HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, iktidarın ülkeyi savaşlara sürüklediğini belirterek, çözüm için tecridin acilen kaldırılması gerektiğini vurguladı. Buldan, 27 Eylül'de ilkelerini açıklayacaklarını da duyurdu.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Van’da “Barış Yaşatır” şiarıyla düzenlediği miting, binlerce kişinin halayları eşliğinde sürüyor. Sanatçı Murat Demir’in seslendirdiği şarkıların ardından HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan halk sesleniyor.

‘BARIŞIN KENDİSİ YOLDUR’

Buldan’ın açıklamaları şöyle: “Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü, halklara kutlu olsun. Sevgili halkımız, değerli Van halkı, hepinizin 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü yürekten kutluyorum. 1 Eylül’ün bu ülkede barış adına atılacak bütün adımlara vesile olmasını yürekten temenni ediyorum. Barışa susamış bu topraklarda, kalbi yüreği, beyni, barışla vuran, barışla yüreği atan milyonların 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü, HDP olarak kutluyoruz. Türkiye ve Ortadoğu halklarının ihtiyaç duyduğu bir zamanda, barışa ne kadar özlem duyduğumuz zamandan geçiyoruz. Evet, barış sadece bir isim olarak barış değil. Elbette barış adalettir, özgürlüktür, emektir, alın teridir, aynı zamanda hakça yaşamdır. Gandhi’nin dediği gibi, barışa giden bir yol yoktur, barışın kendisi bir yoldur.

'İKTİDARIN SİYASİ KRİZLERİ'

Bu topraklarda büyük acıların yaşandığını, büyük bedellerin ödendiğini, barış için mücadele edildiğini, her zaman için barış adına, demokrasi adına, özgürlükler adına, büyük mücadeleler verildiğini biliyoruz ve tanıklık ediyoruz. Kaybettiğimiz canlarımız, yaşadığımız yıkımların bir nedeni var. Halkımızın tercih etmediği, onay vermediği savaş politikalarıdır. Ülkemiz son 6 yıldır bu savaş politikalarına prim veren, savaş politikalarının birebir içerisinde olan, halkımızı bu politikalarla ekonomik krizin, sosyal krizlerin, siyasi krizlerin içerisine sürükleyen bir hale getiren bir iktidar var karşımızda. O da AKP ve MHP iktidarıdır.

'HALKLARIN ÖZLEMİ'


Çözüm ve barış olmadığı için Türkiye’nin her gün başka bir yere savrulduğu bir zamandan geçiyoruz. Oysa biliyoruz, tanıklık ettik, gördük ve yaşadık: 2013 yılı hepimizin hafızasında, yüreğinde önemli bir tarih. 2013’te başlayan diyalog ve müzakere süreci, görülme süreci, Türkiye ve Ortadoğu’nun kaderinin tarihi olarak değiştirecek olan bir adımdır. Bunu bizler Türkiye halkları olarak önemle takip ettik, üzerinde durduk. Sadece barış ve müzakere süreci değil, onun arkasında atılan adımlar da vardı. 28 Şubat’ta Dolmabahçe’de okunan mutabakat metni, bu ülkenin barışa adım adım gitmesi için atılan adımlardan bir tanesiydi, o da kıymetli bir adımdır. Ancak bu ülkeyi yönetenler çözüm yerine çözümsüzlüğü tercih ettiler, savaş politikalarını tercih ettiler, halkların ortak geleceğine darbe yaptılar. Bunu yaparken tecridi derinleştirdiler, Türkiye halklarına barışı unutturmaya çalıştılar. Türkiye halkları 2013 yılında barışın geleceğini özlemle bekliyordu, o iklim Türkiye’ye yayılmıştı.
Çözüm ve barış olmadığı için Türkiye’nin her gün başka bir yere savrulduğu bir zamandan geçiyoruz. Oysa biliyoruz, tanıklık ettik, gördük ve yaşadık: 2013 yılı hepimizin hafızasında, yüreğinde önemli bir tarih. 2013’te başlayan diyalog ve müzakere süreci, görülme süreci, Türkiye ve Ortadoğu’nun kaderinin tarihi olarak değiştirecek olan bir adımdır. Bunu bizler Türkiye halkları olarak önemle takip ettik, üzerinde durduk. Sadece barış ve müzakere süreci değil, onun arkasında atılan adımlar da vardı. 28 Şubat’ta Dolmabahçe’de okunan mutabakat metni, bu ülkenin barışa adım adım gitmesi için atılan adımlardan bir tanesiydi, o da kıymetli bir adımdır. Ancak bu ülkeyi yönetenler çözüm yerine çözümsüzlüğü tercih ettiler, savaş politikalarını tercih ettiler, halkların ortak geleceğine darbe yaptılar. Bunu yaparken tecridi derinleştirdiler, Türkiye halklarına barışı unutturmaya çalıştılar. Türkiye halkları 2013 yılında barışın geleceğini özlemle bekliyordu, o iklim Türkiye’ye yayılmıştı.”

‘TÜRKİYE TÜM SAVAŞLARIN İÇERİSİNDE’

İktidarın inkar ve asimilasyon politikalarında ısrar etmesinin ülkeye hiçbir şey kazandırmadığını aksine bir yüzyıl daha geriye gitmesine yol açtığını belirten Buldan şöyle devam etti: “Ortadoğu’da yaşanan tüm savaşların içine bu iktidar Türkiye’yi soktu. Atık savaşların içerisine sürüklenen bir Türkiye var. Bu savaşın maliyetini ekonomik ve sosyal olarak Türkiye halkları her gün ödemek zorunda kaldı. Kürt sorunuyla yüzleşemeyen bir ülke mafyanın, çetelerin, krizlerin ve bunların oluşturduğu düzenlere teslim oldu. Kürt sorunun çözümü için diyalog, müzakere, tecridin kalkması acil ve elzemdir. Çünkü çözümün olmadığı bir ülkede demokrasi olmaz, adalet, refah, istikrar ve güvenli bir yaşam asla olamaz. Bugün en önemli meselemiz tabi ki barıştır. Bir kez daha barışa ne kadar ihtiyaç duyulduğunu tartışmak istiyoruz. Çünkü artık yönetilemeyen bir ülke var. AKP-MHP’nin artık ülkeyi yönetemediğini iyi biliyoruz. Bu ülke artık yönetilemiyor. Bu ülkede: faşizm koşullarının olduğu, demokratik siyasete darbe yapıldığı bir ülke, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum edilen milyonlar, geleceği çalınan gençler, her gün sokak ortasında katledilen kadınlar, çökertilen ekonomi, sömürülen alın teri, yakılan orman, kurutulan sular, nefret ve ırkçılık siyaseti var. İnsanların artık kardeşçe bir arada yaşaması olanak bulmayan bir ortam yaratan iktidar var.”

‘İKTİDAR HERKESE DÜŞMAN’

İktidarın Hukuksuzluklarına Karşı Toplumsal Direniş Artıyor İktidarın Hukuksuzluklarına Karşı Toplumsal Direniş Artıyor

Barışı ancak acıları hissedenler, umudu da ancak cesareti olanların hissedebileceğini söyleyen Buldan, “Biz de milyonlarla birlikte bu cesareti; savaşa karşı barışı her alanda ısrarla savunmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki bu ülkeyi yönetenler Kürtlere, kadınlara, Alevi’ye, Sünni’ye, Ermeni’ye, Süryani’ye düşman. İşte bunlara karşı mücadele edenler, yine barış ve demokrasi için mücadele veren arkadaşlarımız şuan cezaevlerinde. Bu arkadaşlarımız annelerimizi artık gözyaşı dökmesin, gencecik insanlar toprağa düşmesin diye mücadele ettiler ama cezaevine atıldılar. Biz barış istiyor ve bunda ısrar ediyoruz. Ama barışın sağlanması için Kürt sorunun demokratik yöntemlerle çözülmesi gerekiyor. Barış sorunu sadece HDP’nin sorunu değil, olmamalıdır. Bu sorun vicdanı olan herkesin sorunudur. Kürt sorunun çözümsüzlüğü 83 milyona mağduriyet olarak geri dönmektedir. Kürt sorunun demokratik olarak çözülmesini haykırmanın zamanı gelmiştir” dedi.

HDP’NİN DEKLARASYONU 27 EYLÜL’DE

27 Eylül’de HDP’nin “İlkelerimiz” başlığıyla bir deklarasyon yayımlayacağını söyleyen Buldan, “Bizler, siyasal ve toplumsal muhalefete, demokrasi güçlerine, vicdanlı olan herkese çağrıyı yapıyoruz. Kurulması gereken ittifak barış ittifakıdır. Herkes barış ittifakı üzerinde çalışmalı ve bu ittifakı hayata geçirmelidir. Türkiye’nin en acil ihtiyacı barıştır. Türkiye’nin barış ittifakını oluşturmak için çalışması gerekiyor. HDP olarak 27 Eylül’de ilkelerimizi açıklayacağız. Türkiye’nin tüm sorunlarının yanında Kürt sorunu ve diğer sorunların çözümüne dair ilkelerimizi Türkiye kamuoyuna açıklayacağız. Bu ilkeler açıklandıktan sonra Türkiye halkları HDP etrafında kenetlenecek, HDP büyüyüp genişleyecektir. Bu aşamadan sonra imha ve inkar siyasetine ‘hayır’ diyenler kendilerini belli edeceklerdir. HDP’nin Türkiye siyasetinde büyük bir umut olduğunu, çözüm gücü ve cesaret olduğunu bir kez daha göstereceğiz” diye konuştu.

Buldan’ın açıklamalarının ardından Grup Abdal sahne aldı. (MA)