Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesince hazırlanan gerekçeli kararda, "Mahkememizdeki dosya açısından sanık, savunmasında açılan tüm davalarında kendisine yöneltilen suçlamaların ifade özgürlüğü hakkına müdahale teşkil ettiğini, milletvekili olarak görev yaptığı sürede Anayasa'nın 83. maddesinin birinci fıkrasının milletvekillerine sorumsuzluk ve dokunulmazlık korumasını verdiğini, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) ifade ettikleri görüşler nedeniyle cezalandırılamayacaklarının öngörüldüğünü ve yine milletvekillerinin fikirlerinin içeriğini Meclis dışında tekrarladığı ve yaydığı durumların da bu koruma kapsamında olduğunu kaydetmiştir" denildi.

Sanığın üzerine atılı eylemin Türk Ceza Kanunu’nda suç tipi olarak bulunduğu ve karşılığında ceza öngörülen suç olduğu tespitine yer verilen gerekçeli kararda, Demirtaş'ın dava konusu konuşması ile ilgili olarak mahkemede 9 duruşma yapıldığı, bunların 7’sinin aynı hakim tarafından yürütüldüğü ifade edildi.

"DEMİRTAŞ SOMUT DELİL SUNMADI"

Gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:

"Milletvekilinin siyasi görüşlerini ifade etme özgürlüğü elbette güvence altında olmalıdır. Ancak siyasi tartışma özgürlüğü, mutlak değildir. İfade özgürlüğü kapsamında ele alınmalıdır. Neticeten konusu suç teşkil eden eylemler dokunulmazlık zırhına tabi değildir. Nitekim anayasal koruma, milletvekiline bireysel olarak değil, Meclis'e ve Meclis'teki çalışmalarında sorunsuz şekilde yürütebilmesi için güvence sağlayan ayrıcalıktır. Bu açıdan sanık müdafilerinin sunmuş olduğu açıklamalar her ne kadar Meclis çalışmalarında benzer ifadeler kullanıldığı iddiasında bulunmuş iseler de bu açıklamaların dava konusu konuşma içeriği ile birebir aynı olmadığından sanığın eylemin Anayasa 83/1 fıkrası kapsamında yasama bağışıklığı ile korunması mümkün değildir."

Gerekçeli kararda, Demirtaş'ın iddianameye konu edilen konuşmayı kendisinin yaptığını ikrar ettiği ancak Cumhurbaşkanı ve Başbakanın şahsını hedef almadığını, hükümete yönelik eleştirilerini yaptığını savunduğu aktarılarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) göre ifade özgürlüğünün yokluğu halinde demokratik bir toplumdan söz edilemeyeceği ancak ifade özgürlüğünün de mutlak ve sınırsız olmadığı, bu hak kullanılırken bireylerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek tutum ve davranışlardan kaçınılmasının hem ulusal hem de uluslararası mevzuatlarda yer aldığı kaydedildi.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 5 Kasım 2018 tarihli bir kararında, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkin ayrıntılı değerlendirmelerin yapıldığı anlatılan gerekçeli kararda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Her 10 ilaçtan bir tanesi bulunamıyor" "Her 10 ilaçtan bir tanesi bulunamıyor"

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki 'Cumhurbaşkanına hakaret' suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil, devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur."

Kararda, iftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzenini cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ile şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadelerin düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmediği ve suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlandığı bildirildi.

"DEMİRTAŞ'IN SÖZLERİ ONUR, ŞEREF VE SAYGINLIĞI RENCİDE EDİCİ NİTELİKTE"

Mahkeme, gerekçeli kararında şu değerlendirmelere yer verdi:

"Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılmaması için, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanmamalı, ifadelerde küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan ögelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek ve eylem hukuka aykırı olacaktır. Siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda oldukları demokratik toplumlarda kabul edilmektedir. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanamaz. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ile hakaret ayrı ayrı değerlendirilmesi gereklidir. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilemez."

Demirtaş'ın katılanları açıkça hedef aldığı konuşmasında katılanlara yönelik sözlerinin muhatapların onur, şeref ve saygınlığını tereddütsüz bir şekilde rencide edecek nitelikte olduğu tespitinde bulunulan kararda, yapılan yargılamada hakaret suçunun unsurları oluştuğu kanaatine varıldığı kaydedildi.

Mahkeme, 22 Mart tarihinde yapılan duruşmada, Selahattin Demirtaş'ı, "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçundan 3,5 yıl hapis cezasına çarptırmıştı.