Ankara Belediyesi Eşbaşkan Adayı Kışanak Seçim Çalışmalarına Başladı Ankara Belediyesi Eşbaşkan Adayı Kışanak Seçim Çalışmalarına Başladı

Meclis Genel Kurulu’nda gündem dışı söz alan Halkların Demokratik Partisi Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Tahir Elçi davası, polis tarafından katledilen Kemal Kurkut hakkında verilen İstinaf kararını ve Yeni Şafak’ın bugün yayınladığı habere dair konuştu.

Dün görülen Tahir Elçi davasına değinen Beştaş, “Tabii ki bir yol katedilemedi, ‘harddisk’ler boş, kamera kayıtları yok ve tanıklar dinlenmiyor, maalesef, böyle devam etti. Bir ihbar mektubu var; bir polisin ihbar mektubu. Bunun da kimliğinin tespitinin can güvenliğini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle dinlenme talebi reddediliyor. Ama dün çok önemli bir veri ortaya çıktı, Deniz Ataş isimli bir şahıs -başka suçtan tutuklu- dosyada savcı olmayan, başka bir dosyada görevli Kenan Karaca'nın kendisini tehdit ettiğini, işkenceye eşlik ettiğini ve zorla, baskıyla ifade aldığını söyledi. İfadenin konusu şu: ‘Tahir Elçi cinayetini örgüt işledi’ diye anlatması istenmiş. Bu tam anlamıyla bir skandal, dehşet verici bir şey” dedi.

‘TAHİR ELÇİ CİNAYETİ KARARTILMAYA ÇALIŞILIYOR, İZİN VERMEYECEĞİZ’

Deniz Ataş isimli kişinin barolara mektup yazdığını aktaran Beştaş, “Kenan Karaca'nın nasıl yaptığını, işkenceye nasıl eşlik ettiğini ifade etmiş ve demiş ki: ‘Eğer bunu yapmazsan, örgütün üzerine yıkmazsan başın dertten çıkmaz; avukatlarına da söyleme, hiçbir şekilde kurtulamazsın.’ Evet, Tahir Elçi cinayeti karartılmaya çalışılıyor, var olan deliller de işte bu şekilde dinlenmiyor ya da ‘harddisk’ler boş çıkıyor ama bu davayı karartmalarına izin vermeyeceğiz” diye belirtti.

‘KEMAL KURKUT KARARINI KESİNLİKLE TANIMIYORUZ’

Polis tarafından katledilen Kemal Kurkut davasına dair de konuşan Beştaş, “Kameralar önünde üst bedeni çıplak bir vaziyette polis kurşunuyla öldürülmüştü fakat istinaf mahkemesi ailesine verilen tazminat kararını bozdu. Neden mi? Kemal Kurkut'u ‘saldırgan bir eylemci’ olarak niteledi ve ‘Eylemcinin öldürülmesi mubahtır’ dedi, yasal olarak kendince yasallaştırdı bunu. Hakikaten, Kemal Kurkut davasında sanıklar beraat etti, şu an bu dava istinafta ve ‘İçişlerinin de kusuru yok’ deniliyor ve bütün kusur ölen Kemal Kurkut'a yüklendi. Bu, her şeyden önce insanın vicdanını ve insanlık değerlerini yerle bir eden bir karardır. Eğer Kürt olmak suçsa ve kusursa, evet, Kemal Kurkut bir Kürt genciydi ve kameralar önünde öldürüldü; bu kararı kesinlikle tanımıyoruz, siyasi bir karardır” ifadelerini kullandı.

‘YENİ ŞAFAK’IN MASASI İSTİHBARATTIR’

Beştaş, Yeni Şafak gazetesinin HDP’li milletvekillerini hedef göstermesine de şu sözlerle tepki gösterdi:

“Yeni Şafak gazetesi -gazete demeyeceğim, gazete demeye dilim varmıyor, bir paçavra- bugün, benim de aralarında bulunduğum, bizim 17 milletvekilimizle ilgili bir manşet atmış. Bu manşetleri Tahir Elçi cinayetinden, Hrant Dink cinayetinden, Bahçelievler'e yönelik saldırıdan, Deniz Poyraz'ın katlinden gayet iyi biliyoruz. Tabii, 31 Mart seçimlerinden sonra musluğu kesilen ‘Yeni Şafak’ isimli, gazetemsi paçavranın HDP'ye saldırarak kendini var etmeye çalıştığını gayet biliyoruz. Bu zihniyetle hiçbir yere varamadık, varamayız; bu zihniyet hiç kimseye kazandıramaz; bu zihniyet sadece kaybettirir. Açıkçası, Yeni Şafak gazetesinin masası istihbarat ve emniyettir artık çünkü ‘Kimin yakını örgütte?’ diye haber yapmış ve vekilleri açlıktan hedef göstermiş. Ne demek ‘Kimin yakını örgütte?’ ya? Şu anda 5 siyasi parti var, iktidar partisi başta olmak üzere, kimin yakını örgütte diye araştıralım mı? Bu suç mu? Birinin amcası, dayısı, kardeşi, yeğeni dağda diye ya da yaşamını yitirmiş diye ya da cezaevindedir diye onları manşete çekip hedef mi yapacağız?

'BİZ DAĞDAKİ ÇOCUKLARIN GELMESİ; ORADA ÖLMEMESİ, ÖLDÜRMEMESİ İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ'

Bu sorunun kaynağı Kürt meselesi, yüz yıllık bir meseledir. Yüz yıl önce HDP yoktu. Kırk yıldır çatışmalı ortamda on binlerce insan yaşamını yitirdi. Oraya gidenler, dağa gidenler uzaydan gelmiyor, Papua Yeni Gine'den gelmiyor; maalesef hepimizin, herkesin bir yakını gitmiş olabilir, yaşamını yitirmiş olabilir, tutuklanmış olabilir. Biz HDP olarak tam da bunun için ‘siyaset’ diyoruz ‘onurlu bir barış’ diyoruz ve ‘demokratik çözüm’ diyoruz. Çözüm süreci de zaten tam da bu sebeple yürütülüyordu. Niye çözüm sürecine ihtiyaç duyuldu? Kürt sorunu demokratik yollardan çözülsün diye. Şimdi iktidar partisi Diyarbakır Anneleri'ni her fırsatta ifade ediyor. O annelerin çocukları dağda. Biz o çocukların gelmesi için mücadele ediyoruz, o çocukların orada ölmemesi, öldürmemesi için mücadele ediyoruz. Bu kadar açık cümleler.

'TEK BİRİMİZİN TIRNAĞINA ZARAR GELİRSE SORUMLUSU BU PAÇAVRADIR'

Bu kadar açık bir politikaya sahip olduğumuz hâlde Yeni Şafak gazetesi bir gün yazdığını diğer gün siliyor. Barış masası devrildi ama savaş masası kuruldu ve bu savaş masasına her yerde karşı çıkacağız çünkü biz hakikaten bunun bir yayıncılık faaliyeti olmadığını, operasyonel bir faaliyet olduğunu 15 Temmuz’dan ve birçok olaydan gayet iyi biliyoruz. Bu kirli ve çirkin yayıncılık anlayışını kınamakla yetinmiyorum, tek birimizin tırnağına zarar gelirse sorumlusu onlardır, bu paçavradır. Her gün bu şekilde hedef göstererek sadece kaybettiriyor, Türkiye'ye kaybettiriyor, olası barışa kaybettiriyor, hukuka kaybettiriyor, demokrasiye kaybettiriyor, aklıselim sorunları oturup konuşmaktır, tartışmaktır.

'YENİ ŞAFAK ŞU ANDA CEMAATİN YAYINCILIK POLİTİKASINI DİRİ TUTUYOR'

Kumpas, kara propaganda ve hedef gösterme cemaatin kendilerine öğrettikleri, okulda öğrettikleri iyi bir yöntem ve Yeni Şafak şu anda cemaatin o yayıncılık politikasını diri tutuyor ve tabii ki manşeti göstermeyeceğim, eminim herkes görüyordur ama bütün milletvekillerine ve Türkiye yurttaşlarına söylüyorum: Bir insanın yakını sebebiyle hedef gösterilmesi hangi insanlığa, hangi vicdana, hangi hukuka sığar? Ve bütün partilerde mutlaka vardır. Mutlaka vardır çünkü kökeni buradadır, Türkiye'nin içinden gidiyorlar yani niye gidiyorlar onu konuşalım, bu sorunun kaynağını konuşalım. Bu kaynağı kurutalım, asıl mesele kaynağı kurutmaktır. Yoksa ‘O gitti, bu gitti, bunun babası, bunun abisi, bunun kardeşi’ diyerek bu sorun çözülemez diyorum." (MA)