclis elbette ki bir araçtır. Bizde başından beri Kürt sorununun TBMM’de kurulacak olan komisyonlarla birlikte çözülebileceğine olan inancımızı her zaman ifade ettik. Bugün de bunu söylüyoruz. Ancak bu sorunun muhatapları olmadan, muhatapları dikkate alınmadan çözülecek bir sorun değildir. Geçmişte barış ve müzakere sürecinde yer alan birisi olarak şunu ifade etmek istiyorum; kıymetli dönemler yaşadık. Bu sorunun çözümüne el atmak, sorunu dillendirmek bile insanlarda büyük bir heyecan uyandırıyor. Yapılan açıklamaları asla küçümsemiyorum, kıymetsiz bulmuyorum. Bu tür söylemler daha da çoğalmalı ve mutlaka bir el atılmalıdır. Artık sorunu ifade etmekten ziyade elleri taşın altına koyma zamanı olduğunu düşünüyorum. Taş üstüne taş konulmamalı, eller taşın altına konulmalı ki bu sorun bir an önce çözülsün.
‘CUMHUR İTTİFAKI’NDA ÇATLAK VAR’
CHP’nin Kürt sorunu çıkışı ve 101 Aksaçlı’nın çağrısından sonra Devlet Bahçeli, Meral Akşener’e “Eve dön” çağrısı yaptı, Muharrem İnce’den “yeni parti” mesajı geldi. Erdoğan tüm bunları “haklı” buldu. Tüm bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhur İttifakı’nda bir çatlak olduğunu düşünüyorum. Cumhur İttifakı başından beri sorunlu bir ittifaktı. Başından beri birbirini suçlayan, zaman zaman basın üzerinden, zaman zaman kulislerden aldığımız haberler bize hep şunu gösterdi; Cumhur İttifakı temel bir yapı üzerine kurulmuş bir ittifak değildir. Çünkü toplumun, kendi tabanının destek vermediği bir ittifaktır. Bütün kararların iki-üç kişi arasından alındığı bir ittifakın yaşama şansı zaten yoktur, çatlak vardır. Dolayısıyla kendilerine bir yöntem ve bir çıkış yolu arayan bir ittifaktan söz ediyoruz.
Oysa Millet İttifakı böyle değildir. Çok güçlü bir ayak üzerine kurulmuş bir ittifaktır. Dolayısıyla bu ittifakın daha da büyümesi ve çeperinin daha da genişlemesi gerektiğini düşünüyorum. Demokrasi Güç Birliği, Cumhur İttifakı’nı önemli ölçüde kaygılandırmakta ve gerçekten buna karşı yeni bir yol ve yöntem arama içine girmiştir. Demokrasi İttifakı’ndan büyük bir rahatsızlık duyuyorlar. Bütün çıkışların ana kaynağı budur. Yapılan çağrıların da kaynağı budur. Bütün bunları Demokrasi İttifakı’nı bitirmek, küçültmek dolayısıyla Demokrasi İttifakı’nı başarılı olmasını engellemek adına yapılan çıkışlar olarak değerlendiriyorum. Ama ne yaparlarsa yapsınlar tek adam rejimi bugün Türkiye sisteminde tutmamıştır. Dolayısıyla yaşama şansı yoktur. O yüzden yapılan çağrılar kendilerini tamamıyla ayakta tutmak, iktidarlarının sallanan ayağını sağlamlaştırmaya dönük çağrılar olarak değerlendiriyorum. Fakat bunun hiçbir gerçek yanı yok.
Cumhur İttifakı başta olmak üzere tek adam rejiminin çöktüğünü ve önümüzdeki seçimlerde kaybedeceklerini Türkiye toplumuna müjdesini veriyorum. Cumhurbaşkanlığı sistemi önümüzdeki seçimlerde artık Türkiye’nin gündeminden düşecektir. Bunu herkes böyle bilmeli. Cumhur İttifakı başta olmak üzere tek adam rejiminin çöktüğünü ve önümüzdeki seçimlerde kaybedeceklerini Türkiye toplumuna müjdesini veriyorum. Cumhurbaşkanlığı sistemi önümüzdeki seçimlerde artık Türkiye’nin gündeminden düşecektir. Bunu herkes böyle bilmeli. (MA)