JINNEWS’in Eylül ayı verilerine göre, 30 kadın ve 1 çocuğun katledilmesi, 15 kadın ve 4 çocuğun ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmesi, durumu daha da vahim hale getiriyor. Ekim ayında da İstanbul'da Semih Çelik, Ayşenur Halil (19) ve İkbal Uzuner'in katledilmesi gibi olaylar kaydedildi. Dîlok'ta ise bir anne ve 4 çocuğu hayatını kaybetti.
Amed'de yaşayan kadınlar, sokaklarda gündüz vakti gerçekleşen katliamlara dikkat çekerek, "Güvenli yaşam alanları kalmadı," diyor. Sevim Öncü, “Devletin bu insanlara caydırıcı cezalar vermesi gerekiyor. Kadın ve çocuklar daha nereye kadar katledilecek?” diye sordu. Katillerin silahlara kolay erişim sağladığını vurgulayan Öncü, “Bize dayatılan; dışarıya her daim bir erkekle çıkmaktır. Nihayetinde kadınları katleden de bir erkek,” dedi.
Gülistan Bulut, cinayetler nedeniyle çocuğunu okula göndermekte tereddüt ettiğini ifade ederek, “Öldürmek nedir? Kadın, çocuk ve hayvanlardan ne istiyorlar?” diye sordu. Failere hak ettikleri cezaların verilmediğini belirten Bulut, “İki gün sonra cezaevinden salıyorlar. Bu katliamları ‘aile geçimsizliği’ diye meşrulaştırıyorlar. Sözün bittiği yerdeyiz," dedi.
Necla Karaaslan, artan kadın cinayetlerinin toplum psikolojisini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “Türkiye’de adalet yok. Eğer adalet olsaydı, bu kadar kadın cinayeti olmazdı,” diye konuştu. Sümeyye Alan ise, “İstanbul Sözleşmesi’nin iptaliyle kızımı evlendirmeye bile korkar hale geldim. Hepsi bir erkek tehdidi altında,” ifadelerini kullandı.
Ebru Karan ise, “Kadın cinayetlerinin bu kadar fazla işlenmesinin sebebi caydırıcı cezaların olmamasıdır," diyerek, durumun aciliyetine dikkat çekti. Kadınlar, güvenli bir yaşam alanı için caydırıcı yasaların uygulanmasını ve kadınların korunmasını talep ediyor.