Selahattin Demirtaş, T24'e "Cumhur İttifakı'nın adayı kim?" başlıklı yazı yazdı. Demirtaş'ın, Erdoğan'ın adaylık ilanını ele aldığı yazısı şöyle:

Cumhur İttifakı beklenen adayını açıkladı ama ilginç bir yöntemle, daha doğrusu yöntemsizlikle. Bu nokta dikkatlerden kaçtı fakat bence üzerinde durulması gereken tuhaf bir durum var ortada.

Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimine gidiyoruz ve Cumhur İttifakı’nın adayı, AKP İzmir İl Danışma Kurulu toplantısında son derece sönük, sıradan, iddiasız bir şekilde ve bizzat adayın kendisi tarafından açıklandı. Hem de araya sıkıştırılmış iki üç cümleyle. Adaylık ilanı oldu bittiye getirilip geçiştirilmiş oldu.

Bir tuhaflık yok mu?

Oysa musluk açılışını bile şatafatlı, gösterişli törenlerle gerçekleştirip her fırsatı bir güç gösterisine dönüştüren birinden söz ediyoruz.

Normalde 20-30 bin kişilik bir salonda, Dombra eşliğinde sahneye davet edilerek, tüm kurmaylarının yanında olduğu ve belki de AKP-MHP ortak organizasyonuyla göklere çıkarılarak, gösterişli ve tantanalı şekilde ilan edilmesi beklenirdi bu zatın adaylığının.

O sırada tüm havuz medyasının canlı yayında olması, yalakaların ekranlarda onu övmesi, Binali’nin duygulanıp bir iki damla gözyaşı dökmesi, bu anlara tanık olan herkesin duygu seline gark olması gerekirdi.

Ama öyle olmadı.

Adam sıradan bir parti toplantısında, tek başına kürsüdeyken pattadanak, kendi adaylığını ilan ediverdi. Hem de seçime daha bir yıl varken yaptı bunu. Sizce de bir tuhaflık yok mu?

Peki neden böyle yapmış olabilir?

Emin olun, o zat dışında bu sorunun yanıtını bilen yoktur. Biz yine de aklımıza gelebilecek bütün olasılıkları alt alta yazalım. Birisi kesin tutar, nasılsa.

Programda öyle bir şey yoktu, ağzından kaçırdı.

Kafasında baskın seçim var, adaylık işini hızla aradan çıkardı.

Üçüncü kez aday olamayacağı tartışmalarını şimdiden başlatıp mağduriyet devşirmeyi hesapladı.



Muhalefeti de kendi adayını açıklamaya zorlamak istedi.

Dağılmakta olan tabanını tutmaya çalışmak istedi.

İsrafı sevmediği, gösterişten hoşlanmadığı için adaylık açıklamasının sade bir toplantıda mütevazi bir şekilde olmasını istedi. (Yok, bu şıkkı hemen eleyebiliriz.)

Kasada para bitti, dolayısıyla şatafatlı bir tören yapamadı. Sağdan soldan borç bulamadı, eşinin altınlarını bozmak istemedi. Ele güne karşı ayıp olmasın diye de sade bir toplantıda mütevazi bir şekilde açıkladı adaylığını.


“Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan’dır” dediği sırada Tayyip Erdoğan’ın kendisi olduğunun farkında değildi.

İmkanlarını kendi şahsi çıkarları için kullanmayı istemedi. (Pardon. Bu, Che Guavera’nın yaşam öyküsünden bir alıntıydı, yanlışlıkla araya karışmış.)

DEM Partili Dindar: Kürt-Türk irtifakının test alanı Rojava'dır DEM Partili Dindar: Kürt-Türk irtifakının test alanı Rojava'dır

Tek adam rejiminde olduğumuzdan, memlekette kendisinin adaylığını açıklayabilecek ikinci bir kişi kalmadığını düşünerek kendi adaylığını kendisi ilan etti. Sonra da kendi kendisini tebrik etti.

Bir ihtimal daha mı var?

Evet var ve o olursa gerçekten ilginç olur. Şöyle:

Aslında Erdoğan aday olmayacak. Kaybedeceği kesin olan bir seçime girmez. Ama “Korktu da adaylıktan çekildi” dedirtmemek için de seçime bir yıl kala adaylığını açıklayarak geri çekilmek için geniş bir zaman kazandı. Adaylığını, seçime üç ay kala açıklasaydı geri çekilemezdi. Oysa şimdi, sağlık gerekçeleri veya benzeri bir bahaneyle çekilip yerine başka birini aday gösterme olanağını yakalamış oldu.

“Aslında sağlık sorunu olmasa bakın, kendisi zaten adaylığını ilan etmişti. Korkmadı, çekinmedi” dedirtmek istiyor ki böylece yeni adayın arkasında durabilsin ve seçmenlerini o adaya yönlendirebilsin. Yoksa emin olun, kendisi böylesine sönük bir adaylık ilanına razı olmazdı. “Adayım” demiş oldu ama seçmenlerine aşırı bir heyecan vermemeye de özen gösterdi.

Bu şekilde yaparak seçmenlerini Cumhur İttifakı’nın asıl adayına motive etmekte zorlanmayacağını düşündü. Bence Erdoğan, kendi devrinin kapandığını, bu iddiasız adaylık ilanıyla kabul etmiş oldu.

O halde yeni aday kim olacak?
Bunu da merak etmeyelim bi’ zahmet. Bize ne, kim olursa olsun. Nasılsa tarihi bir yenilgi yaşayacak garibim. Yenilgi deyince aklıma yine Binali geldi. Tüm yenilgileri ona yaşatıyor. Adam yenilgiden sorumlu devlet bakanı gibi. Korkarım, yine ona yüklesin bu onurlu görevi.

Neyse, biz işimize bakalım. Kaldırılacak devasa bir enkaz, yeniden kurulması gereken harap halde bir memleket var.

Ve başaracağımıza olan kararlılığımız, cesaretimiz, umudumuz var yüreğimizde.