Milattan önce 7 binlerden beri sürekli yerleşim alanı olan Yüksekova, Asuriler, Nasuriler ve Kürtlere tanıklık etmiş. Dağları ve doğası nedeniyle olsa gerek, Kürtler buraya Gever diyor.

Yüksekova’nın kenarında Büyük Zap Suyu’nun bir kolu olan Nehil Çayı akıyor. Yüksek dağlar ile etrafı sarılı bu şehirde yüzlerce çeşit bitki ve hayvan türü mevcut. Kuzeyinde Van'ın Başkale ilçesi, doğusunda İran, güneyinde Irak ve batısında Hakkâri bulunuyor. Cilo ve İkiyaka dağlarının zirvelerinde yer alan Sat buzul gölleri, Cennet Cehennem Vadisi gibi birçok özel doğal güzelliğe sahip.

Bu dağların çoğuna gitmek için izin almak gerekiyor ama bu izin hiçbir zaman Yüksekova halkına verilmiyor. Onlarca köye 'güvenli olmayan bölge' adı altında giriş yasak. İnsanın aklına şu soru düşüyor: "Bir şehirde her şey yasak olur mu?"

2022 yılında Hakkari Valiliği Çukurca, Derecik, Şemdinli ve Yüksekova ilçelerinde yaklaşık 200 bölgenin koordinatlarını paylaşarak oraları 'özel güvenlik bölgesi' ilan etti. Bu alanların çoğu halkın yaşam alanı olan köyler ya da geçiş güzergahları. Bu alanların çoğu artık çatışmalı bölge olmamasına rağmen yasaklı.

Hakkari İl Özel İdaresi'nden İçme Suyu Altyapısına Büyük Yatırım Hakkari İl Özel İdaresi'nden İçme Suyu Altyapısına Büyük Yatırım

‘İHTİŞAMLIDIR ZIRHLI ARAÇ, KENDİNDEN KÜÇÜKLERİ EZER GEÇER’
Doğal güzelliklerin içinden Yüksekova şehir merkezine gelmek insanı hayal kırıklığına uğratıyor. Her yerde yol çalışması, toz toprak içinde şehir merkezi. Helikopterler sanki hep havada, şehrin üzerinde tur atıyorlar. Şehir merkezinde TOMA'lar, kolluk kuvveti ve kalekollar insanı karşılıyor. Şehrin tamamı bir askeri üs gibi.

Yüksekovalılarla Kürtçe konuşmaya başladığınızda hemen bir yakınlık kuruluyor. Size şehirle ilgili bildikleri tüm hikayeleri içtenlikle anlatabilirler.

İpek Yolu Caddesi, Yüksekova'nın en meşhur caddesi. Çay içmek için oturduğumuz bir bahçede, Ahmet adlı bir esnaf ile sohbet ediyoruz. Uzunca bir yol olan İpek Yolu Caddesi'nde durmadan zırhlı araçlar geçiyor.

Caddeyi izlerken Ahmet, geçen zırhlı araçlara bakarak çok "İhtişamlı görünüyor değil mi?” diye soruyor, sonra devam ediyor konuşmaya: "Büyüktür, ihtişamlıdır zırhlı araç. Kendinden küçükleri görmez, ezer geçer. Kendini korur, bizi korumaz."

“Daha geçen hafta bu caddede bulunan Hastane Kavşağı'nda bir çocuk katledildi” diye araya giriyor genç bir garson. Hatırlayan vardır belki 7 Haziran günü, Erdem Aşkan adlı bir çocuk, uzman çavuşun kullandığı aracın çarpması sonucu hayatını kaybetmişti.

‘KALEKOL’
Seneler önce Yüksekova'ya gelen bir gazeteci arkadaşımın, Yüksekova'ya gideceğimi öğrenince, "Mutlaka Şahin Tepesi'ni gör" dediğini hatırlıyorum. Şahin Tepesi yani gerçek adıyla Musa Şîr Tepesi, tüm Yüksekova'yı görebileceğiniz en iyi alan.

Fakat oraya gitmek istediğimi söyleyince arkadaşlarım oraya kalekol yapıldığını ve yasaklı alan olduğunu söylüyorlar. Eski adı Musa Anter Parkı olan Şahin Tepesi, yine yıllar önce 'güvenlik' gerekçesiyle yasaklanmıştı. Haberlerden okuduğum kadarıyla 2019 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Murat Kurum, tepenin Millet Bahçesi olacağına dair söz veriyor. Bu söze rağmen tepede bir kalekol yapılıyor ve sivil insanların kullanamadığı bir alan haline getiriliyor.

‘TERÖRİZM’
Şemdinli’ye de gidiyorum. Yüksekova ile Şemdinli arası bir saat ama yolları insanı korkutan türden virajlara sahip. Şehir merkezine varınca bir pasajda oturup dinleniyoruz.

Bu arada pasaja, Şemdinli bölgesine özel olan kıyafet "ran û bergûz" giymiş yaşlı bir adam giriyor. Yanımdaki arkadaşlar dahil herkes ayağa kalkıyor. Tek tek herkesin selam verdiği yaşlı adamın senelerce cezaevinde kaldığını öğreneceğim.
Yaşlı adam Şemdinli ve Yüksekova’daki tarihi kalıntıları anlatıyor bana. Halkın verdiği mücadeleyi ve şehrin yarısının neden yasaklı olduğunu da anlatıyor. Devletin halka "terörist" demesine içerleniyor, gözleri doluyor, çayından bir yudum alıp, bana dönerek, “Bir şehrin tamamı terörist olabilir mi hanım kızım? Bu şehirde her şey yasak. Bu şehirde dağlara gitmek yasak, bu şehirde bir tepeye çıkıp şehri izlemek yasak, bu şehirde göllere, nehirlere gitmek yasak. Bu şehirde her şey yasak. Ee, insan merak ediyor kızım, bir şehrin hepsi teröristse orası artık teröristlerin değil midir?”

‘YASAK’
Herkesin dilinden düşmeyen bir Sad Gölleri var. Cilo Dağları’nda bulunan Sat buzul göllerinde bulunan altı bitki türü, dünya üzerinde başka hiçbir yerde yetişmiyor. Nesli tükenmekte olan ve başka yerde yaşayamayan Urmiye semenderi gibi onlarca çeşit hayvan var.

Şemdinli yolundan dönerken dolmuşu kullanan adam, “Kızım, keşke orayı görebilsen” diye anlatmaya başlıyor Sat Gölleri'ni. Doğal güzelliklerinden o kadar heyecanla bahsediyor ki hayret etmemek mümkün değil. "Sen gidebiliyor musun oraya?" diye soruyorum. Senelerdir gidemediğini söylüyor. Anlatırken yaşadığı heyecanın, göllere duyduğu özlemden kaynaklandığı anlaşılıyor.

Sat Göllerine gitmek için kaymakamlıktan ya da belirli karakollardan izin almam gerektiğini söylüyor. Nedenini sorduğumda, “Kızım kaç yıl önceydi, önce 'terör' dediler, yasakladılar orayı. Oraya yakın köylerde doğan çocuklar senelerce göremediler köylerini. Sonra bir baktık ki yol yapılıyor oraya, anlamadık tabii nedenini" yanıtını verdi.

Dolmuşta bizimle yolculuk yapan yaşlı bir adam direkt giriyor söze: “Seneler sonra açıldı orası, 'Terörden arındırılan Cilo Dağları' diye de manşetler attılar gazetelere. Sevindik, en azından gidip görebileceğiz diye ama özel izin gerektiğini söylediler. Nedenini de oranın ‘milli park’ olması ve korunması gerekmesi. İnsan sormaz mı kızım, devlet o kadar özel bir alana, bir cennet parçasına yol yaptı, kalekol yaptı, beton döktü ama burada yaşayan halk mı oraya zarar veriyor?”

Oysa valilik tarafından Sat Gölleri'nde "Doğa Festivali" yapıldığını okumuştum. "3 bin kişinin geldiği bu festivalde rantçınlar ve yandaşlar dışında hiç Yüksekovalı yoktu" deniliyor.

Sat göllerine çıkmak için valilikten izin alabilmek mümkün mü?" diye soruyorum. Aldığım cevap şaşırtmıyor beni: "Yandaşsanız ya da kayyımı tanıyorsanız izin verilir. Ama onun dışında bizlere yasak orası."

O zaman gerçekten insanın aklına tek bir soru geliyor: “Bir şehirde her şey yasak olabilir mi?”