Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Kürt sorununu HDP ile çözebiliriz" açıklamasının ardından eski HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli'nin "Çözümün adresi İmralı" yanıtıyla başlayan siyasi tartışmalara ‘İmralı notları’yla katıldı.

Üç Ay İçinde 425 İşçi, İş Kazalarında Yaşamını Yitirdi Üç Ay İçinde 425 İşçi, İş Kazalarında Yaşamını Yitirdi

Pehlivan, yazısında 2013-2015 yılları arasında İmralı’da, Öcalan ile yapılan görüşmelerin kayıtlarına yer veren Pehlivan, "İmralı notlarına bakıldığında iki temel nokta görülüyor: Hem çok sert CHP eleştirisi hem de CHP’yi sürecin bir parçası haline getirme çabası" dedi. Pehlivan, Öcalan'ın CHP'ye hak verdiği konuşmasına ve devlet görevlisinin yanıtına da yer verdi.

Pehlivan'ın yazısının konuyla ilgili kısmı şöyle:

“Peki, konu 'çözüm süreci' ise Öcalan, CHP’yi nasıl görüyordu?

Yanıt için kütüphanemdeki bir kitaba göz atıyorum. 'Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa' adlı kitap, 2013-2015 yılları arasında İmralı’da yapılan görüşmelerin kayıtlarını ve Öcalan’ın mesajlarını içeriyor. Yani hem HDP heyetinin hem de devlet yöneticilerinin tanık olduğu sözleri aktarıyor. İmralı notlarına bakıldığında iki temel nokta görülüyor:

Hem çok sert CHP eleştirisi hem de CHP’yi sürecin bir parçası haline getirme çabası.

Uzatmadan, Öcalan’ın dediklerinden birkaç alıntı aktarayım:

'Bu süreci bizzat biz hazırladık tabii. Önce devleti ısıttık, ortak ettik. Şimdi de AKP’yi ısıtıyoruz. Öyle eskisi gibi değil, eskiden farklı olarak siz de varsınız tabii. Bütün bunlar sizin masanıza da gelecek. (Sırrı’ya dönerek) Solu da sizin çabalarınızla katıyoruz. BDP’nin rolü önemlidir tabii, öyle arabuluculuk falan değil. Gazetelerde ‘postacı’ gibi şeyler yazıyorlar, öyle değil. Bütün bu anayasal-yasal boyut, yani parlamento boyutu sizin işinizdir.

AKP’nin de CHP’nin de bütün bunları kendi içinde tartışması lazım. Sizin de onlarla görüşüp tartışmanız gerekir. Hatta canı isterse MHP bile katılır, katılmasa da kendisi bilir. CHP bir çıkmazı yaşıyor. Ben de varım dediği noktada adım atamıyor ya da ne dediğini bilmiyor.'”

Pehlivan şöyle devam ediyor: “Öcalan da o günlerde CHP’ye hak veriyor ve yasal zemin istiyordu:

'Düşünsenize, ağır cezalık bir mahkûm parlamentonun gündemine gelecek bir öneri sunuyor! Bunu hangi sıfatla yapıyorum, bu yasal mıdır? Hayır, suçtur. Bu yasadışılığın bir şekilde giderilmesi gerekecek.

MHP ve CHP gece gündüz ‘İşte bu hukuk dışıdır’ diye bağırıp çağırıyorlar. Doğru diyorlar, haklılar. Siz hemen Adalet Bakanı’na gidip anlatın, bu yasadışılığın giderilmesi gerekir deyin. Bakın, MİT müsteşarlarının dosyası halen savcıda duruyor. Bu bir darbeydi, çünkü müsteşarların yaptığının yasal dayanağı yoktur.

Benim durumuma dair ne olabilir? Örneğin infaz erteleme olabilir. Cumhurbaşkanı’nın da yetkisi var. Sağlık sorunları vesaire gerekçesiyle, sürecin sonuna kadar mesela. Fakat bunun olabileceğini sanmıyorum tabii. Siz yine de bunu AKP ile konuşmalısınız. Bunu konuşmamış olmanızı yadırgadım doğrusu.'”

Pehlivan, yazısında 15 Eylül 2013’te Pervin Buldan’ın, Selahattin Demirtaş’ın ve bir devlet yetkilisinin de katıldığı görüşme de değiniyor:

“Bakın İmralı’daki Öcalan ne diyor, devlet yetkilisi nasıl yanıt veriyor:

'Öcalan: AKP ile görüşme yapın; ateşkes sürmeli, yeni moda geçebilmeliyiz. Ortadoğu işte ateş içinde, bir çözüm bulmalıyız. Sonucunda anayasayı da uzlaşarak yazacağız. Sol, Kürt ve İslam ittifakı Türkiye’de yeni anayasanın sosyolojisidir. CHP’nin ırkçılığı ile olmaz. Bol bol röportaj yapın, TV’lere çıkın.

Yetkili: Dışarıda birçok kesim barışı gösterip savaş istiyor. Bunlara bir tek kelime bile vermemek lazım bence. Bunlar savaşı kışkırtmak için bir tek ‘Süreç bitti’ cümlesinin peşine düşecekler.'

Tartışmayı beklentilerimizle değil de olgularla yaparsak çözümü buluruz. Dün hiç yaşanmamış gibi yarına uyanamayız.’”