Küresel iklim krizi tüm canlılığı tehdit ediyor. Araştırmalar, 1880’li yıllardan bugüne yapılan ölçümlerde dünya yüzey sıcaklığında belirgin artış görüldüğü, son 10 yılda ise sıcaklıkların en yüksek seviyelere çıktığı ortaya koydu. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) yayınladığı rapora göre bir buçuk derecelik sıcaklık artışı eşiğinin aşılması, geri dönüşü olmayan iklim krizine neden olabilir. 2053 yılına kadar “Sıfır emisyon” hedefi taahhüt eden Türkiye’de de, orman yangınlarına engel olunamazken, sürdürülen eko kırım durdurulmuyor. Özellikle Kürdistan’daki ağaç kıyımı, orman yangınları, baraj yapım politikaları ile sıfır emisyon hedefinin tutturulması mümkün görünmüyor.
Sıcak ve az yağış alan kentlerden biri olan Riha’da, iklim verilerine göre son 50 yılda sıcaklık artışı belirginleşirken, 2100 yılına kadar iki buçuk ile dört derece arasında sıcaklık artışı olması bekleniyor.
Edessa Düşünce Derneği, Riha’nın merkez (Karaköprü, Haliliye, Eyyubiye) ilçelerinde yaşayan gençler ile yaptığı saha çalışmasında, gençlerin iklim değişikliği hakkında farkındalığı ve yapılan çalışmaları araştırdı. 18-30 yaş arasındaki 404 gençle yapılan araştırmaya dair hazırlanan raporda, gençlerin iklim değişikliğiyle ilgili temel bilgilere sahip olduğu; kuraklık, sağlık sorunları, biyo çeşitlilik kaybı gibi etkileri doğru biçimde tanımlayabildiği, ancak bilgi düzeyi, toplumsal katılım ve çevresel eylem noktasında somutlaşmadığı kaydedildi. Aynı araştırmaya göre gençlerin büyük bir kısmı, yaşadıkları kentte belediye politikaları ya da sivil toplum kuruluşlarının çevreye dair faaliyetlerinden haberdar değil. Yalnızca beş gençten birinin, eğitim sürecinde doğrudan iklim değişikliği eğitimi aldığı belirtildi.
Katılımcıların verdiği yanıtlar, genel olarak iklim değişikliğinin gençler tarafından ciddi bir sorun olarak algılandığını ortaya koyuyor. Gençler, "İklim değişikliği Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir" önermesini 5 üzerinden 3.77 oranla kabul ediyor. Ayrıca, "İklim değişikliğinin önümüzdeki 10 yıl içinde hayatımızda ciddi olumsuz etkiler yaratacağını düşünüyorum" ifadesine verilen ortalama 3.81 puan ise gençlerin iklim krizinin uzak bir tehdit değil yakın zamanı tehdit eden bir gerçeklik olduğunu ortaya koyuyor.
Ankette sivil toplum örgütleri ve yerel yönetimlerin iklim krizine dair çalışmalarının yetersiz olduğuna işaret edildi. Yine gençlerin büyük çoğunluğu iklim değişikliğiyle ilgili doğrudan bir etkinliğe katılmadıklarını belirtti. Raporda, gençlerin iklim değişikliğine yönelik farkındalık düzeyi yüksek olduğu ancak "pratikte katılım ve eyleme geçme oranlarının görece düşük olduğu" kaydedildi.
Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 21.7’si eğitim hayatı boyunca iklim değişikliği konusunda doğrudan ve kapsamlı bir eğitim aldığını belirtti. Yüzde 41’i iklim değişikliği hakkında kısmen eğitim aldığını ifade ederken, yüzde 37.3’ü bu konuda hiçbir eğitim almadığını belirtti. Araştırma, eğitim sistemi içerisinde iklim değişikliği hakkında bilgilendirme düzeyinin düşük olduğunu ortaya koydu.
Araştırma sonuçları doğrultusunda yerel yönetimler, eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşlarına özellikle gençlerin iklim değişikliği hakkında bilgilendirilmesi ve pratik çalışmalara dahil edilmesi konusunda şu öneriler sunuldu:
“* Gençlerin yerel karar alma süreçlerine aktif katılımını sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalı, gençlerin sesinin çevre politikalarına yansıması sağlanmalıdır.
* Belediyeler ve yerel kurumlar, yürüttükleri çevre ve iklim politikalarını daha görünür, şeffaf ve anlaşılır biçimde kamuoyuyla paylaşmalı, gençler için özel iletişim stratejileri geliştirmelidir.
* Eğitim müfredatı, iklim değişikliği, iklim adaleti, sürdürülebilirlik ve çevresel haklar gibi konuları içerecek şekilde tüm eğitim kademelerinde yapılandırılmalı; yalnızca teorik değil, uygulamalı içerikler de dâhil edilmelidir.
* Çevre konuları, gençlerin yalnızca bilgi sahibi olmalarını değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk üstlenmelerini ve yerel düzeyde harekete geçmelerini teşvik edecek biçimde işlenmelidir.
* Sivil toplum kuruluşları, gençlerin çevresel farkındalık ve katılım düzeyini artıracak gönüllülük programları, farkındalık kampanyaları ve saha etkinlikleri düzenlemeli; bu faaliyetlerde gençlere liderlik rolleri verilmelidir.
* Belediyeler, STK’lar ve eğitim kurumları arasında iş birliğine dayalı çok paydaşlı çevre projeleri hayata geçirilmeli, gençlerin bu projelere yaratıcı katkı sunabileceği alanlar açılmalıdır.
* Yerel düzeyde çevre ve iklim politikalarının uygulanabilirliğini artırmak için toplum temelli izleme ve değerlendirme araçları geliştirilmeli, gençler bu süreçlerin parçası haline getirilmelidir.
* Katılımcıların büyük kısmının belediye ve STK politikalarından haberdar olmaması, mevcut iletişim araçlarının gözden geçirilmesi ve dijital odaklı yeni mecraların kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır.”