Vicdani Muhasebe

İnsanın en büyük yolculuğu, kendisiyle yüzleştiği yolculuktur. Vicdan, bu yüzleşmenin en sessiz ama en güçlü rehberidir. İnsan, günün sonunda yalnız kaldığında, yaptığı ya da yapmadığı her şeyin hesabını en önce vicdanına verir. İşte bu içsel sorgulama “vicdani muhasebe”dir.

Abone Ol

Vicdani muhasebe, başkalarının görmediğini gören, duymadığını duyan bir hakem gibidir. Yalnızlığın sessizliğinde, çıkarların sustuğu, menfaatlerin yok olduğu bir noktada insan kendisine şu soruları sorar:

  • “Bugün adaletli miydim?”
  • “Kimse görmese de doğru olanı yapabildim mi?”
  • “Bana emanet edilenlere ihanet etmeden taşıyabildim mi?”
  • “Gücüm yettiğinde zulmetmedim mi?”

Bu muhasebe, insanın hayatına yön veren en sağlam terazidir. Çünkü insan, dışarıya istediği yüzü gösterebilir ama vicdanına karşı maskesizdir.

Vicdani muhasebe yapabilen bir insan; nefsini sorgular, yanlışlarını görür ve telafi etme cesareti bulur. Bu cesaret, yalnızca hata yapmamak değil, hatasını kabul edip düzeltme iradesini taşımaktır. Zira vicdan, en ağır yükü affedilmeyen yanlıştan değil, affedilmeyen pişmanlıktan doğurur.

Toplumların çürümesi de dirilmesi de bireylerin vicdani muhasebesiyle ilgilidir. Her birey kendi nefsini sorguladığında, adalet ve merhamet toplumsal hayatta daha görünür hale gelir. Aksi halde, sorgulanmayan her yanlış, bir sonraki yanlışa davetiye çıkarır.

Sonuç olarak, vicdani muhasebe sadece dünün değil, yarının da hesabını yapmaktır. İnsanın içsel huzuru, vicdan defterini temiz tutabilmesindedir. Çünkü huzur, dışarıdaki kalabalıkta değil, içerideki sessizlikte kazanılır.