Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mêrdîn Milletvekili Pero Dündar, Meclis Genel Kurulu’nda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde oylanacak olan Madde 3 üzerine söz aldı. Dündar, sözlerine Urfa Adliyesi önünde 645 gündür Adalet Nöbeti eylemini sürdüren Emine Şenyaşar’ı selamlayarak sözlerine başladı.

Kapitalist sistemin yapısal kriz içinde olduğunu belirten Dündar, “Özellikle ‘savaşların ve çatışmaların olmayacağı” iddialarının, derin bir aldatmacadan ibaret olduğu ortaya çıktı. Çünkü sistem, bu krizden çıkmak için tüm dünyayı adeta savaş ve kaos alanına çevirmiştir.

Tekinsiz bir ortamı yaratan gerçekliğin kalbinde yine bu sistemin kendisi vardır. Yıllardır Ortadoğu üzerinden derinleşen savaş, Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte Avrupa’ya da sıçramıştır. Küresel güçlerin bu paylaşım savaşları dün olduğu gibi bugün de Ortadoğu’da en derin haliyle yaşanıyor. Bu savaş, düzenli orduların yanında paramiliter güçlerle, cihatçı çetelerle, bölgesel işbirlikçilerin eliyle yürütülüyor. Hem savaşlar hem de kapitalizmin sebep olduğu iklim değişikliği büyük bir soru işareti olarak ortada dururken, yıkımın yarattığı fatura halklara çıkmakta ve milyonlarca insanı mülteci ya da göçmen durumuna düşürmektedir” dedi.

Önder’den Soylu’ya Barış Gelsin ‘Helallik’ Kolay İş Önder’den Soylu’ya Barış Gelsin ‘Helallik’ Kolay İş

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI

“Ulus devletin çizdiği sınırlar, şimdi milyonların akın ettiği bir trajedinin hakikati ile dolup taştı” tespitinde bulunan Dündar, “Bunun sorumluluğunu almayan güçler, savaşa ve yıkıma devam ediyor. Esas sahnesinin Ortadoğu olduğu bu savaş, halkların, kadınların, farklı inançların özgürlüğüne, bir arada eşit ve adil bir yaşam kurma isteğine karşı açılan Üçüncü Dünya Savaşı’dır. Bu savaşta birçok tarafla beraber tüm programını Kürt düşmanlığı üzerinden yürüten bu iktidar da bir taraftır. Kürt düşmanlığı, kadın düşmanlığı, farklılıklara tahammül edememe üzerinden geliştirilen yüzyıllık kodlarla oluşan bir taraflıktır bu. İşte bu kodlarla cinsiyetçi, militarist politikalarla, Cumhuriyetin ikinci yüzyılını tekçilik üzerinden inşa etmeye çalışan bir iktidar gerçekliği ile karşı karşıyayız. ‘Güvenlik’ adı altında içerde ve dışarda esasında Kürt halkını statüsüz bırakmak isteyen, kazanımlarına saldıran savaş politikaları bunun en açık göstergesidir” diye konuştu.

‘İKTİDAR SAVAŞI MEŞRULAŞTIRIYOR’

AKP iktidarının “Beka sorunu” diyerek savaş politikalarını meşrulaştırmaya çalıştığının altını çizen Dündar, “İmha ve inkâr siyaseti ile Kürt sorununu yok sayan, bunu bir kardeşlik meselesi olarak görenler, bu sorunu hiç anlamamış demektir. Oysa ki beka sorununun çözümünü aradığınız yer, bizzat bu sorunun kaynağıdır. Savaş ekonomisi ve ona dayanan ölüm siyasetidir. Örneğin ağır bir insanlık suçu olarak ortada duran ekolojik tahribatları, bu siyasetin dışında düşünmek mümkün müdür? Dağlar, taşlar, ağaçlar, ormanlar havadan ve karadan bombalanıyor. Başta Cudi olmak üzere yaşanan ekolojik kırımın izahı nedir? Bu, bölgeyi insansızlaştırma ve halkı göçe zorlama politikası ile Kürt’e yaşam alanı bırakmamaktan başka nedir?” diye sordu.

‘HALKLAR GİDİŞİNİZE ŞAHİT OLACAK’

90’ları aşan zulümle karşı karşıya kalındığını ifade eden Dündar, insanların sokak ortasında vurulduğunu kaydetti. “Kemal Kurkut’u, Servet Turgut’u, Hacı Lokman Birlik’i hatırlıyor musunuz?” diye soran Dündar, “Cenazesi 7 gün sokakta bekletilen Taybet Ana’yı, cenazesi buzdolabında saklanan Cemile’yi hatırlıyor musunuz? Sur’da Rozerin Çukur’u, Kızıltepe’de Uğur Kaymaz’ı, İstanbul’da Berkin Elvan’ı, Nusaybin’de Selamet Yeşilmen’i hatırlıyor musunuz? Mehmet Sincar’ı, Apê Musa’yı unuttunuz mu? İşte utanmadan 90’lar geride kaldı dediğiniz günlerin içinde bu olaylar yaşandı. ‘Kürt meselesi benim meselemdir’, ‘Çözüm yolu Diyarbakır’dan geçiyor’ dedikten hemen sonra kendi sözlerinizin inkarına koştunuz, ‘Kadın da olsa çocuk da olsa gereğini yaparız’ diyerek şiddet sarmalına sığındınız. ‘Yok ettik, bitirdik’ demekle bu sorunun çözülmediğine, bunu söyleyenlerin de kalıcı olmadığına halklarda şahit oldu. Sizin gidişinize de şahit olması yakındır” sözlerini kullandı.

‘SAVAŞ KADIN DİRENİŞİNDEN DÖNECEK’

Kürt sorunun inkar ve imha ile çözülmeyeceğini vurgulayan Dündar, “Hakikatlerle yüzleşmeden, sizin raporlarınızda da geçen faili belli cinayetler araştırılmadan, Diyarbakır Zindanı’nda yaşananlarla yüzleşmeden bu sorun çözülemez. Kürt siyasal hareketi geçmişten bugüne yapılan tüm saldırılara, işkencelere rağmen diz çökmeyen, boyun eğmeyen bir mücadele geleneğine sahiptir. Bunu ne zaman anlayacaksınız? Anlaşılması gereken önemli bir konu da şudur; Kürt kadın özgürlük mücadelesi büyük emek ve bedellerle bugüne gelmiştir. Büyük kazanımlar elde etmiştir. Kadın komisyonlarından kollaşmaya bugünlere gelen, kota sisteminden eşit temsiliyete, eş başkanlık sistemine uzanan ve Kadın Meclisi olarak her yerde örgütlenen kadın özgürlük mücadelemizi kriminalize ederek, bu sorunu çözemeyeceksiniz. Bin bir emek ve bedelle Kürt kadınların elde ettiği kazanımlarını hedef alarak, Rojava’da, Şengal’de, kadınlar öncülüğünde gerçekleşen devrime açtığınız savaş, kadınların direnişinden geri dönecektir” şeklinde konuştu.

AİLE BAKANINA İSTİFA ÇAĞRISI

İktidarın artan saldırılarının sadece Kürt kadınlara yönelik olmadığını dile getiren Dündar, şunları söyledi: “Her defasında çıkardıkları yasalarla, kadın katillerini, çocuk istismarcılarını koruyan erkek yargısıyla da tescillemiştir. Tüm toplumu ilgilendiren bir konu olan çocuk istismarını göz ardı ederek, nasıl meşrulaştırdıklarına tüm ülke şahit oldu. Bunu yapan da bu ülkenin aile bakanıydı. İki yıl önce bakanlığa giden 6 yaşındaki çocuğun istismar olayı, kamuoyuna yansıyana kadar bakan sessiz kalmayı tercih etmiştir. Başta Aile Bakanı olmak üzere, bu olaya sessiz kalan, sorumlu olan herkes istifa etmelidir. Yargının önünde hesap vermelidir.”

KİMYASAL SİLAH İNCELEMESİNİ SORDU

Türkiye’nin Federe Kurdistan Bölgesi’ne yönelik kimyasal silah saldırılarına değinen Dündar, şöyle devam etti: “Savaş hukukunu bile tanımadan, uluslararası sözleşmeleri yok sayarak defalarca kez kimyasal kullanıldığına dair görüntüler uluslararası basında yer aldı. Bunun araştırılması için araştırma ve soru önergeleri verdik, ancak iktidar oylarıyla reddedildi. Fakat geçen gün Savunma Bakanı bu Meclis’te bir heyet oluşturduklarını ve heyetin kimyasalı araştırmak için gittiğini, yapılan incelemeler sonucunda kimyasal verilere ulaşılmadığını söyledi. Madem heyetiniz gidebiliyor, o halde bağımsız bir heyetin gitmesinde de sorun yoktur. Soruyoruz: Gönderdiğiniz heyet kimlerden oluşuyor? Bu heyetin içerisinde bağımsız kurum temsilcileri var mıdır?”

KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN ADI

PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecridin derinleştirildiğine dikkat çeken Dündar, 20 aydır haber alınmamasının toplumsal kaygıları arttığını söyledi. İmralı Cezaevi’nin yasaların uğramadığı tek mekan olduğuna vurgu yapan Dündar, “Özel bir infaz rejimi olarak uygulanan tecrit, Kürt sorununda çözümsüzlüğün adıdır. Kürt sorununu muhatapsız bırakma çabasıdır. Kürt halkı başta olmak üzere demokrasiden, eşitlikten ve özgürlükten yana olan tüm kesimleri sindirme çabasıdır. 3 yıl devam eden müzakerelerde çözümün de çözümsüzlüğün de yolunun bu meseleden geçtiğini tüm dünya gördü. Kürt sorunu, asıl muhataplarını yok sayarak çözülemeyecek kadar tarihsel ve toplumsal kökleri vardır. Kürt sorununa dönemsel yaklaşan, farklı hesaplara giren, her türlü politika sorunu derinleştirmekten öteye gidemez. Öyle bağırarak, çağırarak, ‘yoktur’ diyerek, bu sorun yok olamaz. Unutulmamalıdır ki yine bu sorunun en büyük taraflarından birisi de bu Meclis’tir. Gelinen noktada dünyada ve Türkiye’de yaşanan üç temel kriz vardır; toplumsal, siyasal ve ekonomik kriz. Bunların derinleşmesinin temelinde ise tecrit, savaş, Kürt sorunu vardır ve buna bağlı olarak savaşa ayrılan bütçe vardır, halkın kaynaklarının savaşa aktarılması vardır. Bunların tamamını bakanların itiraflarında da gördük. AKP ise her açıdan yaşadığı çoklu krizin bedelini topluma ödetmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

‘ÇÖZÜM İÇİN ADIMLAR ATILMALI’

İktidarın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarla çözümü sağlayamayacağını dile getiren Dündar, çözüm için siyasi ve iktisadi adımların atılması çağrısında bulundu. Dündar, şöyle devam etti: “Çözüm, İmralı’da ağırlaştırılmış bir tecrit uygulayarak, Kürt kazanımlarına saldırmak değil. Bu durum siyasetsizliktir, akıl tutulmasıdır. Ülkenin durumu da ortadadır. Bundan ötürü derin ekonomik kriz altındaki halkların, emekçilerin dertlerine çözüm için gerekli adımlar atılmalıdır. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için gerekli yasal değişiklikler yapılmalı, İstanbul Sözleşmesi yeniden yürürlüğe konulmalıdır. Cezaevlerindeki tutukluların merkezi bir karar sonucu içerisinde yer aldıkları ağır hak ihlalleri sonlandırılmalı, hasta tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır. Bu hem ahlaki hem de vicdani sorumluluğunuzdadır. Doğa talanına ve rant politikalarına son verilmelidir. Yandaşlara ve en önemlisi beşli çeteye aktarılan kaynaklar derhal geri alınıp, gerçek sahibine, halka verilmelidir. Bunların ne yönetenlerin ne de yönetmeye aday olduklarını söyleyenlerin ajandasında olmadığını çok iyi biliyoruz.

ÜÇÜNCÜ YOL VURGUSU

Fakat herkes şunu bilmelidir; insanca çalışılacak ve yaşanılacak olan bir ekonomik düzen ve huzurlu bir yaşamdır. gasp siyasetine karşı halkın egemenliğine dayanan bir demokrasiyi, Kürt sorununda barışçıl ve demokratik çözümü, kadınlar, gençler için adalet, eşitlik ve özgürlüğü, doğanın, çevrenin ve kültürel varlıkların korunmasını savunan HDP var. Emek ve Özgürlük İttifakı var. Tüm bunları örecek üçüncü bir yolumuz, inancımız ve umudumuz var. Bu bütçe gücü elinde bulunduranların bütçesidir. Bu bütçe savaş bütçesidir. Bu bütçeyi halklar adına reddediyoruz. Olurumuz yoktur.”

Dündar’ın ardından siyasi partilerin yaptığı konuşmaların ardından giderleri kapsayan Madde 1 ile gelirleri kapsayan Madde 2 arasında toplam farkın borçlanmasını öngören Madde 3 oylandı. Söz konusu maddenin kabul edilmesinin ardından bütçe görüşmelerine yarına ertelendi.