Kırıkkale F Tipi Cezaevi'nde mahpus olan Çetin Çekiç, coronavirus nedeniyle getirilen önlemler nedeniyle cezaevinde cezalandırıldıklarını söyledi. "Salgın cezaevinde bir silah gibi kullanılıyor." diyen Çekiç, "Sudan sebeplerle aylarca hücre cezası veriliyor. Aylarca avluya çıkamıyoruz ya da ayda sadece bir saat çıkabiliyoruz. Nereden bakarsanız bakın bir sorun yumağı içerisindeyiz. Cezalandırılıyoruz, yetmiyor cezanın da cezasını çektiriyorlar." diye konuştu.

WhatsApp, Instagram ve Facebook’ta Erişim Sorunu: Çöktü Mü? WhatsApp, Instagram ve Facebook’ta Erişim Sorunu: Çöktü Mü?

Kırıkkale, Edirne ve Bolu F Tipi cezaevlerinde kalan mahpuslar F tiplerine özgü tecrit uygulamalarını ve hayatlarına yansımalarını Duvar'dan Hacı Bişkin'e anlattı.

'ZATEN CEZALANDIRILIYORUZ YETMİYOR'

Kırıkkale F Tipi Cezaevi'nde kalan Çetin Çekiç, şunları söyledi:

“Salgın cezaevinde bir silah gibi kullanılıyor. Kırıkkale F Tipi'nde yaşadığımız birkaç örneği anlatmak istiyorum. Devletin her yetkilisi virüs nedeniyle 'tedbir alın' çağrısında bulunuyor. Bizim de üçer kişilik odalarda olmamıza rağmen tüm faaliyetlerimiz durduruldu. Spor, sohbet, atölye... 24 saat odalarımızda ve küçük avlumuzda kilitliyiz. Dışarıdan bakınca insanlar, 'Ne güzel tedbir alınmış' diyebilirler. Ancak işin içyüzü çok farklı. Çünkü gece gündüz, sabah akşam, yedi gün yirmi dört saat arama sistemi getirildi. Yani bir yandan pandemi adı altında hücrelere kapatılıyoruz diğer yandan yedi gün yirmi dört saat odadan odaya dolaşılıp tüm eşyalarımıza ve her yere temas ediyorlar. Ayrıca bunu tahrik ederek yapan memurlar da var. Sürekli bir hücredeyiz ve başka kimseyle temasımız yok. Peki neden böyle yapıyorlar? Tahrik etmek, rencide etmek, hepimizi hasta etmek için mi? Bu çok büyük bir sorun. Yine hasta olan arkadaşlarımız hastanelere götürülmüyor. Gerekçe: Pandemi var! Doğru pandemi var, peki kalp sorunu olan, tansiyon hastası olan, kronik rahatsızlığı olan bir insanın pandemiden ya da o hastalıktan ölmesi ne fark eder? Bu şekilde pandemi bahane edilerek insanlara 'öl' deniliyor. Sudan sebeplerle aylarca hücre cezası veriliyor. Aylarca avluya çıkamıyoruz ya da ayda sadece bir saat çıkabiliyoruz. Nereden bakarsanız bakın bir sorun yumağı içerisindeyiz. Cezalandırılıyoruz, yetmiyor cezanın da cezasını çektiriyorlar. Bir yandan Coronavirus bahane edilerek tüm haklarımız alınıyor bir yandan da bilinçli olarak hastalığın yayılma yolları açılıyor. Önemli olan acı ortaya çıkmadan müdahale etmek. Birçok arkadaşımız cezaevlerinde öldü. Burada salgın artarsa ne olur? Bu sağlıksız ve daraltmış ortamda katliama dönüşür...”

'TÜM DÜNYA OKUMAYI TEŞVİK EDERKEN BİZİMKİLER YASAKLIYOR'

Bolu F Tipi Cezaevi'nde kalan Rahim Akalp ise, “Burada karantina adı altında tecrit uygulanıyor” diyerek F Tipi cezaeviyle ilgili şunları anlattı:

“Bütün Türkiye bizim gibi yaşasaydı şimdi tek bir vaka bile olmazdı. Burada birçok arkadaşımız ve gardiyan Coronavirus'e yakalandı. Bu süreç sonra birçok gazete yasaklandı. Yeni Yaşam tümden yasaklandı. Kitaplar verilmiyor. Hiçbir mektubumuz yerine ulaşmıyor. Hiçbir dergiye ulaşamıyoruz. Tüm dünya okumayı teşvik ederken bizim Adalet Bakanlığımız herhalde çok okuduğumuz için kitabı, dergiyi, gazeteyi yasaklıyor. Bu tam bir kara mizah. Hastaneye gitmek işkenceye dönüşüyor. Hele bu zamanda ilaçlara ulaşmak imkansız hale geldi. Bütün başvurularımız sonuçsuz kalıyor. Hastaneye ulaşmak zor olduğu için hastalıklarımız ilerledi. Karantinada olanlara temizlik malzemesi verilmiyor. Biz ağırlaştırılmış müebbetler için bu durum daha da zorlaştı. 20 dakikalık telefon görüşme hakkımız 10 dakikaya düşürüldü.”

Edirne F Tipi Cezaevi'nde kalan Baysal Demirhan da hem cezaevinde hem de hastaneye gidiş gelişlerdeki tecride dikkat çekti. Demirhan şunları söyledi:

“Tecridi hem saldırı hem tehdit hem de psikolojik baskı için kullanıyorlar. Bu saldırının amacı özellikle siyasi mahpusları kişiliksizleştirmek. İdeolojik, kültürel, sosyal, ekonomik, felsefi ve buna yön veren politik düşüncelerimizden arındırma adıyla tecrit işkencesi uygulanıyor. Burada bizi 'hasta' ya da toplumdan uzaklaştırılması gereken 'sakıncalı' kişiler ilan ediyorlar. Ailemizden aldığımız üç kuruş parayla sınırlı bir yaşam içerisindeyiz. Bir de inceleme, araştırma olanaklarımızı kısarak her şeyi yasaklıyorlar. Örneğin haber almak, bilgi almak hakkımız bile engelleniyor. “