“Terörsüz Türkiye” ve “silah bırakma”, kavramsal anlamlarıyla kimsenin itiraz
etmeyeceği sevimli ifadelerdir. “Kardeşlik” romantik bir kavram değildir. En yüce idealler bile adaletle
yoğrulmadığında anlamlarını kaybederler. Kısacası adalet olmadan ne barış nede kardeşlik olur.
Elbette Kürt sorunu Türkiye’nin esaslı meselelerinden biridir ama tek meselesi
de değildir. Türkiye; hukuk ve demokrasi sorunu, kuvvetler ayrılığı, yargı
bağımsızlığı, adil yargılanma gibi ciddi yapısal sorunları olan bir ülkedir.
Ülkede demokratik bir düzen tahkim edilmediği sürece hiçbir şey rayına
oturmayacaktır.
Muhalife ayrı, muktedire ayrı bir yargı muamelesinin işletildiği bir düzende
hangi sorunu kalıcı olarak çözeceksiniz?
Hukuku zedeleyen, özgürlüklerin ufkunu karartan uygulamalar sürdükçe; PKK
silahsızlandırılsa, Öcalan’a umut hakkı tanınsa, dağdaki gelip düz ovada siyaset
yapsa bile her şey sütliman olmayacaktır.
Türkiye, kendi Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını uygulama konusunda bile
sınıfta kalan bir ülkedir.
Çünkü biz hukukun defterini çoktan dürdük
Buradan bakınca; “Türkiye hukuk devletidir, yargı bağımsızdır, hâkim ve
savcılar kimseden emir almaz, tarafsızdırlar” söylemleri havada kalıyor.
AİHM kararına rağmen Selahattin Demirtaş, AYM kararına rağmen şehir
plancısı Tayfun Kahraman, milletvekili Can Atalay hâlen cezaevinde
tutuluyorsa hangi hukuktan söz edeceksiniz?
Şunu da belirteyim: Bunlar sembol isimlerdir. Adı sanı duyulmamış nice kimsesiz insan haksız yere tutsaktır. Seçilmiş belediye başkanları yerine seçilmemiş bürokratları atayıp kayyum sistemini devam ettirdiğiniz müddetçe hangi anayasal düzenden bahsedeceksiniz?
Tutuksuz yargılama evrensel bir hukuk kuralı olarak ortada dururken; muhalefet
belediye başkanlarını tutuklu yargılamayı sürdürürken hangi bağımsız yargıdan dem vuracaksınız? Masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı hukukun temel kurallarıyken ve bu kuralları işletme ihtiyacı hissetmezken hangi hukukun üstünlüğüne vurgu yapacaksınız?
Demokratik, hukuki ve anayasal bir düzende kimse layüsel değildir. Ama herkes eşit muameleye tabi olma hakkına sahiptir. Birilerini sevmeyebilirsiniz ve yaptıkları hatalar yüzünden eleştiri hakkınızı da sonuna kadar kullanabilirsiniz. Fakat herkese hakkını teslim etmek zorundasınız! Bu, ilahi bir düsturdur. Hukuk, insanların geçmişteki yanlışlarını ya da doğrularını tartmaz. Hukuk, adaleti esas alır.
“Adalet, konforlu zamanların süsü değil, zor zamanların can simididir. Ve bizim
inandığımız kitap, bu konuda hiçbir kaçış noktası bırakmaz. İlahi emir açıktır.”
(Mustafa Yeneroğlu, Serbestiyet, 09.12.2025)
AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamamak, hukuk ve özgürlükler
üzerindeki siyaset gölgesinin ne boyutlarda olduğunu göstermeye yeter de artar.
Kürt meselesi dâhil olmak üzere barışı tesis etmek, demokrasiyi tahkim etmek
için hukuk reformları yapılsaydı, ülkenin selameti için daha kalıcı bir çözüm
imkânı doğmaz mıydı?
Hukuk ve adaleti önceleyen ortak bir bilinç kurulmadan hiçbir siyasal zemin
güçlü olmaz. Siyaset, adalet duygusuna yaslanmadan hiçbir toplumsal sorunun ağırlığını
taşıyamaz.
Olup bitene bakınca, birilerinin hukuksuz ve muhalefetsiz bir ülke isteğine
kapıldığı görülüyor. Bu yüzden “hukuk ve demokrasiden ses yok” diyoruz.
Bu ülke yargı ülkesi değil, hukuk ülkesi olmalıdır.