Erbil (Rûdaw) - Diyarbakır Barosu Başkanı Nihat ve Yönetim Kurulu üyeleri, Şeyh Said Derneği Başkan ve Yöneticilerini ziyaret etti.

Ayaklanmanın 97’inci yıldönümü nedeniyle bir kez daha gündeme gelen Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması talebiyle bir girişim başlatılacağı duyuruldu.

Diyarbakır Barosu, Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin ortaya çıkarılması için yasal süreç başlatmak amacıyla Şeyh Said Derneği Yönetimi ile verimli bir toplantı yapıldığını açıkladı.

Baronun sosyal medya hesabından yayınlanan mesajda, “Baro Başkanımız ve Yönetim Kurulu üyelerimiz Şeyh Said Derneği Başkan ve Yöneticilerini ziyaret etti. Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması için bu hafta içinde başlatılacak hukuki süreç için verimli bir toplantı gerçekleştirildi” denildi.

Şeyh Said Derneği Başkanı ve Şeyh Said'in torunu Kasım Fırat da konuya dair Rûdaw'a açıklamalarda bulundu.

Kasım Fırat şunları söyledi:

“Şeyh Said'in mezar yerini öğrenmek için Diyarbakır Barosu ile birlikte bu hafta mahkemeye başvuracağız. Ben onun torunuyum ve dedemin mezarının yerinin ortaya çıkarılmasını istiyorum. Mezar yerini bulmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz."

Şeyh Said ayaklanması nasıl başladı?

1865 yılında Erzurum’un Hınıs ilçesinin Kolhisar köyünde dünyaya gelen Şeyh Said, Nakşibendi Tarikatı’nın önemli şeyhlerindendi. Dini eğitimini Hınıs’ta tamamladı.

Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşundan sonra Kürtlere verilen sözlerin tutulmaması, yeni devletin Kürt inkarı üzerine bina edilmeye çalışılmasına karşı çıkan Şeyh Said 1923’te Albay Cibranlı Xalid Beg yönetimindeki “Kürt İstiklal (Azadi) Cemiyeti” ile ilişki kurdu.

1923 yazının sonunda Yusuf Ziya Hınıs'a Şeyh Said'in yanına gitti. Yapılan görüşmede, ayaklanmanın örgütlenmesi yolunda anlaşmaya varıldı. 1923-1924 kışında Kürt önderleri, Palu’da yaptıkları toplantıda, Kürt hareketinin gizli çalışmalarının güçlendirilmesini kararlaştılar.

Bu haberin Ankara’ya ulaşmasının ardından bizzat Mustafa Kemal'in emriyle, Yusuf Ziya ile Cibranlı Xalid Beg tutuklanarak askeri mahkemede yargılanmak üzere Bitlis'e gönderince, Şeyh Said Kürt istiklal Cemiyeti başkanlığına seçildi.

Ayaklanmanın başlangıç tarihi 21 Mart 1925 (Newroz) idi. 5 Şubat 1925 de Şeyh Said, 100 silahlı savaşçı ve bir grup ileri gelenle birlikte Hani'den çıktı. Piran'a (Dicle) giderek kardeşi Abdurrahim'in misafiri oldu.

Aynı gece Abdurrahim’in evine gelen jandarmalar Şeyh Said'ten, evde bulunan 10 Kürd'ün kendilerine teslim edilmesini istedi. Bunun üzerine Şeyh Said, “buraya beraber geldik ve onlar arkadaşımızdırlar. Sizden ricam, ben burada olduğum sürece onlara herhangi bir kötülük etmemenizdir. Ben buradan çıktıktan sonra istediğinizi yapmakta serbestsiniz” diye cevap verdi.

Bunun üzerine halkla askeri birlik arasında çatışma çıktı. Askerlerden bazıları öldürüldü, diğerleri de esir edildi. Şeyh Said, Kürtlerin genel bir ayaklanmaya hazır olmadıklarını biliyordu ancak Piran’da meydana gelen olayı sınırlı tutmak için Genç'e gitti.

Fakat kardeşi Şeyh Tahir’in 10 Şubat'ta Lice postanesine el koyarak 200 savaşçıyla beraber Genç'e gelip el koyduğu bütün para ve belgeleri Şeyh Said'e teslim etmesi ayaklanmanın fiilen vaktinden önce başlamasına yol açtı.

14 Şubat'ta Şeyh Said, sayıları on bine varan beraberindekilerle Genç'e el koydu. Ayaklanma kısa sürede dört vilayeti kapsayan geniş bir alana yayıldı.

20 Şubat 1925 de Hanili Salih Bey kuvvetleri kendisine katılarak Lice ve Hani'ye el koydu. 28 Şubat ta Şeyh Şemsettin'e bağlı kuvvetlerden büyük bir bölümü Diyarbakır yakınlarında kendisine katıldı.

Öte yandan Şeyh Said'in kardeşi Abdurrahim, 29 Şubat’ta Maden nahiyesinde (Elazığ'ın ilçesi) ayaklandı. Şeyh Eyüp de 500 savaşçı ile Çermik'te Şeyh Abdurrahim'e katıldı ve ikisi birlikte Ergani'ye yöneldiler.

10 Ekim’de katledilenler anıldı 10 Ekim’de katledilenler anıldı

28 Şubat'ta Palu, Şeyh Said'in ve o zaman 20 bin savaşçıya ulaşan Kürt ordusunun karargahı oldu. Burada, Mardin, Ergani ve Maden’de bulunan Kürt kuvvetlerinden haber alıyorlardı.

Kürt kuvvetleri Diyarbakır'ı ele geçirmek için 11 Mart gecesinde harekete geçti. Savaşçılardan seçilmiş bir kuvvet Mardin Kapısı’ndan şehre girmeyi başararak şeyhin destekçileri arasına katıldılar.

Aynı gece 150 Kürt çatışmalarda yaşamını yitirdi. Şeyh Said, askerlerine geri dön emrini verdi. Şey Sait, diğer Şeyh ve aşiret reisleriyle Dara Hêni'yi terk ederek, 27 Mart'ta Çapakçur'a gitti. 6 Nisan'da Türk hükümeti kuvvetleri Çapakçur'a girince, Şeyh Said beraberindekilerle (300 atlı) Solhan'a çekilmek zorunda kaldı.

Sıkıyönetimin ilanı ve istiklal mahkemeleri

Ayaklanma başladığında 23 Şubat günü Türkiye bakanlar kurulu acil bir toplantı yaparak, olağanüstü durum ilan edip, ayaklanma bölgesinde bir ay süreyle sıkıyönetim kararı aldı. Meclis de bu kararı onayladı.

Genç, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkari illeriyle Erzurum'un Hınıs ve Bingöl'ün Kığı ilçelerinde bir ay süreyle sıkıyönetim ilan edildi.

Meclis’te 4 Mart tarihinde 58 nolu Takriri Sükun Kanunu çıkardı ve hükümete geniş salahiyetler verildi.

Bu kanun yürürlüğe girer girmez dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün önerisi ile İstiklal Mahkemeleri kurulmasına karar verildi.

Birincisi Ankara da kuruldu. Yetkileri bütün Türkiye içindi. İdam kararlarını TBMM'nin onaylanması gerekiyordu. İkincisi ise, Vilayeti Şarkıyye’ye (Kürt kentleri) bakan sınırsız yetkili mahkemeydi.

Şeyh Said’in başına ödül

Nisan başında askeri komutanlık, “Şeyh Said'i sağ yakalayanın bin altın lirayla, (8 bin kağıt lira) ölü getirenin yedi yüz altın lirayla ödüllendirileceğini; onunla birlikte olan ya da yönetimi altında çalışanlardan kim ki onu sağ ya da ölü teslim ederse affedileceğini ve ödüllendirileceğin” belirtti.

Nisan ortalarında Cibranlı Kasım'ın ihanetiyle Genç Ovası'nda ayaklanmanın esas kuvvetlerinin etrafı sarıldı. Şeyh Said ve ayaklanmanın diğer önderleri, Murat Çayı üzerindeki köprüde yakalandılar. Şeyh Said ile beraber yakalananlar arasında Şeyh Abdullah, Şeyh Ali, Şeyh Galip, Reşit Ağa, Temur Ağa ve 26 Kürt direnişçisi vardı.

TBMM, Diyarbakır ve Ankara da ki İstiklal Mahkemelerinin görev sürelerini altı ay daha uzattı ve idam kararını yerine getirme yetkisini bu mahkemelere verdi.

Şeyh Said: Yeter ki torunlarımız mahcup düşmesin

Diyarbakır İstiklal Mahkemesi'nin sonuçlanmasından sonra 27 Mayıs 1925'de Kemal Fevzi, Hacı Ahti, Seyid Abdulkadir'in oğlu Seyid Mehmet, Kör Abdullah Saadi ve Hacı Askeri, Diyarbakır'da idam edildiler...

Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, 29 Haziranda da Şeyh Said'in önderliğinde ayaklanmaya katılan 47 kişi hakkında idam kararı verdi. Karar ertesi gün infaz edildi.

“Torunlarımızın bizden dolayı düşman önünde utanç duymamaları bizim için yeterlidir”

Şeyh Said idam sehpası önünde şunları söyledi:

“Dünya yaşantımın sonu geldi. Kendimi milletimin yolunda feda ettiğime hiçbir şekilde pişman değilim. İlerde torunlarımızın bizden dolayı düşman önünde utanç duymamaları bizim için yeterlidir.”

Şeyh Said boynuna ip geçirilmeden mahkeme üyelerinden Saib Bey ve Diyarbakır valisi Mürsel Bey’e dönerek “Mahşerde hesaplaşacağız” dedi.

Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarı nerede?

Şeyh Said ve arkadaşlarının mezarı nerede hala bilinmiyor. Hatta kişisel eşyaları dahi ailesine teslim edilmedi. Dönemin İstiklal Mahkemesi Savcısı Ahmet Süreyya, 25 Temmuz 1957’de Dünya gazetesine verdiği mülakatta vasiyetinin, kişisel eşyalarının ve bir miktar parasını kendisine teslim ettiğini, kendisinin de İçişleri Bakanlığına ilettiğini yazıyor.

Fakat ne emniyet kayıtlarında ne de jandarmanın arşivinde Şeyh Said’in kişisel eşyalarına ait bir belgenin olmadığı, mirasçılarına yetkililer tarafından 2009’da belirtilmiş.

Şeyh Said’in mezarının nerede olduğuna dair henüz resmi bir açıklama da yapılmış değil. Şeyh Said’in torunlarından Diyadin Fırat, Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edildikten sonra Dağkapı mevkisindeki Yenişehir Sineması ve askeri gazino arasında bir mevkide olabileceğini söylemişti.