CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, TRT Yönetim Kurulu’na yapılan yeni atamalara ilişkin olarak, “TRT'nin çatısına pelikan ordusu kondu, pelikanlar kondu. TRT'nin bahçesi pelikandan geçilmiyor. Kendilerine o güzelim kuşun ismini verenlerin, yönettikleri ülkede pelikanların soyu tükenirken, trollükleriyle meşhur bu pelikan ordusu TRT'yi kuşatmış durumda. Bir F tipi yapılanmadan TRT yeni kurtulurken, bir başka F tipi yapılanma, Fahrettin Altun'un kayyumuyla birlikte yönetilecek bir döneme geçiyoruz. Bundan sonra yapılacak ilk seçimlerde millet bu adaletsizliğe de son verecek” dedi.
CHP’li Özel, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “HDP’nin Marmaris ilçe binasına yönelik saldırıda bulunduğunu belirterek, “HDP’ye geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz ve İzmir’deki saldırıdan sonra söylediklerimizi tekrar etme mecburiyetimiz var. Siyasetteki kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve hedef gösterici dilin bir sonucudur bu. Bunu yapmamak gerekiyor. Bu dilden bu ülkenin siyasetinin bir an önce kurtarılması lazım” dedi.
Özel, şunları kaydetti:
‘TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ’
“Elimizde bir liste var, ekonomik olarak sıkıntıya düşen, kaynak arayan iktidar bir kez daha bir yerleri satmaya karar vermiş. Bu sefer kamuya ait 18 sosyal tesisi satıyorlar. Bu sosyal tesisler, devletin parasıyla ya da bu kurumların kendi bütçelerinden çalışanları, memurları, yöneticileri, memurları, işçileri oralarda tatil yapabilsin diye yapıldılar. Zaten çok düşük ücretler alan, yoğun şartlarda çalışan, yazın tatilde kendi bütçesi ile çoluğunu çocuğunu tatile götüremeyecek durumda olanların ekonomik olarak aileleriyle birkaç huzurlu gün geçirmesi için sosyal devletin gereği olarak yapılmış bu tesisler, para uğruna satılıyor. Buralar kimlere satılacak, kaça satılacak, ne şekilde satılacak, takipçisi olacağız. Ama tasarruf için yapıldığına, para için yapıldığına baktığınızda akla bir başka ailenin tatili geliyor. Erdoğan ailesi yazın tatil yapsın ve Katarlı Arap Yarımadası'ndan dostlarını ağırlasın diye Okluk'ta yazlık saray yapıldı; Maliyeti 640 milyon TL ve Ahlat'ta kışlık saray yapıldı, maliyeti 225 milyon TL. Toplam maliyeti 865 milyon TL. Ankara'da önce AK Saray diye, AK Parti'nin AK'ı, sarayın sarayı diye inşaatı başlanıp, sonra Başbakanlık Hizmet Binası denip tepkiler üzerine, sonra Başbakan Cumhurbaşkanı olunca Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne adı çevrilen, Ankara'daki devasa sarayı da katınca, bugünkü parayla 13 milyar TL saraylara para ayrılmış durumda. Yazlık saraya 640 milyon TL ayıranlar, bütün saraylara 13 milyar TL ayıranlar, devletin memurunun, yazın tatil yapacakları sosyal tesisleri ellerinden alıyor. 4-5 bin kişinin yazın ucuz imkanlarla tatil yapma imkanı ellerinden alınıyor ve bir kişinin ailesinin ve onun seçeceği özel konuklar için Türkiye'nin en seçkin plajlarından kum kaçakçılığı yapılıyor.
‘YARIN NİYE OTURUM YOK?’
Yarın 15 Temmuz; 15 Temmuz kanlı hain darbe girişiminin ilk yıllarında, yıldönümlerinde Meclis'te özel oturumlar yapılıyordu. O özel oturumlarda 15 Temmuz gecesi darbeye karşı açık pozisyon alan, karşı çıkan bütün siyasi partiler ve liderleri söz hakkı buluyorlardı. Sayın Genel Başkanımızın o toplantılarda yapmış olduğu konuşmalar nasıl bir rahatsızlıkyaratmış ki, artık Meclis Başkanlığı özel oturum yapmıyor. Yarın Meclis kapalı, oturum yine yapılmayacak. Şentop'a soruyoruz: Niye yapmıyorsunuz? Meclis Başkanı olarak, Gazi Meclis diyoruz, ikinci kez gazi oldu diyoruz. O günkü milletvekilleri canları pahasına demokrasiyi savundular. Onun üzerine kitaplar, belgeseller, kahramanlık hikayeleri... 15 Temmuz'da Darbe Komisyonu kuruldu, Darbeyi Araştırma Komisyonu kuruldu. Normalde görev süresi 3 ay, yetmeyince 1 ay uzatılıyorken; dopingi araştırmaya 3 ay yetmeyip 4’üncü ayı arıyorken; Soma faciası ilave süre alıyorken; ‘3 ay bu komisyona nasıl yetti?’ diye sorulacak diye mi toplantıyı yapmıyorsunuz? Tam komisyon, muhalefet partileri en önemli konularda tartışmaları açmış, belgeler, bilgiler istiyorken, Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘tamam artık, o komisyon da görevini tamamlasın, raporu bitsin’ deyip, ek süre talebinde bulunmadan apar topar raporunu yazdığını hatırlatacağız diye mi yarın Meclis'te özel oturum yapmıyorsunuz?Şu sorudan mı kaçıyorsunuz? Komisyon raporu nerede? Komisyona verilen bilgiler, ek belgeler nerede? Bu sorudan mı kaçıyorsunuz, yoksa dönemin MİT Müsteşarı'nın ve Genelkurmay Başkanı'nın, MİT Müsteşarı göreve devam ediyor, Genelkurmay Başkanı Partili Milli Savunma Bakanı oldu, Partili Genelkurmay Başkanı; onlar çağrıldıkları halde komisyona niçin gelmediklerini soracağımız için mi yarın burada özel oturum yapmıyorsunuz. Darbenin ertesi günü Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkanımızı telefonla arayıp, ‘CHP Grubuna teşekkür ederim, tutumları her türlü takdirin üzerindedir; benim adıma ayrı ayrı vekillerinizi tebrik edin’ deyişini ve Genel Başkanımızın, ‘CHP darbeye direndiği için teşekkür kabul etmez’ deyişini hatırlatacağımızdan mı korkuyorsunuz? Dönemin başbakanının tanklar Tuzla’ya geliyor vehmiyle kaçıp bir tünelde saklanmışken; dönemin içişleri bakanının uçağı dönüp, dönüp, dönüp darbe bastırılmadan Ankara’ya inememişken; dönemin cumhurbaşkanının uçağı indiği, gecikmeli indiği, kuleden ‘temizlendi burası’ dedikten sonra indiği havaalanında hangarda saatler geçirdiği gerçeği ortadayken; partisine ‘darbeye karşı Meclis’e koşun’ diyen kişiye, ‘darbeye karşı tutum almadınız’ yalanınız bir kez daha deşifre olmasın diye mi burada özel oturum yapmıyorsunuz? Yazıklar olsun; o gece alnımızdan öpeceklerini söyleyenlere, gördüklerinde önümüzde metrelerce tebrik kuyruğu oluşturup, daha sonra CHP'yi darbeye karşı çıkmamakla suçlayanlara yazıklar olsun. Kendilerine ait kanallarda üfürenler, tutanak altında gözümüzün içine bakınca kaçıyorlar. Darbe bildirisini hep birlikte kaleme alırken, ‘Buradan Meclis güçlenerek çıkar, demokratik parlamenter sistem güçlenir’ diyenlerin, sonra Meclis'in yetkilerini OHAL şartlarında aldıkları referandumdaki tutumları hatırlatır diye diye mi yarınki toplantıya gelemiyorsunuz?
‘FAHRETTİN ALTUN’UN KAYYIMI’
Resmi Gazete'ye baktık ve günün sürpriziyle karşılaştık. Gün geçmiyor ki tek adam rejimi, şahsım hükumeti devletin bir kurumunu, bir kuruluşunu, bir mevkiini kendisinin, ailesinin ya da partisinin çıkarları, kararları ve istifadesi doğrultusunda belirlememiş olsun. Sıra TRT'de. TRT kuruluş gayesiyle ve köklü geleneğiyle ülkeyi yönetenlerin üzerinde kurduğu baskılar bir yana, kıymetli personeliyle hepimizin gözbebeği. Her elektrik faturasından her Türk vatandaşı, her siyasi görüşten Türk vatandaşı TRT payı ödüyor. TRT kamu yayıncılığı yapmak üzerine kurulmuş. İngiltere'nin BBC'si neyse, dünyadaki saygınlığı, inandırıcılığı, güvenilirliği, en az onunla rekabet etsin diye kurulmuş ve geçmişinde kamu yayıncılığının en iyi örnekleri de bulunan bu kuruma yeni yöneticiler atandı. 7 yönetim kurulu üyesi vardı, 9'a çıkardılar, yani 2 koltuk daha yarattılar. Atananlardan bir tanesi bakan çocuğu. Bambaşka yerlerden görevleri ve maaşları olan birisine, bir maaş daha, bir koltuk daha... Ayrıca İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un yardımcısı Mehmet Zahid Sobacı da genel müdür ve yönetim kurulu üyesi oldu. ‘Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iletişimini yapacak bir heyet oluştur’ desen bu oluşturulur. Tabii en çarpıcı isim de Hilal Kaplan Öğüt, troliçe. Trol ordularının kudretli komutanı, kudretli kraliçesi, troliçe Hilal Kaplan Öğüt. Niye var? Hakaret için, iftira için, algı operasyonları için var. TRT'nin çatısına pelikan ordusu kondu, pelikanlar kondu. TRT'nin bahçesi pelikandan geçilmiyor. Kendilerine o güzelim kuşun ismini verenlerin, yönettikleri ülkede pelikanların soyu tükenirken, trollükleriyle meşhur bu pelikan ordusu TRT'yi kuşatmış durumda. Ama TRT ile ilgili bir fotoğraf çekmek gerekirse, kamu kurumu değil mi? Eşitlik ilkesi var. TRT elbette iktidara biraz daha fazla, muhalefete de gücü nispetinde yer verir her zaman. Ama şimdi TRT Kurumu, örneğin Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı'nın bütün grup konuşmalarını A'dan Z'ye veriyor, ilk dakikadan son dakikaya. Ama ana muhalefeti 10 dakika, 11 dakika, 14 dakika, 15 dakika veriyor. Ama MHP'yi de tam veriyor. MHP'nin sandalye sayısının 3 katı CHP'de var, bizim 6 katımız MHP'yi veriyor. Bu nasıl kamu yayıncılığı? Recep Tayyip Erdoğan geceleyin rüyasında sayıklasa, canlı yayına geçip, canlı veriyorlar. Gece uyurken rüyasında sayıklamaya başlasa, yayını kesiyorlar, Günde 9 kez konuşsun, 9 kere veriyorlar. CHP'yi haftada bir kez 10 dakika, MHP'yi sınırsız. Şimdi yetmez, daha da yandaş kişilerle saraydan Fahrettin Altun'un yardımcısını da TRT'nin başına kayyum atıyorlar. Bir F tipi yapılanmadan TRT yeni kurtulurken, bir başka F tipi yapılanma, Fahrettin Altun'un kayyumuyla birlikte yönetilecek bir döneme geçiyoruz. Bundan sonra yapılacak ilk seçimlerde millet bu adaletsizliğe de son verecek.
‘İKTİDARI SENDEN İSTEYEN KİM, MİLLETTEN İSTİYORUZ’
Tabii bir yandan ülkeyi yöneten Recep Tayyip Erdoğan bir lafı şöyle astı. Ne diyor? ‘Bunlara iktidarı teslim edemeyiz.’ Kim söylüyor bunu? 19 yıl önce demokratik yollarla seçime gelmiş, kendinden önceki iktidarın 3 bileşeni de kendisine, bakanlarına devir teslimi yapmış, iktidarı bırakmış birisi. Ne diyordu? Eski Türkiye çok kötüydü. Eski Türkiye antidemokratikti. Oranın müesses nizamı vardı. Yerleşik düzeni kendisini istemiyordu. Girdi seçime, kazandı seçimi, bir kişi bile ‘bunlara iktidar teslim edilmez’ demedi. Hatta bir 5 yıl geriye gidelim: 1994'te Nurettin Sözen, ‘İstanbul Recep Tayyip Erdoğan'a verilemez’ demedi, verdi. 94'te İstanbul’da iktidara geldi. Daha sonra da 2002'de Bülent Ecevit'ten Türkiye'nin iktidarını devraldı. Kimse ‘bunlara iktidar verilmez’ demedi. Eski Türkiye kötüydü, antidemokratikti. Hem de bunu öyle bir kere tesadüfen ağzından kaçtığı için falan da söylemiyor.İstanbul'da Ekrem İmamoğlu seçimi kazandı. Hazmedemedi, Nurettin Sözen'in yaptığını yapamadı, seçimi YSK'dan iptal ettirdi. Kendisi şimdi gelecek seçimler için aynı şüpheyi yaratmaya devam ediyor. Açık ve net söylüyoruz: Sakın ha, sakın! Türkiye'deki kimsenin kafasını karıştırmaya, Türkiye'yi dünyaya rezil edecek bu ifadeleri bir daha kullanmaya kalkma. İktidarı senden isteyen kim? İktidarı milletten talep ediyoruz. Bir pazar günü sandığa gider, görevi kime verirse, o gelir. Hadi versin de gitme bakalım, hadi versin de gitme bakalım! O zaman o yiyeceğin tokat, 24 Haziran'da yediğin demokrasi tokadına da benzemez.”