CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, geride bırakılan bir yıllık süreyi hukuki alanda değerlendirerek, “COVİD-19 süreci ile beraber adaletsizlik pandemisini yaşamaya devam ettik. Adaletsizlikleri büyüten bir Saray rejimi ile karşı karşıyayız” dedi. AİHM kararına karşı hükümet kanadından gelen açıklamalara karşı da Erkek, “AİHM, bizim hukuk sistemimizin parçasıdır. O mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmişiz. İçişleri Bakanı, ‘bizim için bir anlamı yok’ diyor. Bu ‘devlet olarak benim attığım imzanın anlamı yok’ demektir” dedi.

CHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP Genel Merkezi’nde yaptığı basın toplantısında; geride bırakılan bir yılda yaşanan adalet ve hukuk gelişmelerini değerlendirdi. Çanakkale Milletvekili Erkek’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

ADALETSİZLİK PANDEMİSİ YAŞADIK

2020’de COVİD-19 süreci ile beraber adaletsizlik pandemisini yaşamaya devam ettik. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında otoriter bir rejim inşa edildi. 2020 yılında da adaletsizlikleri büyüten bir Saray rejimi ile karşı karşıyayız. Yasama, yürütme, yargı yetkileri bir kişide toplandı.

AİHM'İ TANIMAMAK, ‘BENİM ATTIĞIM İMZANIN ANLAMI YOK’ DEMEKTİR

AİHM, bizim hukuk sistemimizin parçasıdır. O mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmişiz. İçişleri Bakanı, ‘bizim için bir anlamı yok’ diyor. Bu ‘devlet olarak benim attığım imzanın anlamı yok’ demektir. Devletin en tepesindeki bu ülkeyi yöneten isimler, AİHM’i yabancı görüyor. Biz yargıç göndermişiz o mahkemeye.

RTÜK, SARAYIN KURULU HALİNE GELDİ

Basın özgür değilse, toplum özgür değildir. Basının özgür olmadığı bir ülkede hiçbir şeyi çözemezsiniz, adaleti de sağlayamazsınız. Basın İlan Kurumu (BİK), bir kişinin özel şirketi gibi çalışıyor. Sansür, otoriter rejimlerin her zaman kardeşi olmuştur. Bugün yaşadığımız da sansürdür. RTÜK, siyasilerden oluşuyor, Sarayın bir kurulu haline geldi. Bir yandaş kanalla ilgili 102 bin 500 şikayet yapılmış, 500 tanesi işleme konulmuş. Muhalefette görülen kanallara bakın, 10 milyon lira ceza kesilmiş. Basının görevlerinden biri, iktidarı denetlemektir.

KAVALA'YI, KAFTANCIOĞLU'NU DEĞİL TÜRKİYE’Yİ CEZALANDIRIYORLAR

Canan Kaftancıoğlu, ağır cezalarla karşılaştı. Kaftancıoğlu, İstanbul İl Başkanı seçildikten iki gün sonra hakkında soruşturma başlatıldı, önceden yoktu. Her zaman söylüyoruz: Hiçbir CHP’li bir santim geri adım atmayacak. Bedel ödenmesi gerekiyorsa, ödeyeceğiz. Osman Kavala’nın tutukluluğu üç yılı aştı. Hakkında mahkumiyet kararı olmadan bir insanı üç yılı aşkın süredir cezaevinde tutmak. Aslında Kavala’yı, Kaftancıoğlu’nu cezalandırmıyorlar, Türkiye’yi cezalandırıyorlar.

CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇU HUKUKA AYKIRI

Cumhurbaşkanı'na hakaret davaları, aslında AK Parti Genel Başkanı'na hakaret davaları. Böyle bir sistemde zaten böyle bir ceza maddesi olur mu? Güçlendirilmiş parlamenter sistemde düşünülebilir, ama bu sistemde böyle bir madde olamaz, hukuka aykırı. Binlerce insan yargılandı, binlerce insan ceza aldı.

TOPLANTI VE YÜRÜYÜŞ HAKKI TEMELİNDEN SARSILDI

Başka adaletsizlikler ve hak ihlalleri… Toplantı ve yürüyüş hakkı… Madenciler, baro başkanları engelleniyor, ama öbür taraftan Cumhurbaşkanı mitingler yapıyor, insanların üzerine çaylar atıyor. Toplantı ve yürüyüş hakkı da temelinden sarsılmış durumda. Adaletin tecelli etmediği davalar... Örneğin 10 Ekim Gar Katliamı, Soma Maden Davası, Çorlu Tren Katliamı Davası… Bu davalarda gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılmıyor. Çorlu’da evladını kaybeden bir anne, isyan ettiği için sanık olarak yargılanıyor. Çevre hukuksuzlukları, 2020’de büyüdü. Kaz Dağı, Salda Gölü… Çevreciler, terörist olarak ilan ediliyor. Geleceğimizi korumak isteyenler, Saray rejimi tarafından engelleniyor.

DAVADA AKLANANLAR, OHAL KOMİSYONU'NU AŞAMIYOR

Önder’den Soylu’ya Barış Gelsin ‘Helallik’ Kolay İş Önder’den Soylu’ya Barış Gelsin ‘Helallik’ Kolay İş

Kadına şiddet, 2020’de arttı. 2020’de en az 275 kadın yaşamını yitirdi. Son beş yılda, hakkında koruma kararı olmasına rağmen 100 kadın yaşamını yitirdi. OHAL Komisyonu’nda binlerce dava bekletiliyor. Yargıda aklanan insanlar, OHAL Komisyonu’nu aşamıyor, görevlerine iade edilemiyor.

TAM BASKI: Asgari ücret tartışmaları… Bütün giderleri çıktıktan sonra nasıl beslenebilir? Saray hiç bunların derdinde değil. Halk aç ve işsiz ama saray tok. Sarayda yaşadıkları için halktan o kadar kopmuşlar ki halkın ne boyutta olduğunu bilmiyorlar. Tam bir baskı… Özgür düşünen insanların üzerinde… Şunu göremiyorlar: Başkalarına baskı ile dayattığınızda, akla karşı işlenmiş birer suç haline gelir. Baskıyla dayatılan hiçbir şey, akla ve ahlaka uygun değildir.