Mecliste görüşülen Turizm Teşvik Kanunu hakkında partisi adına söz alan HDP Hakkari Milletvekili Sait Dede, meclise sunulan teklif ile ilgili iktidarı eleştirdi.
Sunulan teklifin sermaye dostu bir düzenleme olduğunu savunan Dede, tarih ve kültür turizminde kamusal gelir elde edebilmek için kapsamlı ve etkili bir politikaya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Pandemi ile birlikte turizm sektöründe ciddi gerilemeler olduğunu ve çok sayıda insanın işini kaybettiğini anlatan Dede, bölge illerindeki bir çok turistik alanın maden sahasına dönüştürüldüğünü iddia etti.
Hakkâri’nin her açıdan çok önemli bir turizm ve ticaret merkezi potansiyeli bulunduğunu söyleyen Dede, uygulanan yanlış politikalar nedeniyle Hakkâri'de ne turizm ne ticaret kaldı iddiasında bulundu.
Eşsiz doğal güzelliğe sahip alanların tahrip edildiğini savunan Dede, “Geçmişte turistlerin ilgi odağı olan kaleler, camiler, medreseler, manastırlar ve saraylar kendi kaderlerine terk edildi. Yine, iki ülkeye sınır olan Hakkâri'de sınır kapıları kapatıldı” dedi.
Hakkâri’nin en önemli geçim kaynaklarından birisinin de sınır kapıları olduğunu dile getiren Dede ilde hâlihazırda iki sınır kapısı bulunduğunu söyledi.
Esendere ve Üzümcü Sınır Kapılarının belirli aralıklarla açılıp kapatıldığını belirten Dede, “ Değerli milletvekilleri, 3'üncü bir kapı daha var, aslında bu kapı var mı, yok mu arasında gidip geliyor. 2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla bu kapı açıldı, Derecik Sınır Kapısı. Yalnız ortada herhangi bir kapı yok. Kapı sadece seçim dönemlerinde açılıyor AKP'nin bütün genel başkanları, seçim meydanlarında "Derecik Sınır Kapısı Hakkâri halkımıza hayırlı olsun." diyorlar, oradan taşımalı getirdikleri kitle dağılıyor, hadi kapıyı görmeye gidelim, ortada kapı mapı yok, hayali bir kapı. Bakın, Esendere Sınır Kapısı ticarete açık olduğunda kota sınırlaması gibi keyfî uygulamalar rutin hâle getirilmişti, yurttaşların yanlarında getirdikleri birkaç kilo pirince dahi el konulmaktaydı. Şimdi, bu uygulamanın yasal bir dayanağı yoktu elbette, bu yüzden çoğu zaman dün yasak olan, bugün serbest olabiliyordu; ancak bugün serbest olan, sınırdan, gümrük muhafazadan geçen bir mal 4 kilometre ötede Jandarma noktasında yakalanıp kaçak sayılabiliyor” ifadelerini kullandı.
Hakkâri’de hukukun askıya alındığını savunan Dede, konuşmasını şöyle sürdürdü, “Bakın, yolda yürürken insanlar etrafınızı sarıyor, ellerindeki mahkeme kararlarını bize gösteriyorlar. Bu kararların birçoğu mülki amirlerin yaptıkları hukuksuzluklara karşı yurttaşların mahkemelere başvurup aldıkları yürütmeyi durdurma kararları. Örneğin, Yüksekova'da kayyum halkın evlerini nasıl yıkacağını, bu halkı nasıl mağdur edeceğini düşünmekle meşgul bu aralar. Bunu mahkemeye götüren yurttaşlar yürütmeyi durdurma kararı alıyor ama kayyum kaymakam bu kararı da tanımıyor. Şehir içi servislere ilişkin kayyum kaymakam yine keyfî bir karar alarak sözleşme şartlarını terk taraflı olarak değiştiriyor. Bunun üzerine yurttaşlar mahkemeye başvuruyor, yürütmeyi durdurma kararı alıyor ama kayyum bu kararı da tanımıyor. Şimdi, Yüksekova ilçesinde şehir içi ulaşım durmuş durumda ve halk ciddi mağduriyet yaşıyor. Bakın, yine, dokuz gün önce, Hakkâri'ye bağlı Kavaklı köyü halkı kaybolan hayvanlarını aramak için meralarına gidiyor, askerler üzerlerine ateş ediyor, daha sonra yanlarına çağırıp hakaret ediyor, darp ediyor ve günlerdir Valilikten herhangi bir ses seda yok. Şimdi, sizlere bu kürsüden soruyorum: Sayın milletvekilleri, bu yurttaşlar haklarını aramak için ne yapsınlar? Devletin bir yetkilisinin kanunlara, hukuk kurallarına uymasını nasıl sağlasınlar? Hukuk devleti ilkesinin en temel gereklerinden birisi, idari işlem ve eylemlerin yargı denetimine tabi olmasıdır.”