Ne Gençlik Kaldı Ne Gelecek “Hakkari’nin Sessiz Çığlıkları”

Hakkâri’de gençler, sabah ezanıyla başlayan günlerine fiş basarak, çay taşıyarak ya da raf düzenleyerek giriyor.

Abone Ol

Bazı şehirlerde gençlik, sabah ezanında başlar.

Çünkü o şehirde hayal kurmaya vakit yoktur, geç kalınacak bir mesai vardır.

O şehirlerden biri Hakkâri’dir.

Dağları göğe yaslanmış bir memlekette, ne yazık ki gençler en çok yere bakar olmuş.

Çünkü umut büyümez burada, çünkü bir çocuğun ilk işi, kendi çocukluğundan istifa etmektir. Hakkâri’de fabrika yok, sanayi yok, tekstil atölyesi yok.

Ama üçer beşer zincir market var.

A101, ŞOK, BİM… Bir de gençliğini fiş basarken tüketen çocuklarımız var. İndirim raflarını düzenleyen ama kendi hayatı hep eksik olan delikanlılar… Sabahtan akşama kadar kasada ayakta duran, sonra cebine asgari bile denemeyecek bir ücret konan genç kızlar…

Cafelerde çay taşıyan, dönercilerde bulaşık yıkayan, gece kapanışta yer silen gençlerimiz var.

Yorgunlukları market raflarında dizili.

Hayalleri ise, soğuk döner tezgâhlarında unutturulmuş.

  • Çoğu zaman sigortasız.
  • Sözleşmesiz.
  • Güvencesiz.

“İdare et” denilerek bir ay boyunca ezilen, sonra bir bahane bulunup işten çıkarılan gençler…

Ve içlerinden bazıları var ki, evin geçimini sırtlamış.

Annesinin hastane yolculuğu onların mesaiden dönerkenki gözyaşına karışıyor.

Kardeşine kalem alınacaksa, o çayın servisinden gelen bahşişle alınacak.

Ama ne yazık ki o gencin emeğini gören yok.

Daha da acısı:

Genç kızlarımız…

Çoğu zaman “kafede çalıştığı” için ayıplanan,

Ama aynı zamanda ev geçindirmek zorunda olan…

Bir yandan toplumun bakışıyla, öte yandan patronun vicdansızlığıyla ezilen…

Saat gece yarısı olmuş, ama o hâlâ temizlik yapıyor.

Yarın sabah yine ilk otobüse binecek.

Ve kimse onun “hayatı”nı sormayacak.

Çünkü Hakkâri’de genç olmak;

Bir zincir marketin stok raflarında unutulmuş hayallere benzer. Bir dönercinin yağlı tavasında eriyip giden umuda. Bir kafenin camında silinip duran bir geleceğe benzer.

Bu şehrin esnaflarına sesleniyorum,

Siz bu çocuklara vicdanınızla değil, terazinizle bakarsanız, Ne teraziniz doğru tartar, ne dükkânınız bereket görür.

Bu çocuklar bizim geleceğimiz.

Ama siz onlara bugünü bile çok görüyorsunuz.

Asgari değil, asaletli muamele görmeleri gereken bu gençleri,

Siz hesap fişinin altına ezdiniz.

Unutmayın,

Bir gencin alın terinden kar elde eden bir şehir,

Uzun vadede kendi vicdanından zarar eder.

Hakkâri, gençlerini kaybediyor.

Ve kaybettiği her gencin ardından, bir sokağı daha kararıyor.

Bir çocuğun emeğine göz diken eller, sadece o çocuğun geleceğini değil,

Bir milletin onurunu da çalıyor.

Şimdi size bir çağrım var:

İşletme sahibiysen, genç çalışanına adaletli ol.

Mülk sahibiysen, kira sözleşmesine değil insan onuruna saygılı ol. Toplumda bir yerin varsa, bu gençlerin sesi ol.

Çünkü bir şehir, gençlerini ne kadar tutabiliyorsa o kadar güçlüdür.

Ve Hakkâri, ancak gençleri bu şehirde kalmaya değer bulursa iyileşir.

Söylenecek çok söz var ama en çok da susanlara söylemek gerek:

Çocukların emeğini görmeyen gözler, bir gün kendi çocuğunun gözyaşında boğulur.

Not: Bu yazıyı yazmamın sebebi, Hakkâri’deki gençlerin sosyal medya üzerindeki itiraf sayfalarına yazdığı dert dolu mesajlardır. Her biri bir haykırış, bir suskunluğun kalemle boğulmuş hâli. Ben de o seslerin sesi olmak istedim. Çünkü bazı sessizlikler çok şey anlatır; ve bazı yazılar sadece okunmaz, hissedilir.