Türkiye’nin coğrafi ve ekonomik farklılıklarına dikkat çeken Akboğa, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinin sanayi ve turizm açısından gelişmiş olduğunu, buna karşın Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun iş imkanları ve sosyal etkinlikler açısından dezavantajlı durumda bulunduğunu vurguladı.
“Sınır ticareti bölgenin can damarıdır”
Akboğa, bölgeler arası ekonomik uçurumun derinleşmesini engelleyen en önemli unsurun sınır ticareti olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da vatandaşlarımız geçimlerini büyük ölçüde sınır ticareti üzerinden sağlamaktadır. Bunun yanında bölge halkı, pek çok ürüne sınırlar sayesinde daha kolay erişebilmektedir. Yine İran ve Irak’taki akrabalarla ziyaretler ve turistik geziler de bu sınırların sunduğu imkanlar arasındadır. Sınır komşularıyla gerçekleşen karşılıklı kazanç, iki bölge insanının adeta tek avantajıdır.”
“Vergi artışı halkı daha da zor durumda bırakır”
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı ekonomik dar boğazın en fazla Doğu ve Güneydoğu’da hissedildiğini dile getiren Akboğa, yüksek faiz oranları, düşen alım gücü ve işsizlikle boğuşan bölge halkının gümrük vergisi artışlarından doğrudan etkileneceğini kaydetti.
“Geçim kaygısının en üst düzeyde yaşandığı bu süreçte vatandaşlarımız çeşitli çözüm arayışlarına girmektedir. Kimileri sosyal medyayı kazanç kapısı haline getirmiş, kimileri indirim kuyruklarında yaşam mücadelesi vermektedir. Ancak sınır ticareti, bu bölgenin en önemli nefes kaynağıdır. Vergi artışları, halkı ve esnafı daha da zor durumda bırakacaktır.”
Akboğa, İran ve Irak sınır kapılarının Doğu ve Güneydoğu için adeta bir “can simidi” görevi gördüğünü belirterek, hükümetin bu konuda bölgenin dezavantajlarını göz önünde bulundurması gerektiğini ifade etti.