Aradan bir yıl geçmesine rağmen olayın hâlâ aydınlatılmadığı belirtilen açıklamada, soruşturma sürecinin “şeffaf yürütülmediği” ve “adaletin engellendiği” vurgulandı.
Merkez Başkanı Av. Leyla Alipur tarafından okunan basın açıklamasında, dosyaya getirilen gizlilik kararının, ailenin ve avukatların bilgi taleplerinin reddedilmesinin, Adli Tıp raporunun aylarca gönderilmemesinin ve delillerin geciktirilmesinin sürece gölge düşürdüğü ifade edildi.
Açıklamada, “Rojin’in ölümü, bu ülkede kadınların yaşamlarının sistematik biçimde değersizleştirildiğinin acı bir göstergesidir. Yurt yönetiminden üniversite idaresine, kolluk kuvvetlerinden bakanlıklara kadar uzanan bir ihmal zinciri, yalnızca Rojin’in yaşamını değil, kadınların eğitim ve güvenlik hakkını da hedef almıştır.” denildi.
Avukatların çabalarıyla dosyaya eklenen raporda Rojin’in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA profili tespit edildiği hatırlatıldı. Buna rağmen etkin bir soruşturma yürütülmediği, dosyanın cinsel saldırı ihtimali yönünde genişletilmediği ifade edildi.
Hakkari Barosu Kadın Hakları Merkezi, Diyarbakır ve Van Baroları Kadın Hakları Merkezleri’nin de sürece dahil olarak kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunduğunu hatırlattı. Açıklamada, “Rojin Kabaş’ın ölümü münferit değildir; Şule Çet, İpek Er ve Gülistan Doku davalarında olduğu gibi, kadınların yaşam hakkını korumayan patriyarkal adalet sisteminin bir sonucudur.” ifadeleri yer aldı.
Merkez, ihmal zincirinde yer alan tüm kişi ve kurumların yargı önünde hesap vermesi gerektiğini belirterek, “Adli Tıp Kurumu’nun gecikmesinden yurt yönetiminin sorumluluğuna kadar her düzeyde hesap sorulmalı, gizlilik kararı kaldırılmalı ve deliller yeniden incelenmelidir.” çağrısında bulundu.
Açıklama şu sözlerle son buldu:
“Rojin için adalet talebimiz yalnızca bir dosyanın aydınlatılması değil, tüm kadınların yaşam hakkı, özgürlüğü ve güvenliği için verilen bir mücadeledir. Rojin’in ölümü aydınlatılmadan hiçbir kadın gerçekten güvende değildir. Bu nedenle soruyoruz: Rojin Kabaş’a ne oldu?”