CHP Sözcüsü Faik Öztrak, basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Öztrak, "Allah aşkına! Her felakette millete IBAN atıp, Milletin himmetine başvuracaksanız, O zaman Hükümet olarak siz neye yararsınız? Siz ne iş yaparsınız? Bir ülkede camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmişse, yönetimde çürüme de başlamış demektir. Acılarımız hala çok tazeyken, Sahilde tomrukların arasından, Vatandaşlarımızın cansız bedenleri toplanırken, Bozkurt’taki cami avlusu, Erdoğan’a siyasi dekor yapıldı. Selden sonra sahra hastanesi olarak kullanılan cami, Apar, topar boşaltıldı." ifadelerini kullandı.
Faik Öztrak'ın açıklamaları şöyle oldu:
Batı Karadeniz’de yaşanan sel felaketi, Art arda yaşadığımızekolojik felaketler karşısındaki zafiyet, Bu felaketlerde yaşanan yüksek can kayıplarımız, Bu kayıpları azaltacak tedbirlerin yetersizliği, Yaraların sarılmasındaki sorunların ortaya koyduğu, Devlette yaşanan yönetim krizi, Toplantımızın en önemli gündem maddesiydi.
Toplantımızda değerlendirdiğimiz bir diğer önemli gelişme, Taliban’ın yıldırım hızıyla Kabil’e girmesi oldu. Kabil’in düşmesinin jeo-stratejik etkilerini, Ve sınırlarımızdabüyüyen Afgan göçü tehdidini, Toplantımızda ele aldık. Yine milletimizi tehdit eden, Bir başka sinsi işgalciyi, Covid-19 salgınında Dördüncüzirveyi de toplantımızda değerlendirdik.
Elbette ülkemizi içine düşürüldüğü bu büyük buhrandan, Çekip, çıkarmak için atılacak adımları, İktidara geldiğimizde alacağımız önlemleri de görüştük. Değerli Basın Mensupları; Ülkemiz peş peşe gelen doğal afetlerle sarsılıyor. Yaz başında; Marmara’da müsilaj felaketini yaşadık. Yazın ortasında, Güneyimiz orman yangınlarıyla kavruldu. Yaz sonuna yaklaşırken; Ülkemizin kuzeyi korkunç sel felaketlerinde boğuldu.
Ne yazık kirant uğruna, Doğayla uyum ve barışı bozmanın bedelini, Çok ağır ödemeye başladık. Ünlü astrofizikçiHubertReeves, “Doğa ile savaş halindeyiz, Ve eğer kazanırsak, savaşı kaybetmiş olacağız” diyerek, Tüm insanlığı uyarmıştı. Şimdi ne yazık ki kazanamayacağımız bir savaşın, Kurbanları olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmeye başladık.
Tabiat; Akılsızlığı, liyakatsizliği, beceriksizliği, aç gözlülüğü, Ve dinmeyen rant hırsını, Can ve mal kayıpları olarak, Hepimize fatura ediyor. Bartın, Kastamonu Bozkurt, Ve Sinop Ayancık’ta şahit olduğumuz yıkım çok büyük. Can kayıplarımız artıyor. Ve hala kendinden haber alınamayan onlarca yurttaşımız var. Milletçe büyük bir yastayız…
Felaket dönemleri, Milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemlerdir. Yaraları sarmak, Kucaklaşmak, acıları beraberce hafifletmek, Millet olmanın bir gereğidir. Milletimizin bu konudaki hassasiyeti zaten çok yüksektir. Milletimiz yöneticilerin, Eksikliklerini, yetersizliklerini, Üstün cesaret ve fedakârlığıyla kapatmayı da bilir.
İşte en son orman yangınlarında gördük. Millet devletinin uçaklarını havada göremeyince, Alevlerin üstüne çıplak elleriyle yürüdü. Ateşe bir avuç toprak, Bir avuç su atmak için olağanüstü gayret gösterdi. Ama milletimizin bu dayanışma duygusunu, Sürekli istismar eden bir hükümet var. 15 Temmuz’dan bu yana, Yaşadığımız her felakette,Erdoğan’ın yaptığı ilk iş, Millete IBAN numarası göndermek…
Daha kayıplarımızın boyutunu öğrenemeden, Acımızla yüzleşemeden, Felaketlerin sabahında IBAN numarasıyla yüzleşiyoruz. Millete bugün IBAN numarası atanlar, Daha birkaç gün önce, Somali’ye 30 milyon dolar hibe ediyordu. Milletimiz şimdi haklı olarak, “Bu ne perhiz, Bu ne lahana turşusu” diye soruyor.
Hükümetler yardım toplamaz. Hükümetler vergi toplar… Onu da Erdoğan Hükümetleri milletten zaten bol, bol topluyor. 20 yılda milletimizden, 2 trilyon 311 milyar dolar vergi topladılar. Dış borç, iç borç, özelleştirmeler dâhil, 2,5 trilyon dolar harcadılar… Kendilerinden önceki 79 yılda kullanılan kaynağın, Neredeyse 4 katını 19 yılda kullandılar.
Ama her felakette, Millete,IBAN numarası atmaya devam ediyorlar. Tekrar ediyorum. Hükümetler yardım toplamaz. Yardımları Sivil Toplum Kuruluşları, Yerel yönetimler ve diğer sivil oluşumlar toplar.
Vatandaş gönlünün razı olduğu yere, Gönlünden koptuğubağışı yapar. Ama bu hükümetin bu konudaki kıskançlığı had safhada… Konu para olunca, “Memlekette benden başka kimse para toplayamaz” diyor. Hasisliğin, bencilliğin, kibrin geldiği noktaya bakar mısınız?
Haydi, “yardım, bağış” diyerek para topladınız. Topladığınız paralar yerlerine ulaşıyor mu? Bunun hesabını veriyor musunuz? Ne gezer… Bıraktık yardımı, Beyefendiler topladığı verginin hesabını bile vermiyor. 1999’daki depremlerle beraber, Özel İletişim Vergisi hayatımıza girdi. Geçici süreyle çıkarılan bu vergiyi, Erdoğankalıcı hale getirdi.
2003’ten bu yana da milletten, 35 milyar 544 milyon dolar Özel İletişim Vergisi topladı. Kaç defa sorduk. “Bu topladığınız deprem vergileri nereye gitti?” diye… Cevap, “Bay Kemal’e hesap vermeye zamanımız yok” oldu. Yine 15 Temmuz’da millete IBAN atıp, 309 milyonlira para topladılar. Memlekette; 15 Temmuz köprüsü var. 15 Temmuz Cami var. 15 Temmuz Okulu var. 15 Temmuz Parkı var. 15 Temmuz Çeşmesi var. Ama 15 Temmuz Şehit ve Gazileri için toplanan milyonlar ortada yok… Sayın Genel Başkanımız, Bu konuyu aylarca gündemde tuttu.
Beyler, ancak öyle çıktı da, Toplanan paraların Hazine’ye aktarıldığını itiraf etti. Beşiktaş’taki terör saldırısının ardından toplanan 52 milyon lira da, Saldırıda yaşamını kaybedenlerin ailelerine ulaşmadı. Bunların yardım toplama konusunda, Ne yazık ki sicili bozuk…
Millet de haliyle bunlara artık güvenmiyor. “Benden para isteyeceğine, Beşli çeteye ödediğin garanti dolarları kes, Ben kendi yardımımı kendim yaparım, İstediğime veririm, Sen işini yap” diyor. “İsraftan, şatafattan vazgeç, Yürüyen, uçan saraylarının sayısını azalt” diyor. Millet haksız mı? Elbette değil…
Allah aşkına! Her felakette millete IBAN atıp, Milletin himmetine başvuracaksanız, O zaman Hükümet olarak siz neye yararsınız? Siz ne iş yaparsınız? Değerli Basın Mensupları; Bir ülkede camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmişse, Yönetimde çürüme de başlamış demektir. Acılarımız hala çok tazeyken, Sahilde tomrukların arasından, Vatandaşlarımızın cansız bedenleri toplanırken, Bozkurt’taki cami avlusu, Erdoğan’a siyasi dekor yapıldı. Selden sonra sahra hastanesi olarak kullanılan cami, apar, topar boşaltıldı.
Erdoğan, Cami avlusundan rahat rahat nutuk attı. Beyefendi çıktı; Kendisini eleştirenlere “bozguncu” dedi. Eleştirilere “kirli senaryolar” dedi. “2023” dedi, “2053” dedi. “Siz” dedi, “biz” dedi… Dere yatağındaki çok katlı binalar konuşulmasın, Daraltılan dere yatakları sorgulanmasın, Dere yatağındaki tomruk depolama alanının hesabı sorulmasın, Derelerdeki HES’ler tartışılmasın, Yanlış yapılan köprüler konuşulmasın diye, Milleti şu zor gününde bile bölüp, parçalamaya, Ayrıştırmaya çalıştı. Erdoğan’ın atama İçişleri Bakanı ise, Sel bölgesinde, “Buranın üzerinden siyaset yapmak ayıptır, İnsanlık dışıdır, şeytanla işbirliğidir” dedi. Artık bunların bir dediği bir dediğini tutmuyor.
Erdoğan ne söylüyor, Tamburası ne çalıyor… Ne güzel demiş Anadolu’nun tertemiz vicdanı Yunus Emre; “Emeksiz zengin olanın, Kitapsız bilgin olanın, Sermayesi din olanın, Rehberi şeytan olmuştur.” Bu millet,alın teri dökmeden zenginleşen rantiyeleri, Dere yataklarına bina yapanları, Bu binalara izin verenleri, Beşli çeteye ülkeyi peşkeş çekenleri, Karadeniz’in derelerine HES kelepçelerini takanları, “Selin en büyük mağduru HES’lerdir” diyen vicdan yoksunlarını, Ve elbette ülkeye yapılan tüm bu kötülüklerin üzerine, Mukaddes dinimizi örtü yapmaya kalkanları görüyor, biliyor. Notlarını veriyor. Hesabını sormak ve onları tarihin tozlu raflarına göndermek için sandığı bekliyor.