KESK Hakkari Kadın Meclisinde yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi.
''2 Ağustosta, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisinin yaşamını doğrudan etkileyen yeni bir Toplu İş Sözleşmesi(TİS) süreci başlıyor. Ve bu süreci; haklarımıza, emeğimize, ücretlerimize, iş güvencemize saldırıların arttığı, ağırlaşan çalışma yaşamına bir yandan da pandeminin, savaşın, şiddetin ve ekonomik, ekolojik başta olmak üzere çoklu krizlerin eşlik ettiği koşullarda karşılıyoruz. Bu koşullara mahkûm olmadığımızı çok iyi biliyoruz ve KESK’li kadınlar olarak bu TİS dönemine ilişkin belirlediğimiz her biri yaşamsal öneme sahip özgün ortak taleplerimiz etrafında tüm kadınları birlikte mücadeleye çağırıyoruz
AKP’nin 19 yıllık iktidarı boyunca gördük ki, saray şatafatı ve bir avuç sermaye sınıfının aşırı zenginleşmesi uğruna doğaya, kadına ve emeğe saldırıların sonu gelmemiş, nerdeyse ülke kaynaklarının sonu getirilmiş durumda. Doğanın tahakküm altına alınmasının sonuçlarından birisi olarak ortaya çıkan covid 19 pandemisi de AKP-MHP ortaklığı tarafından bir fırsat aracına dönüştürüldü. Siyasal iktidar yaşadığı çöküşten ve ekonomik krizden salgını korku ve baskı aracına dönüştürerek, toplumu ve emeği daha fazla sömürerek çıkmaya çalışıyor. Bir taraftan topluma evde kal çağrısı yapılırken diğer taraftan ne ekonomik, ne sosyal hiçbir destek sağlanmadığını, sağlık emekçileri başta olmak üzere, emekçilerin yaşamlarının hiçe sayıldığını hepimiz ölümle burun buruna çalışmak zorunda kaldığımız bu dönemde çok daha acı bir şekilde tecrübe etmek zorunda kaldık.
Pandemi ve ekonomik krizle birlikte kadınların işgücü piyasasından çekilme hızının, kadın işsizliği ve yoksulluğunun hiç olmadığı kadar arttığı bu dönemde, kadına yönelik şiddet de aynı oranda artıyor. Zira, ataerkiye, cinsiyetçi politikalara ve cezasızlığa ek olarak, işsizlik ve yoksulluk kadınları şiddet karşısında çok daha çaresiz bırakıyor. Hal böyle iken bir yandan da Erdoğan’ın Saray rejimi şiddetle mücadele mekanizmalarına savaş açmış durumda. Kadını, çocuğu, LGBTİ+ları erkek şiddetinden koruyan en önemli kazanımlarımızdan birisi olan İstanbul Sözleşmesinden bir gece yarısı kararnamesi ile çıkılması bunun en veciz örneği oldu.
AKP/Saray iktidarının, milliyetçi, tekçi, dinci, muhafazakâr, mafyatik, politikalarını, neoliberal politikalar aracılığıyla sürdürmesinin bedelini en çok kadınlar ödüyor. Neoliberalizm doğrultusunda şekillendirilen yeni emek rejiminin yapı taşları olan, yarı zamanlı, evden, performansa dayalı gibi esnek çalışma türleri güvencesizlik ve yoksullaşma temelinde tüm emekçileri olumsuz etkileyecek bir strateji. Ancak, bu stratejinin özellikle ve öncelikle kadınlar üzerinden kurgulanıyor ve uygulanıyor olmasının ideolojik ve politik nedenleri bulunuyor. Çalışma yaşamında esas hale getirilmek istenen güvencesizlik; biz kadınlar açısından mobbingi, ayrımcılığı artırıyor, örgütlenmenin ve hak aramanın önüne geçiyor.
Kamuda güvenceli çalışmanın fiilen ortadan kaldırıldığı KHK’lerle işten atma gibi yasa ve hukuk dışı uygulamalarda görüldüğü gibi otoriterliğin keyfiliği, hesap vermezliği, yeni emek rejiminin tesis edilmesinde “yol temizleyici unsurlar” olarak kullanılıyor. İhraç politikasının birçok amacının yanında, AKP’nin kadını geleneksel cinsiyetçi rollere hapsetme, bağımlı kılma amacının bir parçası olduğunu görmek, kadın emeğine yönelik açık bir saldırı olarak nitelendirmek gerekiyor.
Her iki yılda bir bugüne dek 5 kez kurulan grevsiz, yetkisiz bir masaya sıkıştırılarak imzalanan toplu iş sözleşmelerinde, kamu emekçilerinin her seferinde daha da katmerlenmiş bir yoksulluğa mahkûm edildiğini, haklarının eridiğini, kadın temsiliyetinin ısrarla reddedildiğini ve kadın taleplerinin görmezden gelindiğini gördük. Bu tabloda büyük vebali bulunan, İstanbul Sözleşmesinin iptalini de büyük coşkuyla karşılayarak siyasal iktidarın yanında saf tutan Memur-Sen, bu yıl bir kez daha masaya oturacak. Bugüne dek kamu emekçileri lehine tek bir kazanıma imza atmayan ve hatta maaş zammı dahi alamadığımız bir toplu sözleşme imzalayan konfederasyon olarak tarihe geçen Memur-Sen’den emekçilerin hiçbir beklentisi olmadığını çok iyi biliyoruz. Hele hele biz kadınların, İstanbul Sözleşmesinin iptalini destekleyen Memur-Sen’den, gölge etmemesinden başka hiçbir beklentisi olamaz. Ayrıca TİS masasını en hafif ifadeyle “uzlaşma” masası haline getirenlerin imzaladığı sözleşmenin nezdimizde bir hükmü de bulunmuyor.
KESK olarak, 4688' in ve bu yasayla kurulan TİS masasının antidemokratik olduğunu, tarafların belirlenmesinden, imza yetkisine kadar gerçek bir toplu pazarlıktan uzak olduğunu, ayrıca kadınların taleplerini ve sorunlarını yok sayan cinsiyet körü bir düzenek olduğunu yıllardır ifade ediyoruz. Öte yandan TİS masasında kadın temsilinin olması ve kadın taleplerinin ayrı başlık ve fasıllarda tartışılması için yıllardır büyük çaba sarf ediyoruz.
Bu temelde KESK’li kadınlar olarak; 2022-2023 yılları için imzalanacak TİS sözleşmesinde yer almasını istediğimiz taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz ve takipçisi olacağımızı belirtmek istiyoruz.
- Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı, kadınların görüşmelerde temsiliyeti sağlanmalıdır. TİS görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı
- ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak, çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin ile süt izni kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
- ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi imzalanmalıdır.
- Boşanan, boşanma aşamasında olan, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, ısrarlı takibe uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği talepleri herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmelidir.
- Çalışma yaşamında şiddet ve taciz aynı zamanda çalışanların sağlığı sorunu olarak görülmeli ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun çalışmalarının bir parçası haline getirilmelidir.
- 8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır.
- Kamu kreşleri yeniden açılmalıdır. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu işyerlerinde, ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verecek, istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanların yararlanacağı kreşler açılmalıdır.
- İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilmeli, sözleşmenin etkin bir biçimde uygulanması sağlanmalıdır.
- Kadınların çifte mesaisi göz önünde tutularak erken emeklilik ve yıpranma payı sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmelidir.
- Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için sığınma evleri açılmalı, sığınma evlerinin uluslararası standartlara uygun hizmet verecek hale getirilmesi sağlanmalıdır.
- Kamuda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalıdır.
- Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak düzenlenmeli, cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
- HPV aşısı (rahim ağzı kanser aşısı) ücretsiz olmalıdır ve özellikle risk grubundaki kadın emekçiler başta olmak üzere 26 yaşından büyük olsalar dahi tüm kadınlar açısından aşıya ulaşımın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
- Talepleri halinde kadınlara regl dönemlerinde ayda 2 gün ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
Tüm kamu emekçisi kadınları, her biri yaşamsal bu ortak taleplerimiz etrafında KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmeye, toplu sözleşme sürecine sıkışmadan haklı taleplerimizi tüm meşru zeminlerde sonuç alıncaya kadar kararlı bir şekilde birlikte sahiplenmeye, kadınları görmezden gelenlere, cinsiyetçi ve homofobik yaklaşımlata, kadın düşmanlarına birlikte karşı koymaya VE DE yıllardır yılmadan sürdürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz.''denildi.
HAKKARİ KESK KADİN MECLİSİ