Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde güncel gelişmelere dair basın toplantısı düzenledi. Kürt sorununa ilişkin muhalefete seslenen HDP Sözcüsü Ebru Günay, “Bu meselenin çözüm yolu diyalogdur. Kürt sorununun muhatabı belidir ve çözümden bahseden güçlerin bu gerçeği kabul etmeleri gerekir” dedi.
Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeleri “Bir yandan içeride ciddi bir yönetim krizi, ekonomik kriz, toplumsal kriz yaşanıyor öte yandan da bu iktidar Türkiye’yi her tarafta alabildiğine bir savaş, çatışma ve gerginlik kıskancına soktu. Libya, Suriye, Irak’ta boğazına kadar ülkeyi savaş bataklığına çeken iktidar şimdi de Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi öngörülemez, son derece tehlikeli bir maceraya sürüklüyor” diye değerlendiren Günay şöyle devam etti:
Doğu Akdeniz’de yaşananlar AKP-MHP koalisyonun bir savaş, rant ve talan iktidarı olduğunu bir kez daha kanıtladı. AKP ilk iktidara geldiği dönemde ‘Komşularla sıfır sorun’ demişti. Yoksullukla, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele edeceklerini söylüyorlardı. Şimdi tüm komşularıyla savaş halindeler, saplandıkları savaş, kan ve talan bataklığından çıkmıyorlar. Buradan çıkma gibi bir dertleri de maalesef de yok. Çünkü ülkenin geleceğini düşünmüyorlar. Çünkü artık AKP iktidarı, AKP’li sermayedarlar ve yandaş medyası savaştan ve kandan besleniyor. Suriye’de, Rojava’da, Irak’ta, Güney Kürdistan’da Kürt düşmanlığı üzerinden yürüttükleri savaş yıllardır devam ederken, Yeni Osmanlıcılık gibi bu coğrafya halkları için kan ve gözyaşından başka hiçbir getirisi olmayan hastalıklı bir politikayla Kafkasya’dan Libya’ya kadar, Doğu Akdeniz’de militarist politikalarını derinleştiriyorlar. Önce askeri hamlelerle gerginliği tırmandırdıktan sonra, AKP iktidarının diyalog ve diplomasi çağrısında bulunması ya kötü bir niyet göstergesidir ya da şovenizmin etkisi altında artan bir kibir ile yürütülen dış politikadaki iflasın yansımasıdır. Doğu Akdeniz’de meşruiyeti tartışmalı Trablus Hükümeti ile ilan edilen deniz sınırı anlaşması, Mısır’ı, Yunanistan’ı ve Arap Birliği ülkelerini Türkiye’ye karşı ortak cephede konumlandırmıştır. Libya-Türkiye anlaşması Meclis’e geldiğinde bunun olası sonuçları hakkında HDP olarak uyarılarımızı kapsamlı ve net bir şekilde yapmıştık. Ancak iktidar ve ne yazık ki diğer muhalefet partileri bu uyarılarımızı dikkate almayarak Akdeniz’deki yeni gerilim hattına, savaş politikalarına el birliğiyle onay verdiler.”
‘ÜLKEYİ DOLARLA BORÇLANDIRDINIZ’
Ekonomideki gidişata ilişkin de Günay, iktidarı şöyle eleştirdi: “Bakın içerde ve dışarıda yürütülen bu savaş politikasının ekonomide ülkeyi getirdiği durum ortadadır. Milyonlarca insanımız işsiz ve aç kalırken, bu iktidarın Hazine ve Maliyeden Sorumlu Bakan çıkıp, ‘Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz? Dolar borcunuz mu var? Dolarla bir işiniz var mı’ diye hiç sıkılmadan evine bir ekmek dahi götüremeyen milyonlarca işsizle, açlığından dolayı intihar eden, kendisini yakan insanlarla dalga geçiyor. Zaten bunlarda biraz vicdan kalmış olsaydı ülkeyi, ekonomiyi getirdikleri durumdan dolayı istifa ederlerdi. AKP hem ülkeyi dolarla borçlandırdı hem de dolarla ne işiniz var diyor. Ne işimiz var öyle mi?
Köprü geçişleri son bir haftada doların yüzde 7 değer kazanması nedeniyle 20 TL arttı. Bu yükselişle birlikte, şehir hastanelerine hizmet alım ve kiralama bedeli olarak önümüzdeki 25 yıl boyunca ödenecek olan toplam 142,2 milyar dolarlık bedel de (TL cinsinden) yüzde 7 oranında arttı. Hazine ve Maliye Bakanı bunları biliyor ama kendisi ne benzine ne ekmeğe ücret ödemediği için devlet hazinesini kendi kişisel kasası gibi kullandığı için etkisi yok diyor. Türkiye’nin dışarıdan aldığı her bir mal dolar yükselince vatandaşın cebinden çıkıyor. Buğday ithal edecek hale getirdiler memleketi. Dolar yükselince unun, un yükselince ekmeğin fiyatı artıyor. Dolar artınca varil petrol maliyeti yükseliyor. Bu da mazota ve benzine zam demek. Saray ve bakan bilmiyor çünkü toplumla, insanlarla, halkla bağları kalmadı. İşte bu cehalet Türkiye ekonomisini çökertti. Bu çöküşten kurtulmanın tek yolu AKP-MHP ittifakını demokrasinin çöp sepetine atmaktır.”
KÜRT SORUNU
Kürt meselesine yönelik muhalefetin açıklamalarını da değerlendiren Günay, “Ülkenin sürüklendiği uçurumun en büyük nedenlerinden biri Kürt sorunda savaş ısrarıdır, 40 yıllık kör dövüştür. Bu politikayla gidilecek yol kalmamıştır. Çözüm kendisini dayatıyor. Son günlerde Kürt sorunun yeniden gündeme gelmesinin nedeni bu acil çözüm ihtiyacından kaynaklanıyor, çözümün bir zaruret haline gelmiş olmasından kaynaklanıyor. Biz ‘Kürt sorununu çözeceğiz, bunu çözmeye adayız’ diyenler kadar, kendilerine bunu söyleten gerçekleri, hakikatleri de görüyoruz” dedi.
‘SAVAŞLA MESAFE KOYMAYA HAZIRLAR MI?’
Kürt meselesini çözeceğini iddia edenlere seslenen Günay, “Bu sorunun esas olarak halkların mücadelesiyle çözüme kavuşturulacağının farkındayız, yeter ki siyasi aktörler buna engel olmasın, yeter ki çatışma ve savaş politikalarında ısrar etmesinler. Kürt sorunu günlük siyasetin küçük çıkar çatışmalarının ötesinde ele alınması gereken, çözüldüğü anda sadece Türkiye’yi değil tüm bölgeyi rahatlatacak bir meseledir. Dürüst yaklaşılmadıkça daha çetrefilli hale gelecektir, bu da kimsenin çıkarına değildir. Biz her zamanki çağrımızı yeniliyor ve samimi her çabaya açık olduğumuzu, çözüm için üzerimize düşen her türlü gayreti ve çabayı göstermeye hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Sorunu çözmeye aday olanların da çözüm projelerini ortaya koymalarını önemsiyoruz. Mesela soruna kaynaklık eden Kürt dili, kimliği ve özgürlük talepleri konusunda ne düşünüyorlar? Örneğin kaba retçi, inkarcı, savaşçı anlayışlarla aralarına mesafe koymaya hazırlar mı? Bu meselenin çözüm yolu diyalogdur, diyalog için Kürt sorununun muhatabı belidir ve çözümden bahseden güçlerin bu gerçeği kabullenmeleri gerekir.”
Günay, meselenin çözümüne yönelik şu önerileri sıraladı:
* Çözüm için Meclis devreye girmeli, hak ve özgürlükleri önceleyen bir perspektifle çözümden yana tarafı olduğunu deklere etmelidir
* Şimdiye kadar çözüm için yaşanan girişimlerden gereken sonuçları çıkaracak, aynı hataların tekrarlanmaması için yol ve yöntem gösterecek, toplumun geniş kesimlerini kapsayan bir gözlemci heyet oluşturulmalıdır
* Çözümün önünde engel olan, çözümsüzlük dayatan güçler teşhir edilmeli ve bu konudaki engelleri aşacak bir duyarlılık gösterilmelidir.
* Demokrasiye geçiş programında ortaklaşan tüm güçler bir araya gelerek çözüm iradelerini deklere etmelidir.
* Kayyım ve irade gasplarına neden olan darbe pratiklerini ortadan kaldıracak yeni düzenlemeler için ortak hareket edilmelidir.”
7 MERKEZDE İNSAN ZİNCİRİ
Günay, son olarak Demokratik Mücadele programının 3’üncü aşamasına ilişkin şunları söyledi: “HDP olarak demokrasi ve barış düşmanı olan bu iktidara karşı direnişimizi sürdürüyoruz. Bu kapsamda Demokratik Mücadele Programımızın 3’üncü aşamasını ‘Hep birlikte savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük” şiarıyla kayyum gasplarının yıldönümü olan 19 Ağustos’ta Mardin ve İstanbul’da başlatıyoruz. Eylem programımızın finalini ise 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde 7 merkezde Türkiye tarihinin en büyük insan zincirlerini oluşturarak tamamlayacağız. İstanbul, Amed, Urfa, Adana, Van, İzmir, Ankara ve Antalya’da Barış Zinciri Eylemleriyle “Savaşa karşı Barış” savunucularını bir araya getiriyoruz. İktidarın körü körüne girdiği bu savaş politikaları hepimizin canını yakıyor ve hepimizi günden güne yoksullaştırıyor. Bu yüzden gelin hep birlikte bu iktidarı durduralım ve ülkeye demokrasi, umut, barış ve kardeşlik yayalım.” (MA)