Sözde Sanat, Özde İsraf!

Sanat halk içinse, o zaman halkın sesine beklentisine kulak verilmeliydi !

Abone Ol

Yerel haber sitelerinde karşılaştığım bir haberde, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından finanse edilen “Bir Anadolu Şenliği” adlı konserler dizisinin Hakkâri ve Yüksekova’da gerçekleştirileceği duyuruluyordu.

Etkinlik takvimi şu şekilde:

22 Ağustos – Murat Dalkılıç

• 23 Ağustos – Bengü

• 25 Ağustos – Yudum

• 26 Ağustos – “Yüreğimdeki Türküler”

• 29 Ağustos – Merve Özbey

• 30 Ağustos – Oğuzhan Koç

• 1 Eylül – “Dilimdeki Türküler”

• 2 Eylül – Türkülerle Grubu

Sahne yerleri: Eski Hakkâri Belediye Alanı ve Eski Yüksekova Stadyumu diye geçiyor.

Haberde Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu etkinlikleri “sanatı yaygınlaştırmak ve halkı sanatla buluşturmak” amacıyla düzenlediğini belirtiyor. Ancak detaylara bakıldığında mesele yalnızca konser düzenlemekten öteye ; kamu kaynaklarının kullanım biçimi ciddi şekilde sorgulanmayı gerektiriyor.

Bahse konu şarkıcıların bu toprakların kültürüyle, halkın diliyle ya da yaşadığı sorunlarla, taşıdığı değerlerle bağ kurmamış olması dikkat çekiyor.

Gece hayatı ve sahne şovlarıyla öne çıkan bu isimlerin, halkla geçmişten bugüne ortak bir hafızası veya kültürel ilişkisi bulunmuyor. Bu nedenle söz konusu etkinlikler “sanat” adı altında yürütülse de, halkın kültürel ihtiyaçlarına yanıt vermeyen gösterilerden öteye geçmeyecektir.

Cevap bekleyen asıl soru ise şu:

Bu etkinlikler gerçekten Hakkâri halkı için mi planlandı, yoksa bu bir yerlerde masa başında alınan merkeziyetçi bir dayatmanın kararıyla mı organize edildi?

Çünkü; getirilecek şarkıcıların bu toprakların sesiyle, derdiyle, diliyle bir ilgisi yoksa; o zaman bunları kim, neye göre seçip bu bölgeye gönderiyor?

Bu, doğrusu merak konusudur.

Toplumun değerleriyle ilgisi olmayan isimlere “sanatçı” unvanıyla etiketleyip milyonlarca liralık kamu kaynağının bu etkinlikler için aktarılması; halkın emeği, alın teri ve vicdanı açısından kabul edilemez bir durumdur.

Bu etkinliklerin bütçesiyle Hakkâri’de :

Dengbêj geleneği desteklenebilir, kültürel miras korunabilir.

• Cilo-Sat, Cennet-Cehennem Vadisi, Geverok, Çarçela, Dalanper dağları ve göllerinin tanıtımı yapılabilir.

• Hakkari'nin her ilçesine millet bahçeleri ve büyük çocuk parkları yapılabilir.

Devlet desteği ile büyük köylere halı sahalar yayılabilir.

Eroin tacirlerinin ağına düşen madde bağımlıları tedavi edilebilir.

Şemdinli ve Derecik’e yıllardır beklenen tünellere başlanabilir

• Yüksekova’daki yeni hastane tamamlanabilir, doktor açığı kapatılabilir.

• Köylere yol, su ve altyapı; özellikle sıcak asfalt götürülebilir.

• Yerel üreticiye ve çiftçiye doğrudan destek verilebilir.

• Şemdinli balı gibi bölgesel ürünlerin tanıtımı için teşvik ve tanıtım sağlanabilir.

Bunlar halkın gerçek beklenti ve ihtiyaçları iken milyonlarca lira, halkla hiçbir kültürel bağı olmayan şarkıcılara ödenecek olması kamu vicdanını derinden yaralıyor.

Ayrıca, aşağıdaki sorulara kamuoyu adına cevap verilmeli…

• Bu şarkıcılar kim tarafından, hangi kriterlere göre seçilip Hakkari’ye gönderiliyor?

• Harcamalar hangi kalemden yapılacak ?

• Bu etkinliklerin bölgeye katkısı ne olacak?

• Halk bu etkinlikleri gerçekten istiyor mu?

• Şarkıcılar bölge halkı nezdinde ne kadar tanınıyor, ne kadar kabul görüyor?

Bu sorulara cevap gelir mi? Hiç sanmam. Çünkü şeffaflık yok.

Bu sorulara net yanıt verilmediği sürece, harcanan paranın gerekçesi de inandırıcılığını yitiriyor.

Sanat halkla, halka yapılmalı halkın diliyle, kültürüyle, coğrafyasıyla bağ kurmalı.

Bu bağ koparsa, yapılan şey halkı temsil eden bir sanat değil, reklam ve israf olur.

Bu aşamada, halkın sevgisini kazanmış olan Sayın Valimiz, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerimizin bu konuda sessiz kalmamaları büyük önem taşımaktadır. Zira bu mesele yalnızca bir etkinlik değil, aynı zamanda halkımızın hakkı ve hukuku ile doğrudan ilgilidir.

Aynı şekilde yerel medya da bu meseleye sahip çıkmalıdır. Ahalinin görüşü alınmalı, basit sokak röportajları bile halkın bu etkinlikleri gerçekten isteyip istemediğini ortaya koyulabilir.

Sanat ancak halkla birlikte ve halk için yapıldığında anlamlıdır.

Aksi takdirde, kültürel bir buluşmadan çok, kaynak israfı, vicdan yarası ve adalet duygusunun zedelenmesine dönüşür.

Halk adına yapılan her işin, toplumun gerçek ihtiyaçlarına cevap vermesi gerekir.

Yoksa sanat adı altında yapılan bu organizasyonlar, toplumu değil; yalnızca belli çevreleri şarkıcıları ve onlara bu fırsatı tanıyanları memnun eder.

Buda kul hakkına girer …