DUVAR – HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve dün Diyarbakır’a giden Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun Kürt sorununa dair çözüm vaatlerine dikkat çekerek “Kürt halkının iradesi yok sayılarak çözüm mümkün değildir” dedi.
Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Beştaş, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 5 Ağustos’da açıkladığı rapora değindi. Beştaş, “CPT raporuna göre Türkiye cezaevlerinde kapasite fazlalığı, işkence, kötü muamele, tecrit resmi olarak uluslararası olarak CPT’nin raporu olarak kamuoyuna yansıdı” dedi. Beştaş şöyle devam etti:
TECRİT ÇÖZÜMÜN ÖNÜNDE ENGEL: AKP ve MHP, bu konuda yol yürürken tecridi derinleştirerek çözümü engellemek, Kürt meselesinde 100 yıllık tarihsel zeminde inkârı, imhayı, asimilasyonu, işkenceyi ve bir halkın yok sayılmasın tekrar güncellemek istiyor. Ama bunu başaramazlar. Türkiye’nin 4’te 1 nüfusunu oluşturan Kürtlerin özgür yurttaş olmadığı bir ülkede demokrasinin d’sinden söz edilemez. Bu nedenle şunu söylemek istiyorum. Tecrit çözümün önündeki engeldir ve bu engeli kaldırın. Abdullah Öcalan 99’dan beri orada barışı, demokrasiyi savunmak dışında halkların bir arada özgür-eşit yaşamını savunmak dışında bir söz söylemedi. Bu sadece bir kişinin bir kesimin meselesi değildir. Bu Türkiye’de yaşayan 83 milyon yurttaşın meselesidir. Bugün ölen askeri ve onun ailesini de polisin ailesini dağda ölen Kürt gencin ailesini de ilgilendiriyor. Bütün yurttaşlar olarak hepimizi ilgilendiriyor. Bu mesele çözülmeden savaş bitmiyor, savaş bitmeden ekonomi düzelmiyor. Ekonomi düzelmeden, kesinlikle yoksulluğa çare bulunmuyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ TÜRKÇEDİR: İstanbul Sözleşmesine karşı erkeklerden oluşan bir platform kurulmuş. İstanbul Sözleşmesi’nin neden kaldırılmalı diye garip bir çalışma yürütüyorlar. Geçenlerde Türkiye Düşünce Platformu diye adını koymuşlar düşüncesi olmayan bir platform aslında bir görev ifa ediyorlar. Neyse ki kendilerini feshetmişler. Kadınlar susturulmaya çalışılıyor. Tek bir amaç var; kadınlar sussun. Kadının adını silmeye, aile içine hapsetmeye ve sadece aile olarak tanımlama dönük bir politika var. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesini devlet politikası haline gelmesini ve bunu engellemesini hüküm altına alıyor ve zorunlu kılıyor. Bununda toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sağlanması ile mümkün olacağını söylüyor. İlk dönemlerde AKP iktidarı sözleşmeyi imzalamakla çok övünüyordu, şimdi algı operasyonu ile çekilmeyi tartışıyorlar ‘Sözleşme dış güçlerce hazırlanmış’, Bunu okurken dehşete düştüm. Çünkü ben sözleşmenin iskeletini oluşturan Nahide Opuz davasının başvurucu avukatıyım. İlk defa AİHM ‘bu ülkede kadın olduğu için bir kadına ayrımcılık var’ dedi. Türkiye bu sözleşmenin kurucu üyesidir. Türkçe yazılmıştır, İstanbul’da hazırlanmıştır. Kurucu ülke Türkiye, ilk imzalayan Türkiye, dava Türkiye davası ve diyorlar ki dış güçlerle hazırlanmıştır. O dönem de Mevlüt Çavuşoğlu bu sürecin takipçisiydi.
’89’DA BAŞLAMIŞLARDI’
CHP’NİN KÜRT RAPORU HAZIRLIĞI: Kürt meselesi Türkiye’nin hiçbir zaman gündeminden çıkmadı ve çözüm olana kadar da çıkmayacak. Ama birilerinin her gün Amerika’yı yeniden keşfetmesine acı acı gülmekten kendimizi alamıyoruz. CHP Kürt sorunu üzerine yeni rapor yazıyor. 89’da başlamışlardı. Basından takip ettiğimize göre, toplumsal mutabakat komisyonu, ortak akıl heyeti ve gerçekleri araştırma komisyonunun kurulmasının sağlanması Türkiye’de çözüm adresinin meclis olarak gösterilmesi konusunda daha önce yayınlanan raporların güncellenmiş bir haliyle karşı karşıyayız. CHP Kurultay’ında toplumun ve CHP tabanının yoğun baskısı ile bu raporların yayınladığını biliyoruz. Yine de Kürt sorununda gösterilen tüm çabaları çok önemsiyoruz. CHP bugüne kadar Kürt halkına karşı uygulanan baskı politikalarına karşı hiçbir zaman net tavır almamıştır. Her zaman ikircikli olmuştur bunu biliyoruz ve not alıyoruz. Partimize yapılan siyasi soykırım operasyonlarında yeterli bir duruş göstermekten kaçınmıştır. Yine de bu girişimi anlamlı buluyoruz.”