Özellikle Seyirtepe mevkiinde yaşanan ölümler, yol güvenliği konusundaki eksiklikleri bir kez daha gözler önüne serdi. Vatandaşların sorduğu soru ise çok net: Daha kaç can kaybı yaşanmalı ki önlem alınsın?
Dün Seyirtepe mevkiinde meydana gelen kazada, kontrolden çıkan bir otomobil Zap Suyu’na yuvarlandı. Araçta bulunan Hakkari Üniversitesi öğrencisi Sude Ezgi Demirci, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Genç bir yaşamın daha sönmesi, sadece bir aileyi değil, tüm Hakkari’yi yasa boğdu.
Ne yazık ki bu ilk acı değil. Aynı noktada 16 Kasım’da yaşanan başka bir kazada, bir pikap uçuruma düşmüş, Sıtkı Dayan ve Macit Dayan olay yerinde hayatını kaybetmişti. Aynı yol, aynı viraj, aynı son… Tesadüf mü, yoksa göz göre göre gelen bir ihmaller tablosu mu?
Seyirtepe mevkii, coğrafi yapısı itibarıyla yüksek ve riskli bir güzergâh. Ancak bu risk, gerekli önlemler alındığında büyük ölçüde azaltılabilir. Yol kenarlarında bulunması gereken koruyucu bariyerlerin olmaması, en küçük bir hata ya da kaygan zeminde yaşanan kontrol kaybını ölümle sonuçlanan bir kazaya dönüştürüyor. Bariyerler belki kazayı tamamen engellemez, ama aracın uçuruma savrulmasını önleyerek can kayıplarının önüne geçebilir.
Bölgede yaşayan vatandaşlar da artık sessiz değil. “Her kazadan sonra üzülüyoruz, ama sonra her şey unutuluyor” diyen vatandaşlar, yıllardır bu noktada bariyer ve uyarı levhası talep ettiklerini dile getiriyor. Her yeni ölümle birlikte bu talepler daha da yükseliyor. Çünkü ortada kader değil, önlenebilir bir risk var.
Bu noktada yetkililere düşen sorumluluk büyük. Seyirtepe’de acilen koruyucu bariyerlerin yapılması, yol çizgilerinin yenilenmesi, uyarı levhalarının artırılması ve özellikle kış aylarında ek güvenlik önlemlerinin alınması gerekiyor. Alınacak her önlem, belki de bir annenin evladını, bir ailenin ocağını kurtaracak.
Artık bu yol “ölüm yolu” olarak anılmamalı. Her yeni kazadan sonra aynı cümleleri kurmak yerine, kalıcı çözümler görmek istiyoruz. Çünkü bir şehir, gençlerini ve vatandaşlarını ihmallere kurban vermemeli. Seyirtepe’de yaşananlar, bir uyarı değil, açık bir çığlıktır. Bu çığlığa kulak verilmesi artık bir tercih değil, bir zorunluluktur.