İHD Hakkari Şubesinin Olağan Genel Kurul Kongresine HDP Hakkari Millletvekili Sait Dede,HDP PM Üyeleri Hüseyin Taş ve Erol Cengiz, HDP İl Eşbaşkanı Lokman Özdemir,Hakkari Eski Belediye Başkanı Şükrü Çallı,CHP Hakkari İl Başkan Yardımcısı Cumali Özkan,görevden alınan Yüksekova Belediye Eşbaşkanı İrfan Sarı,HDP Yüksekova ilçe Eşbaşkanları Abdulkerim Akdoğan ve Şadiye Kırmızıgül , siyasi partiler ile sivil toplum örgütü temsilcileri katıldı.

Kongrede Divan Başkanlığı'na KESK Üyesi İlhan Akbaş, divan üyeliklerine ise TMOBB İl Temsilcisi Aktivist Evin Gezer, BDP Hakkari Eski İl Başkanı M. Sıddık Akış getirildi.

Saygı duruşuna bulunulması ardından önceki dönem İHD Hakkari Şube Başkanı Tayyüp Canan kongrenin açılış konuşmasını yaptı.

İnsan hakları açısından yoğun sorunların yaşandığı bir dönemden geçildiğini ifade eden Canan, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi.

''Giderek ağırlaşan insan hakları ihlalleriyle yüz yüzeyiz. Yakın gelecek için bizleri umutlandıran bir ışık görünmüyor. Yaşadığımız her genel kurulda aynı sorunları dile getirmekten sıkıntı duyuyorum. İnsan hakları konusunda hemen hiçbir iyileşmenin sağlanamadığını, kimi alanlarda geçmişin de gerisine düşüldüğünü görmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Bu koşullarda derneğimize daha büyük görevler düşüyor. Genel kurulun bu bilinç içinde yol gösterici kararlar alacağına inanıyorum. Bu umut ve güvenle çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
Demokratikleşme konusu bugün toplumun en önde gelen sorunlarından biridir. Bu sorunu çözme savıyla iktidara gelen hükümet bu yönde hiçbir olumlu adım atamadı, yapılan parlak vaatler hükümet programının satırları arasında kaldı. Demokrasinin ülkemizde bütün boyutlarıyla yaşanır duruma getirilmesi, toplumun acil beklentileri arasındaki yerini koruyor. 12 Eylül’ün bütün kalıntılarıyla birlikte temizlenmesi, demokrasi yolunda atılmış önemli bir adım olacaktır. Belirli bu süredir bugüne, bana derneğin şübe başkanlığı görevini taşıma onurunu verdiniz. Bu görevi sizlerin katkısı ve desteğiyle yürütmeye çalıştım. Başarılardan birlikte umutlandık, başarısızlıklardan üzüntülerimizi paylaştık. Bazı özel nedenlerle yönetim için aday olmamaya karar verdim. Bu derneğe bundan sonra da geçmişteki gibi gereksinme duyulacaktır. Derneğimiz, güvenilirliğini, inandırıcılığını, ciddiyetini koruyarak yaşanan insan hakları sorunlarına çözüm arayışını sürdürecektir. Bu yolda daha büyük başarılara ulaşılmasını diliyorum. Derneğin yürüteceği insan hakları savaşımına bundan böyle bir üye olarak katkıda bulunma çabası içinde olacağım. Görevli bulunduğum sürece bana verdiğiniz destek ve yaptığınız katkılar için hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.’’dedi.

Ardından konuşan HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede ise eski yöetime eeklerinde dolayı teşekkür ederek yeni yöetetime ise çalışmalarda başarılar diledi.

Kongre faaliyet ve mali raporun okuması ile devam etti.

Kongrede seçilen İHD Hakkari Şubesi Başkanı olarak seçilen Avukat Yusuf Ozan Çobanoğlu ise İzmir HDP il binasına gerçekleştirilen silahlı saldırıyı nefretle kınafıklarını başladı.

Çobanoğlu açıklmasının devamında şunları ifade etti. ‘’Geçmişten bugüne faili belli kayıplarımız Mecit Baskın, Namık Erdoğan, Abdullah Canan, Savaş Buldan ve Hacı Karay’ı anarak başlamak istiyorum.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilişinin 73.yılında Türkiye’de ve dünyada insan haklarının araçsallaştığı ve değerlerde aşınmanın arttığı bir dönemi yaşıyoruz. İHD kurulduğu 1986’daki koşullarda olduğu gibi 32 yıl sonra yeniden katı ve otoriter bir dönemde insan haklarını ve demokrasiyi savunmaya devam ediyor.
Genel kurulumuzda, insan onurunu, özgürlüğü, eşitliği, adaleti, barışı kuvvetlice dile getirerek insan haklarını ve demokrasiyi savunmayı ve bu konuda mücadele etmeyi ana tema olarak belirledik.
İnsan hakları ve demokrasi mücadelemiz kesintisiz olarak sürmüş ve sürmeye devam edecektir.
İHD kurulduğu günden beri Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları sorunu olduğunu bıkmadan usanmadan söylemeye devam etmektedir. Bu sorunun en önemli halkası elbette ki Kürt sorunudur. Türkiye rejimini değiştirip demokratikleştirmek için gerçek bir çatışma çözümü yaşamak zorundadır. Dünyada en son Kolombiya örneğinde görüldüğü gibi çatışma çözüm sürecinin yaşanıp, sorunun tarafları arasında yapılacak bir barış anlaşması ile yeni ve demokratik bir Anayasal sisteme geçilebilir. Oysa Türkiye’de tersi oldu. 2013’te başlayan Barış ve Çözüm Süreci 2015’te sona erdi. 24 Temmuz 2015’te başlayan silahlı çatışmalar Türkiye sınırlarını aşarak halen Suriye ve Irak’ın Kuzeyinde orta büyüklükte bir savaş düzeyinde devam etmektedir. Türkiye bu savaşı sürdürmek ve kendi resmi ideolojisini yani Türk etnisitesine dayalı ve Sünni Müslümanlığın devletleşmiş halini benimseyen bir ideolojiyi yaşatmak için demokratikleşme yerine tekçiliğe dayalı otoriter bir Anayasal düzene geçmiştir. Siyasal iktidar Hakkari’de sınır boylarında ölümlerle sonuçlanan yaşam hakkı ihlallerine sebebiyet vermiş ve bu duruma karşı cezasızlık politikasını devam ettirmektedir. Son olarak Şemdinli derecik’te 3 vatandaşımız askerlerce vurulmuştur. Tüm bu yaşam hakkı ihlallerinde etkili bir insan hakkı mücadelesi yürüteceğimizden hiç şüpheniz olmasın. Türkiye’nin önemli sorun alanlarından bir tanesi de ifade özgürlüğü üzerindeki yasaklama ve cezalandırmalardır. Başta gazeteciler olmak üzere düşüncelerini ifade eden toplumsal muhalefet üzerindeki yargı baskısı Türkiye tarihinin en ileri noktasını yaşamaktadır. İfade özgürlüğü demokrasinin temelidir. Demokrasiye giden yolun açılabilmesi için ifade özgürlüğünün mutlaka sağlanması gerekir. Eş genel başkanımız Eren Keskin’e açılan 140 civarındaki dava ifade özgürlüğünün ne halde olduğunu göstermektedir. Tutuklu gazetecilere yönelik ağır cezalar zulüm değilmidir? Tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz etmeye de devam edeceğiz.Siyasi iktidar kadınlara ve farklı cinsel yönelim ve tercihlere karşı tahammülsüzlüğünü İstanbul sözleşmesini feshederek bir kez daha göstermiştir. İstanbul sözleşmesi bizimdir, vazgeçmiyoruz. Diğer yandan toplumsal gösteriler sırasında, gösteri ve yürüyüş hakkını kullanan kişilere güvenlik görevlileri tarafından uygulanan şiddet yöntemleri işkence ve diğer kötü muamele boyutlarına varmıştır. İHD olarak bu dönem işkence ve kötü muameleye karşı yapılan başvurular konusunda gerekli girişim, müracaat ve şikâyetlerde bulunulmuş ve bu konuda bir dizi faaliyet yürütülmüştür. Ayrıca 2000 günü aşkın bir süredir anayasal hakkımız olan toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkımız hukuksuz ve keyfi bir biçimde askıya alınmıştır. Bu hukuksuzluğa karşı mücadelemiz her alanda olduğu gibi bu alanda da devam edecektir. Bu dönemde maalesef her zaman olduğu gibi hapishaneler, insan hakları ihlallerinin en yoğun yaşandığı yerler olma özelliğini sürdürmüştür. İHD, Merkezi Hapishane Komisyonu hapishanelere düzenli ziyaretler gerçekleştirerek ihlallerin ortadan kaldırılması konusunda etkili bir mücadele yürütmüştür. Türkiye’deki hapishanelerde ağır hasta mahpusların tahliye edilmemesi sorunu, tecrit, çıplak arama gibi insan onuruna aykırı uygulamalara karşı çıkan mahpuslara yönelik işkence boyutuna ulaşan kaba dayak ve orantısız disiplin cezaları, tecrit ve sosyal alandan yararlandırmama, haberleşme ve iletişim yasakları gibi giderek ağırlaşan ihlallerle baş etme sorumluluğumuz devam etmektedir. Bu durum 200 günü aşkın bir süredir açlık grevinde bulunan tecrit karşıtı siyasi mahpusların taleplerini toplumsallaştırmak için mücadele etmekteyiz. Be yazık ki anayasal bir hak olan grev hakkını kullanan siyasi tutsaklar bu kullandıkları için çeşitli disiplin cezalarına maruz bırakılarak, tahliye olabilecek siyasi mahpusların tahliye edilmesinin önüne geçilmektedir. Otoriterleşen Türkiye’de ayrımcılık daha da derinleştirilerek sürdürülmüştür. Son dönemlerde Alevilere yönelik şiddetin artmış olması bunun en somut örneğidir. Alevilerin eşit yurttaşlık hakkı talepleri güncelliğini korumaktadır. İHD olarak alevilerin hak mücadelesinde yanlarında olduğumuzu belirtmek isterim. Militarizme karşı vicdani red hakkını savunmaya devam edeceğiz. İktidarın vicdani red hakkını para ile satması bu hakkın ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Seçilmiş vekilllerin tutukluluğu ise zulme dönüşmüştür. Selahattin Demirtaş ve diğer vekillerin serbest bırakılması demokrasinin gereği değil midir? Bağlı olduğumuz AİHM in Demirtaş kararının uygulanmaması yargı erkinin yürütme elinde toplanmış olduğunu açıkça göstermektedir.Çalışmalarımda bana her türlü desteği veren sevgili ailem, çalışma arkadaşlarıma, bağlı bulunduğum Hakkari barosuna ve olağan genel kuruluna hazırlanma sürecinde desteklerini esirgemeyen genel başkanımız Av. Öztürk Türkdoğan’a , genel merkezimize, diğer ihd şube yönetici arkadaşlarıma ve olağan genel kurulumuza ev sahipliği yapan KESK Hakkari şubesi ve üyelerine teşekkür ederim.’’dedi.

Tek Liste ile gidilen kongrede Avukat Yusuf Çobanoğlu İHD Hakkari Şubesi Başkanı seçildi.

Kongre yeni yönetime tebriklerle son buldu.

Hakkari Zap Spor, Iğdır Es Spor’u 6-0 Mağlup Ederek Liderliğini Sürdürdü Hakkari Zap Spor, Iğdır Es Spor’u 6-0 Mağlup Ederek Liderliğini Sürdürdü