Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Kabinede yapılan son değişikliklerle ilgili sözlerine başlayan Beştaş, “Son günlerde hızlıca yaşadığımız meseleler, bu iktidarın ve ortağının oluşturduğu Cumhur İttifakının çöküş döneminin ortalarında olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin 4 yılı geride kaldı. Bu sistem ne getiriyor. Düşünün bu sistemde Ticaret Bakanı ticaret yapıyor, Milli Eğitim Bakanı özel okullarıyla eğitimcilik yapıyor. Turizm Bakanı turizmcilik yapıyor. Bakanlıkla bağdaşmayan bir iş yok mu? Buradan meseleye bakmamız lazım. Yani bir ülkede bakan hakkında gensoru vermek artık yasak, gensoru veremiyoruz. Bakanları yasama organı milletvekilleri denetleyemiyor. Halkın denetimi önünde de saray bir zırh olarak duruyor” dedi.

‘CUMHURBAŞKANLIĞI ŞİRKET SİSTEMİ’

Beştaş, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın kendi şirketinden bakanlığına dezenfektan satışı yapılması gündeme geldikten sonra görevden alınmasıyla ilgili sözlerine şöyle devam etti: "Bu aynı zamanda Türkiye’deki ticaret sistemini nasıl etkiliyor. Bir kere serbest rekabet diye bir kavram var. Rekabet kurallarına herkesin uygun hareket etmesi lazım. Bir de bağdaşmama meselesi. Hangi iş hangi işle bağdaşır gibi hukukta bir tanımlama ve bunun kanunu vardır. Ama bakanlıkla bağdaşmayan bir iş yok. Satış var, rant var, yolsuzluk var. Şimdi Ticaret Bakanının her şeyden öte şirketinin olması asgari ahlak kurallarına göre söylüyorum. Etik midir? Bence etik değil. Siyasi etik açısından da halk için koyduğumuz etik kurallara da aykırıdır. Ticaret Bakanı ticaret yapıyor. Bir yandan ticareti düzenliyor bir yandan kendisi daha fazla para kazanmak için işte dezenfektan üreten firması var. Peki başka dezenfektan üreten firmalar ne yapacaklar, serbest olarak rekabet edebilecekler mi? Hayır. Şimdi bu her şeyden önce bir tekel oluşturmaktır. Her bakanlık kendi alanına dair bir tekel oluşturmuş ve buna ‘Cumhurbaşkanlığı Şirket Sistemi’ diyebiliriz.”

'DİLLERİ TEKÇİ, ELLERİ ÇOKÇU'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeyi şirket gibi yönettiğini dile getiren Beştaş, “Erdoğan da şirketleri çok seviyor, şirket gibi yöneteceğim diyorlardı. Gerçekten ‘Cumhurbaşkanlığı Şirket Sistemi’ bir kez daha ispat edilmiş oldu. Kendileri tekçi, dilleri tekçi bu iktidarın ama uygulamaları ve elleri çoğul gerçekten. Çokçu elleri var. Nasıl? Şirketlerle, rantlarla ve ihalelerle uğraşan bir iktidar var karşımızda. Bir yandan tekçiyiz diyorlar diğer yandan çoklu maaşlarla, ihalelerle ve benzeri mekanizmalarla çokçuluklarını ifade ediyorlar” dedi.

‘ERDOĞAN 128 MİLYARIN CEVABINI VERMEDİ’

Erdoğan’ın grup toplantısındaki konuşmasında “128 milyar dolar nerede?” sorusuna dair bir cevap vermediğini belirten Beştaş, “Bu iktidara Meclis’te ve diğer alanlarda Hitler’in propaganda bakanı Goebbels'i biz anlatıyorduk, şimdi Goebbels'i bize satmaya çalışıyorlar. Goebbels'in politikalarını kendileri anlatıyor ama alıcısı yok. Bu yalanlarına müşteri arıyorlar. Bunu da dezenfektan veya özel okul gibi sanıyorlar ya da otel gibi sanıyorlar. Ama müşteri bulamıyorlar. Bu yalanlar dezenfektan değil ki satılsın” ifadelerini kullandı.

‘MERKEZ BANKASI’NIN AYRICALIĞI NE?’

Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Herkesi soruşturan bir iktidar var. Sen tweet attın, sen konuştun, sen şarkı söyledin, sen ‘dolar niye yükseldi’ diye sordun. Bunlar hakkında davalar, soruşturmalar ve tutuklamalar yapıyor ama son 3 yılda Merkez Bankası rezervleri ile ilgili ne tip işlerler yapıldı soruşturma konusu yapılmadı. Neden soruşturulmuyor. Merkez Bankasının ayrıcalığı ne? Eğer başka bir ülkede olsaydı bu -ki olmaz başka ülkelerde bu kadar faiz rakamlar buharlaşmaz- mutlaka Merkez Bankası hakkında bir soruşturma yapılırdı. Bu cezasızlık politikası işte. Bu 128 milyon dolar soruluyor ama yeni 128 milyar dolarların da kaybolacağının işaretidir. Bunu soruşturmazsanız bunun cevabını vermezseniz bu devletin kasası soyulmaya devam eder.”

CPT'ye İmralı başvurusu: İvedilikle ziyaret edilmeli CPT'ye İmralı başvurusu: İvedilikle ziyaret edilmeli

PANDEMİ

Büyüyen pandemi tehdidi üzerinde de duran Beştaş, “Pandemi zaten vahamet. Her gün katliam gibi ölüm sayılarıyla devam ediyor. Dünkü rakam 61 bin 28 vaka, 346 ölüm, 322 bin 28 test, hasta sayısı 2895, aşı ise 16 binlerde. Bu rakamları yorumlaya gerek yok. Bu sayılar bile her gün bir katliama işaret ediyor. Bilerek katliam kavramını kullanıyorum, çünkü önlem alınmıyor, aşı yapılmıyor, şeffaflık yok. Ölüm tablosu, herkes akşam TV’lerde ölüm tablosunu bekliyor. Aşı niye yok? Çünkü para yok. Kendileri ihtiyaçlarına para buluyor, 128 milyar doları buharlaştırıyorlar ama halkın aşı parasını düşünmüyorlar. DSÖ bir özel sektör kamu ortaklığı olan Gavi Aşı Alyansı ve CEP ile birlikte KOVAKS kooperatifini kurdu aşı temini için. Peki Türkiye neden KOVAKS’tan aşı alamıyor. Çünkü para yok. Oraya para veremiyorlar” şeklinde konuştu.

KADIN CİNAYETLERİ

Beştaş, konuşmasında işlenen kadın cinayetlerine de dikkat çekti. 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadının öldürüldüğünü söyleyen Beştaş, “Bu sadece bir rakam değil, her biri birer can birer hayat birer aile, sevdikleriyle beraber bir yaşam çerçevesi sunuyor. 2021 yılının ilk 3 ayında 188 kadın öldürüldü. 188. Bu tabloyu il ve ilçe örgütlerimize astık. İstanbul’dan Hakkari’ye, Hakkari’den Van’a bu tabloyu asarak toplumda bir farkındalık yaratmak ve bu farkındalık vesilesiyle de kadınların yaşam hakkını güvence altına almanın yollarını açmak istiyoruz. Şimdi İstanbul Sözleşmesinden çekildikten sonra karakollar ifade bile almıyor, eve gönderiyor. Koruma kararı alınamıyor. Sığınaklara kadınlar alınmıyor ve kadınların yaşam hakkı yok sayılıyor. Bu rakamlar Türkiye’de kadına yönelik katliamın ve kırımın resmi olarak orta yerde duruyor. Biz ne kadına yönelik şiddetle mücadeleden ne İstanbul Sözleşmesini savunmaktan ve sahip çıkmaktan bir adım geri atmayacağız. İstanbul sözleşmesi yaşatır demeye devam edeceğiz” dedi.