Hakkari Haber

HDP’li Dede Hakkari’deki Maden Sahalarını Meclise Taşıdı

HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAGEP)’in Hakkari’de 5 bölgenin maden sahasına açılmasını meclise taşıdı.    

Abone Ol

COLEMERG HABER

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Sait Dede, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), 68 ildeki 766 bölgede maden ruhsatı verilmesi için 24 Ağustos’ta ruhsat ihalesi ile ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ye soru önergesi verdi.

Hakkâri merkez, Yüksekova ve Derecik ilçelerinde bulunan Cilo Sat Gölleri, Govend Dağı, Korgan Köyü, Ördekli (Kotranis) Köyü vadisi ve Nebirnav Yaylasının 20 Temmuz 2020 tarihinde ihaleye verildiğini anımsatan Millevekili Dede,” İhale duyurusu yapılan ve 24 Ağustos 2020 tarihi itibariyle ihale süreci başlatılan 68 ilde toplam 766 bölgeyi kapsayan ve 892 bin 814 hektarlık bir alana tekabül eden yeni maden sahaları için Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü söz konusu bölgelerin belirlenme süreçleri ve şartlarına dair kamuoyu ile herhangi bir bilgi paylaşmamıştır dedi.

Türkiye’yinin adeta bir maden arama sahasına dönüştürüldüğünü ifade eden Dede,: söz konusu ihalenin ortaya çıkaracağı sorunların çeşitliliği ve büyüklüğü ilgili bölgelerde yaşayan yurttaşlarda tedirginliğe yol açmaktadır. Doğal yaşamın dengesini bozacağı belirtilen başta yaşam alanlarına olan yakınlığı ile içme suyu ve hava kirliliği olmak üzere tarımsal sulama, hayvancılık için kullanılan mera alanları, doğal sit alanları, tarihi ve turistik alanlar, barajlar, göller, dere yatakları, yer altı sularının rejimleri, iklim değişikliği, ekolojik dengeyi bozmasına yönelik tehlikelerin ekonomik kazanç karşısında göz ardı edilmesinin yaratacağı doğal ve toplumsal krizin bütün boyutları ile araştırılması amacıyla Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.

​Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün (MAPEG), 6592 sayılı kanunla değişik 3213 sayılı Maden Kanunu’nun hükümleri uyarınca hukuki durumları sona eren 766 adet maden sahasını ihale edilmek üzere Maden Kanunu’nun 30. Maddesine göre aramalara açılacağı duyurulmuştur. 24 Ağustos 2020 tarihi itibariyle de ihalelere başlanacağı belirtilmiştir. Bilindiği üzere 3213 sayılı Maden Kanunu içerisinde maden faaliyeti olan alanların izne tabi olanlar olması halinde ilgili izinlerin yetkili bakanlıklardan alınması gerektiği belirtilmektedir. Ancak belirlenmiş olan 766 bölge ve 892 bin 814 hektarlık alan içerisinde devlet ormanları alanları, yaban hayatı koruma alanları, mera ve otlak alanları, sit alanları, tarihi ve kültürel koruma alanları ve bu alanlara ulaşımın sağlanacağı güzergahlar bulunması sebebiyle ilgili kurum ve kuruluşlardan izin almak zorunlu kılınmış olup; dikkat çekmeye çalıştığımız nokta ise ilgili izinlerin alınıp alınmadığı hususu ve söz konusu izinler alınırken verilen izinlerin gerekçelerinin, içeriğinin ne olduğu ve kamuoyu ile paylaşılmaması durumudur. Dolayısıyla hükümetin ve kamu kurumlarının birincil derecede önem verdiği konunun toplumsal ve doğal yaşamın korunması yönünde olup olmadığı merak konusudur. Ortaya çıkabilecek doğal afetlerin yakın zaman içerisinde Giresun ilçelerinde karşılaştığımız sel felaketi gibi örnekler ile karşımızdayken ihale alanlarının belirlenmesi ve hukuki durumların sona ermesinden önce toplumu oluşturan kişi ve kurumların mevcut politikaların dışında tutulması kabul edilmesi mümkün olmayan bir yaklaşımdır. Ekonomik kazanç derecesinin yaşamsal olan her değeri göz ardı ederek hükümetin temel politikası haline getirilmesi ileride telafisi mümkün olmayacak olan doğal afetlere ve toplumsal krizlere yol açacaktır. Bu sebeple en kısa zamanda başta jeolojik yapı ve ekolojik çeşitliliği tehdit eden ve bozacağı aşikar olan bu denli büyük bir madencilik politikasının yerel iklim ve peyzaj, toprak ve bitki örtüsü, yer altı sularının kirlenmesi, hava kirliliği, tarımsal alanların yok edilmesi gibi hayati konularda büyük değişim ve dönüşüm yaratacağı açık olan ihalelerin ve ihale sürecine yönelik Anayasa’nın 98’inci ve içtüzüğün 104’üncü ve 105’inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını teklif ve arz ederim”

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih DÖNMEZ tarafından Anayasa'nın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96'ncı ve 99'uncu maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Bakanlığınıza bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün yayınlamış olduğu maden arama ve işletme ihale sürecine göre 68 ilde belirlenmiş 766 maden sahası 24 Ağustos 2020 tarihinde ihaleleri yapılmaya başlanarak 892 bin 814 hektarlık bir alanda işlemlere kısa sürede başlanacağı belirtilmiştir. 2018 yılı verilerine göre 616, 2019 yılı verilerine göre ise 417 yeni maden sahası ihaleye açılmış durumdadır. Sürekli olarak dile getirdiğimiz şekilde söz konusu ihale süreci başlamadan evvel ilgili bölgelerde yaşayan yurttaşlar ile herhangi bir şekilde müzakere edilmemesi, fikir ve görüşlerinin alınmaması, sivil toplum örgütleri ile beraber hareket edilmemesi gibi kronikleşmiş anti demokratik yönetim politikalarınız Türkiye halklarının sahip olduğu her değeri zaman içerisinde aşındırarak yok etme seviyesine getirmektedir. Anayasanın 56. Maddesinde belirtilen “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” ihlal edilmektedir. Söz konusu 766 yeni maden sahası içerisinde Hakkari İli sınırları içerisinde bulunan Cilo Sat Gölleri, Govend Dağı, Nebırnav Yaylası, Ördekli Köyü Vadisi ve Korgan Köyü bölgeleri genel olarak beşeri yaşam alanı olmakla beraber hayvancılık ve tarım alanlarının yoğun olarak icra edildiği yerlerdir. Ayrıca doğal sit alanı, turistik alanlar, tarımsal sulama ve içme suyu alanları olarak kullanılan bu bölgelerin maden sahası olarak kullanıma açılması yaşam hakkına doğrudan bir müdahaledir. Jeolojik yapı, ekolojik yapı, yer altı sularının rejimi, yerel iklim özellikleri, doğal peyzajın değişimi gibi doğal yaşamın her nüvesini etkileyen madencilik politikası yurttaşlar ve onların sözcüleri konumunda bulunan sivil toplum kuruluşları, tüzel ve özel kişiler ile kamuoyu nezdinde şeffaf bir şekilde sürecin detayları paylaşılmadan gerçekleştirilmesi doğal ve toplumsal bir çok krize sebebiyet vermesi kaçınılmaz bir hale gelecektir.

Bu bağlamda;

1. Hakkari ili sınırları içerisinde bulunan 5 bölge hangi şartlara göre belirlenmiştir?

2. Söz konusu 5 bölgeye dair daha önce hangi yıllarda keşif çalışmaları yapılmıştır? Keşif çalışmaları yapılırken hangi kurumlar bilgilendirilmiştir?

3. Hakkari ili sınırları içerisinde bulunan bölgelerden ne kadarlık bir maddi kazanç sağlanması öngörülmektedir? Söz konusu maddi kazancın miktarı içme suyu, tarımsal sulama, turistik gezi, hayvancılık gibi gelirleri mahsup edebileceğini düşünüyor musunuz?

4. İhaleye açılan maden alanlarında çıkarılması öngörülen madenler hangileridir? İhale içeriğinde belirtilmemesinin gerekçeleri nelerdir?

5. Güvenlik ve savaş politikaları gereği tarım ve hayvancılığın bile yasaklandığı Hakkari ili meralarında İçişleri Bakanlığı ile yapmış olduğunuz bir görüşme söz konusu mudur? İçişleri Bakanlığının bu konudaki görüşleri nelerdir?

6. Tarım ve Orman Bakanlığı’nı bu konuda bilgilendirdiniz mi? Tarım ve Orman Bakanlığının bu konudaki görüşleri nelerdir?

7. İhale süreci başlatılmadan önce ilgili bölgelerde yahut o bölgelere yakın yerlerde ikamet eden yurttaşlara bu konuda bilgi verildi mi? Yurttaşların şikayet ve talepleri nelerdir? Bilgi verilmediyse bunun gerekçeleri nelerdir?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün duyurusunu yapmış olduğu 68 ilde toplam 766 bölgeyi kapsayan maden arama ve işletme ihale sürecinin 24 Ağustos 2020 tarihi itibariyle başladığını kamuoyu ile hiçbir şekilde ortaklaşmadan ve paylaşılmadan ilgili müdürlüğün sitesinden öğrendik.

Defalarca belirttiğimiz ve Halkların Demokratik Partisinin temel politik yaklaşımı olan şeffaflık adına hiçbir adım atılmadığını, sürecin yurttaşlardan ve kamuoyundan adeta gizli bir şekilde hukuki durumlarının sonlandığını son kertede öğrenmemiz doğal olarak bir yönetememe acizliğinin başka bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

AKP hükümetinin 18 yılda gerçekleştirdiği özelleştirme miktarı bugüne kadarki toplam özelleştirme miktarı olan 70 Milyar TL’nin 62 Milyar TL’si olarak hesaplanmıştır. Bu noktada yeryüzünde satacak, suyunu sıkacak, peşkeş çekilecek, yandaşa dağıtılacak, seçim çalışması ve örtülü ödeneklere harcanacak; hülasa para edecek bir şey bırakmayınca şimdi Türkiye’yi adeta bir gömü arama alanı olarak gören zihniyetin yeraltından medet umma acziyeti içerisinde debelenmesi ile karşı karşıyayız.

Doğal olarak bu acziyet; topluma karşı sorumlu olmayı, şeffaf olmayı, denetilebilir olmayı rafa kaldırmaya meyletmektedir. Bu yönde türlü cambazlıklarla yurttaşların yaşam hakkına kast edilmektedir. İktidarı döneminde adeta afet bölgesi haline gelen Türkiye’ye yeni afetler müjdelemektedir. Halkların Demokratik Partisi olarak Ekolojik denge ve doğal yaşam temel alınarak öncelikle ilgili sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar ile görüşülmesi, taleplerinin dinlenmesi ve uygulanması gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Ekonomik kriz enkazınızın toplumsal ve doğal yaşam krizlerine yol açmaması için bir an önce ihale süreçlerinin durdurulması ve kamuoyu ile şeffaf bir şekilde sürecin yeniden yapılandırılması talebi ve uyarısında bulunuyoruz”