Destanda Dımdım Kalesi kahramanca savunulduğu; İran Kürdistanında Tergever, Mergever, Bıradost ve Uşnu bölgelerinde yaşayan Kürt köylülerin, Safevi (İran) istilacılarına karşı verdiği mücadele anlatılmaktadır.

Dımdım Destanı, Safevi hükümdarı Şah Abbas Iin (1587-1629) döneminde yaşandı. Köylerde ve kentlerde yaşayan yoksulların durumları her geçen gün kötüye gidiyordu. Herhangi bir iyileşme görülmezken, şah kendi iktidarını ve amaçlarını gerçekleştirmek için daha sert önlemlere başvuruyordu. Bu da yoksul halkın tepkisini çekiyordu.
Aynı zamanda Safevileri tek bir devlet haline getirmek isteyen Şah Abbas I, Kürt beylerini kendi himayesi altına almak istiyordu. Ne yazık ki Safeviler bu siyasetini yaşama geçirirken, bu durumdan en çok Kürt halkı zarar görüyordu.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Kürt feodal beyleri de tek bir Kürt devletinin kurulması çabası içerisindeydiler.
Xanê Çengzêrininde (Altın Elli Han) böyle bir amaçı vardı. Fakat Kürt feodal beyleri kendi aralarındaki düşmanlıklar ve çıkar ilişkilerinden dolayı bir türlü bir araya gelemediler. Kürt halk ayaklanması olan Dımdım da bu ortamda gerçekleşti. 1608-1610da gerçekleşen ayaklanma Safevi devletinin varlığına yönelen tehlikeli ayaklanmalar arasında yer aldı. Gerçekleşen ayaklanmadan sonra diğer halklar da birbirini zincir gibi izleyen ayaklanmalar gerçekleştirdiler.

Bir rivayette Şöyle anlatılır;


Emir Han, Şah Abbastan yaptığı hizmetler karşılığında bir öküz derisi kadar toprak parçası ister. Emir Han, öküz postundan daracık ve incecik bir kemer yapar ve bu kemerle büyük bir toprak parçasını kaplar. Ve Gozan Tepesinde Dımdım Kalesini inşa eder.
Kaleyi gizli geçitler, su havuzları, yeraltı su boruları ile döşer. Kalenin yeri ve yapımı göz önüne alındığında ise Emir Hanın büyük bir strateji bilgisine sahip olduğu görülür. Kürt devleti kurmak için böylesi bir plana girişen Emir Han, daha sonra şaha karşı çıkar. Ve şah, Emir Hana şöyle seslenir;
Ku te bêaqilî kiriye,
Min bihîstiye te navê şah ser xwe daniye.
Lo-lo Xano tu kurmancî
Qebûl bike tu vî tacî
Qebûl nakî te dikujim
(Akılsızlık yaptığın;
Kendini şah ilan ettiğini duydum.
Ey, han, sen Kurmancsın,
Tanı benim tacımı,
Tanımazsan, seni öldürürüm!)
Ama Emir Hanın şaha cevabı nettir:
Tacê te ser serê te be,
Gû nav mesebê te be,
Kuştina mêra wê hebe,
Kurdistan bênav nabe.
(Senin tacın başında kalsın,
Mezhebine tüküreyim senin,
Varsın yiğitler ölsün,
Bir tek Kürdistan onursuz kalmasın!)
Bu cevaptan sonra savaş başlar. Yedi yıl süren savaşın seyri, şahın, gizli su yolunu bulmasıyla değişir. Kalenin içindekilerin susuz kalmasından dolayı kale şah tarafından ele geçirilir. Kalenin ele geçirildiği sırada Emir Hanın annesi Güher Hanım kalenin içine daha önce döşenmiş barutları patlatır. Ve kale yerle bir olur.
Kürtlerin " Şer Şêre, çi jin e çi mêr e (Aslan aslandır, ne fark eder, ha erkek, ha dişi) atasözünden de anlaşılacağı gibi, o dönemde Kürt toplumunda kadına değer veriliyordu.
Emir Hanın, Xanê Çengzêrin (Altın Elli Han) ismini alması da; şahın, Kürt aşireti olan Bıradostu kazanmak için altın işçiliğinin en iyi ustalarına protez bir kol yaptırarak, Emir Hanın kesik koluna takmasıyla olur. Safevi devleti, Şah Abbas Iin uyguladığı sert ve baskıcı iç politikalardan dolayı başlayan Kürt yaklanmasını zor da olsa bastırdı. Yaşanan ayaklanmalara katılan beylikler ve aşiretler ya yok edildiler ya da topluca ülkenin en ücra köşlerine sürüldüler.

BAŞK BİR RİVAYETTE DE KISACA DIMDIM ŞÖYLE ANLATILIR

Yılmaz Güney’in 40. Yılında Yeni Bir Biyografik Gösterim: "Dayım Yılmaz Güney" Yılmaz Güney’in 40. Yılında Yeni Bir Biyografik Gösterim: "Dayım Yılmaz Güney"

İran'ın kuzeyinde yaşayan Han avden adlı Şahın Hakkarili bir kahyası vardır. Şah becerikli ve dürüst kahyasını çok sevmektedir.Bir gün kırk kişilik bir
haydut çetesi ,şahın çiftliğini basar,talan etmek İster. Kahya çetedekilerin otuzunu öldürür,ama bir saldırganın kılıç vuruşuyla sol eli kopar.Şah altın bir el yaptırarak onu ödüllendirir. Günlerden bir gün çiftliği dolaşmaya çıkan kahya,çobanın yanına varır. Öyle yorulmuşturki,sunulan taze
sütü içemeden uyuya kalır.Kavalı süt çanağının üzerine koymuştur. Rüyasında ak bir deniz üzerinden geçerek define bulduğunu görür. Uyanır bu sırada sarı bir sinek kavalın içinden geçerek korudaki mağaraya girmektedir.Düşünü hatırlayıp o da mağaraya girer. Büyük bir define bulur.Mağaranın ağzını örtüp Şah'a varır haber verir.Kendisine bir manda derisi kadar toprak bağışlanmasını ister. Dileği kabul edilir o da bir manda derisini ince ince kıyarak bir yumak oluşturur .Mağaranın bulunduğu alanı bununla çevirir.Çevirdiği yerler kendisinin olmuştur. Defineyi çıkarıp mağaranın olduğu yere büyük bir kale yaptırır.Artık "Altın Elli Han" diye anılır. Dım dım adı verilen bu kalenin İran'ın kuzeyinde günümüzde de ayakta olduğu söylenir.
İşte gurur duyulacak bir destan ve kahramanları...
Kaynakça: Avesta Yayınevi