Düşünce Atlasımız

Toplum olarak genel özelliğimiz; bilgiye, veriye dayanmadan, kaynak ve delil ihtiyacı duymadan genel geçer düşüncelere itibar etme düşkünlüğümüzdür.

Abone Ol

Birçok konuda fikir değil, duyularımız etkindir; bunları da fikir zannederiz.
Kulaktan dolma birkaç bilgi kırıntısı ve hayatımızdan birkaç gözlemle yetiniriz.
Genel geçer hükümler, ideolojik kavramlar ve siyasi tarafgirlikler ile somut veriler çok farklı şeylerdir.

Zihnimizi siyaset ve ideolojiyle meşgul etmekten, rasyonel ve analitik
düşünmeye zaman kalmıyor. Lider olarak gördüklerimiz de bizi sürekli
ideolojiye, hamasete sürüklemekten geri durmuyorlar.

Olan bitenlerde her şeyden bir hikmet-i hükümet aramamızın sebebi,
düşünceden ziyade duygu dünyamıza esir düşmemizdendir.
Tarihin doğruları yerine masalları seven bir toplum olarak, gerçeklerle
yüzleşmek istemeyiz.

Dini konularda sahici bilgi yerine menkıbelere inanırız; çünkü din konusunda fikir sahibi değiliz. Çoğu zaman geleneksel anlayışımız, ilahi düsturun yerini alır. Çok basit sorunların aşılmaz, çözülmez olduğunu zannetmemiz, fikir atlasımızın yetersizliğinden kaynaklanır.

İnsanlığın ortak değeri olan sağduyu konusunda bile fikir yerine duygusallığı
tercih ediyoruz. Şartlar, menfaatler ve beklentiler değişince söylemimiz de, tutumumuz da değişiyor. Çünkü birçok konuda fikir sahibi değiliz.

Oysa önemli olan bizim nerede durduğumuz ve ne yaptığımız değil midir?

Lakin bireyi değiştirip dönüştürmeden, toplumun değişip dönüşmesine imkân
yoktur. Bu nedenle düşünce ufkumuzun fikrî altyapısını güçlü tutmalıyız. Toplumu
dönüştürmenin yolu eğitimden geçer.

İnsanın yüceltilmesi; güç yoluyla değil, eğitim yoluyla mümkündür. Okuyan
insan, kendini yeniler ve kuvvetlendirir. Fikirlerin çatışmasından hakikat, güçlerin çatışmasından ise felaket doğar.

Mesele söz söylemek değil; sözün bilgi zemininde fikir hâline gelmesidir.
Artık papatya falını bırakıp, eğer bir fikrimiz varsa kendimizi ona göre
konumlandırmamız gerekiyor.

Çünkü insanların bize bakışı, bize yükledikleri anlam, fikirlerimiz olacaktır.
Lakin hakikat, her yerde aranması gereken bir insanlık mirasıdır.
İdeolojik yaklaşım, olay ve olguların gerçekliğini algılamamızı engellemektedir.

Ezcümle: Kendi sorunlarıyla yüzleşmekten korkmayan ve bunları çözebilen becerikli, kabiliyetli bireyler fikir üretebilir.

Kur’an, insanı uyarmakta ve bilgi sahibi olduğu konuda konuşmasını istemekte;
bilgisi olmayan konuda tartışmasını ise hayretle karşılamaktadır.
(Âl-i İmrân Suresi, 66. Ayet)

Netice: Herhangi bir konuda tavır almadan önce kendimize şunu sormalıyız:

“Bu konuda ne okudum? Zihnimde ne gibi veriler var? Bilgi düzeyim nedir?”
Bunu yaparsak, iyi bir başlangıç yapmış oluruz sanırım.

“Nezan, denge xwe bılınd dıke; Zana gotina xwe.”

Cahil insan sesini yükseltir, bilge insan ise söylemini…