Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin iki koldan başlattığı buluşmalar, kapatma davası, ittifak tartışmaları, iktidar ve muhalefetin durduğu nokta ile Kürt sorunu başta olmak üzere ülkedeki gelişmelere dair konuştu.

Mezopotamya Ajansı'ndan Gökhan Altay ve Özgür Paksoy'a konuşan Buldan, “Kürtler kolay bir lokma değil” diyerek, ittifak ilkelerini bir deklarasyonla açıklayacaklarını söyledi. “Dolmabahçe’de yerimizi kim değiştirdiyse süreci o bitirdi” diyen Buldan, “Öcalan devreye girdiği an barış ve demokrasinin yolu açılır” dedi.

'BELKİ İLK DEFA HDP'YLE GÖRÜNEN KESİMLER VARDI'

HDP'ye yönelik kapatma davasından sonra sahaya çıkma kararı alan partinin ilk adresi Deniz Poyraz’ın katledildiği İzmir olmuştu. Buldan, "Sokaklara taşıdığınız eylem ve etkinliklerle neyi hedefliyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Kapatma davası bugün Türkiye’nin ana gündemi olabilir. Ama HDP’nin çok gündeminde olmayan bir konu. HDP’nin kapatılmasını düşünmediğimiz için halkımızla bu sürece sahip çıkmanın yol ve yöntemi elbette ki buluşmalardır. HDP’nin kapatılmayacağı mesajını iktidara vermek, bizi yerellere, halkla buluşmalarına ve etkinliklere yöneltti. Böyle bir kararı o yüzden aldık. Halkın bize sahip çıktığını, çıkacağını, HDP’nin hukuken kapatılamayacağını göstermek adına halka buluşmalarımızı başlattık. Bugün Antep’teyiz ama startı İzmir’den verdik. Deniz Poyraz, 17 Haziran’da İzmir’deki İl Örgütü binamızda katledilen bir arkadaşımız. Dolayısıyla o görüntüyü oradan vermek önemliydi. Ama bunu sadece HDP olarak yapmadık. İzmir’deki tüm demokrasi güçleriyle birlikte o görüntüyü verdik. Bu önemliydi. CHP ve sivil toplum örgütleri vardı. Bilmediğimiz ve tanımadığımız kesimler de vardı. Belki ilk defa HDP’ye gelen, ilk defa HDP’yle görünen kesimler vardı."

'KAPATMA DAVASININ ÜSTESİNDEN ANCAK VE ANCAK SİYASİ HAMLELERLE GELEBİLİRİZ'

Buldan, partisine gönderilen ve ikinci defa hazırlanan iddianameyi "İlk gelen iddianameyle, ikinci iddianame arasında çok büyük bir fark yok. Sadece içerisinden yaşamını yitirmiş insanları çıkarmışlar. Çünkü onlara da siyasi yasak getirme talebi vardı. Birkaç kişiyi elemişler. Bu kez gönderilen iddianame de diğerinin tıpkısı. Dolayısıyla geçen sefer oy birliğiyle reddedilen iddianamenin, bu sefer aynı saiklerle yeniden hazırlanması ve oy birliğiyle kabul edilmesinin altındaki neden elbette siyasidir" diye değerlendirdi ve "Buna karşı bir hazırlığımız var elbette. Bu iddianame karşısında elbette sessiz kalmayacağız. Her türlü savunmamızı hukuken ve siyaseten yapacağız. Bunun hazırlıklarını başlattık, devam ediyor. Türkiye’deki önemli hukukçular, tecrübeli avukatlar var. Geçtiğimiz günlerde bir toplantı gerçekleştirdik, iddianamenin siyasi bir iddianame olduğuna kanaat getirdik. Bunun üstesinden ancak ve ancak siyasi hamlelerle gelebiliriz. Hukuken de yapılması gerekenler var elbette. Bütün bunları değerlendirdik, bu sürece hazırlığımız devam ediyor. Yeri ve zamanı geldiğinde bütün bu süreçler işletilecek" diye konuştu.

Buldan, Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) çıkma ihtimali olan kapatma kararı için de "Türkiye’deki hiçbir karar, adaletin, hukukun, ülkedeki hakimlerin ve savcıların kendi iradeleriyle vermiş olduğu kararlar değil. Saray’dan talimatla kararlar çıkıyor ve bunlar uygulanıyor. Saray’dan, HDP için de böyle bir karar çıkarsa, kapatılır. Ancak biz HDP’yi kapısına kilit vurulacak bir parti olarak görmüyoruz. HDP bugün bu ülkede bir fikriyattır. Her yerde mayası tutmuş, insanların artık gönülden bağlı olduğu bir parti haline gelmiş. Şimdi bu kapatma halkı, kitlelerimizi ve seçmenlerimizi bir tedirginlik havasına sokabilir mi? Sokmamalı, sokmuyor da" dedi.

'ÇOK AÇIK VE NET SÖYLÜYORUM; ÇÖZÜM SÜRECİNİ BİTİREN AKP'DİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretinde HDP'yi kastederek, “Çözümü sürecini biz başlattık ama onlar sonlandırdı” sözüne de değinen Buldan, şunları söyledi:

"Çözüm sürecini bitiren parti AKP’dir. Onu çok açık ve net olarak söylüyorum. Çözüm süreci çok kıymetli bir süreçti. 3 yıllık bir süreçten bahsediyoruz. 2011’de başlayan, bir kısmı kamuoyuna açıklanmadan, devlet ve İmralı arasında gelişlerin ve gidişlerin olduğu bir süreç. Ama daha sonra kamuoyuna açık bir şekilde, bizim de içinde olduğumuz bir süreç. Çözüm süreci 28 Şubat tarihinde Dolmabahçe Mutabakatı’yla aslında son aşamaya gelen bir süreçti. Fakat son aşamasında Dolmabahçe Mutabakatı okunduktan ve kamuoyuna deklare edildikten sonra bir anda düğmeye basılır gibi, hem sürecin bitirilmese hem de 1 Kasım tarihine kadar ülkede demokrasi, hukuk, hak adına herşeyin ayaklar altına alındığı bir sürece tanıklık ettik. HDP’nin 7 Haziran başarısı AKP’yi çok tedirgin etti. AKP hükümeti de bu sebeple çözüm sürecinin bitirilmesinde düğmeye bastı.

'DOLMABAHÇE'DE KİMİN NEREDE OTURACAĞINA BİLE ERDOĞAN KARAR VERDİ'

Tayyip Erdoğan’ın o dönem 'Dolmabahçe Mutabakatı’nı tanımıyorum, doğru bulmuyorum, böyle bir şey olmadı' sözleri var. Oysa Dolmabahçe Mutabakatı’nda, mutabakatı okumak için bir araya gelen heyetin nerede oturacağına, kimin kimin yanında oturacağına bile Tayyip Erdoğan karar verdi. Biz bir ara oturduk, sonra bizi yerimizden kaldırdılar. İçeriye girip bir telefon görüşmesi yaptılar. O telefon görüşmesinden sonra bizim yerlerimizi değiştirdiler. Hatta neden böyle oldu diye sorduk. 'Beyefendiye danıştık, öyle yaptık' dediler. Bu kadar açık, bu kadar net bir süreci sonradan inkar etmeleri, çözüm sürecini kimin bitirdiğinin aslında bir göstergesidir.

Çözüm sürecinde vermiş olduğumuz emek, bedel ve bütün bunların ne olduğunu çok iyi biliyoruz. O süreci yürütmekten hiçbir zaman pişmanlık duymadık. Ama HDP’nin o süreçteki büyümesi, başarı elde etmesi, Türkiye halklarına umut olması ve 7 Haziran tarihinde yüzde 10 seçim barajını ilk defa kırarak parlamentoya girmesi AKP hükümetini oldukça tedirgin etti. Korkuttu. Bir nedeni de buydu. Kendi iktidarlarını ya da iktidarlığını kaybetme korkusuyla çözüm sürecini bitirdiler. Bir ülkenin geleceğini, Türkiye halklarının geleceğini kendi makamlarına, koltuklarına ve iktidarlıklarına heba ettiler."

Ahmet Türk TBMM'de: Bahçeli ile görüşme planım yok Ahmet Türk TBMM'de: Bahçeli ile görüşme planım yok

'AKP HÜKÜMETİYLE KÜRTLERİN BİR ARAYA GELMESİ SÖZ KONUSU OLAMAZ'

Erdoğan’ın ansızın Diyarbakır’a gelerek, 6 yıldır ağzına almadığı “çözüm sürecinden” bahsetmesinden sonra yeni bir “çözüm süreci” başlatacak yorumları hakkında ise Buldan şu yorumu yaptı:

"Bu da AKP’nin bir oyunu. Kendi kitlelerini ve özellikle küskün olan kesimleri tekrar kazanabilmek için bu tür şeyleri ortaya atıyorlar. Son dönemlerde AKP’nin oy kaybettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Anketlerde AKP oylarında baş aşağı giden bir durum söz konusu. Bu kesimleri tekrar kazanabilmek için bazı şeyleri ortaya atıyorlar. AKP hükümetiyle Kürtlerin bir araya gelmesi söz konusu olamaz. Niye olamaz? Bu kadar zorbalığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe, vicdansızlığa karşı Kürtler AKP ile yeni bir süreci başlatmak için masaya oturabilir mi? Asla oturamaz, oturmaz. Böyle bir şey söz konusu değil. AKP’nin bütün seçilmişlerimizi, milletvekillierimizi cezaevinde tuttuğu, belediye eşbaşkanlarımızın yerine kayyım atadığı, her gün bizlere operasyonlar yapıp ve tutuklamalar yaptığı, fezlekelerin her gün Meclis’e geldiği, dokunulmazlıkların kaldırılmasının gündemde olduğu, Kürtçe bir hutbe okuduğu için din alimlerinin tutuklattığı, Cumartesi Annelerini yargılattığı bir dönemde AKP ile masaya oturacak bir irade olabilir mi? Asla olamaz."

'MUHALEFETİN HDP İLE YAN YANA GÖRÜNMEMEK GİBİ BİR SORUNU VAR'

"En son seçimlerde demokrasi güç birliği oluşturuldu. HDP olarak bazı yerlerde AKP’ye kaybettirmek adına demokratik güç birliklerini destekledik. Fakat muhalefetin şöyle bir sorunu var; HDP ile bir arada görünmekten çekinen, HDP ile bir arada fotoğraf vermekten kaçınan, HDP ile isminin geçmesine bile rıza göstermeyen bir muhalefet var. Bu muhalefet tarzı kazandırmaz. Millet İttifakı’na ve içerisindeki partilere bakıyoruz; CHP’nin dışında diğer partilerin hiçbiri HDP’nin oy oranına sahip değil. HDP eğer Millet İttifakı’na destek verirse, Millet İttifakı kazanır anlayışı üzerinden gidenler bile bunu söylüyor. Evet, bu doğrudur. Fakat muhalefetin bu cesaretsizliği ve HDP’ye yaklaşımı, onlara bu seçimlerde bir şey kazandırmaz. HDP’yi öcü gibi görmek, HDP’yi kötü bir partiymiş gibi lanse etmek, onunla aynı fotoğrafta olmamak için çırpınan, aynı kareye girmemek için çaba sarf eden partiler; eğer seçim döneminde HDP farklı bir tavır takınırsa -üçüncü yoldan bahsediyoruz- ve böyle bir yol izlemeye kalkarsa bunun sorumlusu HDP olmayacaktır. Bunun sorumlusu HDP ile yan yana görünmekten kaçınan, HDP ile birlikte fotoğraf vermekten kaçınan muhalefet partileri olacaktır" diyen Buldan, "Herkesin çok açık ve net olması lazım. Tabi ki bizim de ilkelerimiz var. Bu ilkelerimizi belki yakın bir zamanda bir deklarasyonla açıklayacağız. Şimdi bunun hazırlıklarını yapmaya başlayacağız. Deklarasyon hazırlayacağız ve ilkelerimizi ortaya koyacağız. Bu ülkede eğer demokrasi gelişecekse, Kürt sorununun çözümüyle başlanmalı. HDP’nin mutlaka ilkeleri olacaktır. HDP’nin mutlaka seçim açısından söyleyeceği sözleri olacaktır. Bu sözlerimizi, ilkelerimizi, yakın bir zamanda kamuoyuyla paylaşacağız. Elbette bunu muhalefet partilerine de duyurmak için bu süreci başlatacağız" diye konuştu.

'SAYIN ÖCALAN DEVREYE GİRDİĞİ ANDAN İTİBAREN BARIŞ VE DEMOKRASİNİN YOLU AÇILACAK'

Buldan, "PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Kürt sorununun çözümünde nasıl rol oynayabilir?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

Sayın Öcalan’ın barış sürecinde, çözüm sürecinde çokça söylediği şeyler var. Sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi için bir çaba yürüten bir insan da değil. Tüm Ortadoğu için, Ortadoğu’nun geleceği için, Ortadoğu’daki bütün ülkeler için çözüm perspektifi sunuyor. Bu dönem açısından da yeni bir görüşme olursa eğer, Sayın Öcalan, Türkiye’nin geleceği, demokrasisi, barışı açısından çok önemli görüşleri ve çözüm önerilerini ortaya koyacaktır. Ancak şu an o yol kapalı. Açık olmadığı için, Sayın Öcalan ile görüşmeler yapılmadığı için bunu çok fazla değerlendiremiyoruz. Ama o yol açıldığı andan itibaren bu ülkenin geleceği, Ortadoğu’nun geleceği açısından önemli perspektifler gerçekten sunulacak. Buna ben yürekten inanıyorum. Oraya giden birisiyim, oranın havasını soluyan birisiyim, çok iyi biliyorum. O dönem de Sayın Öcalan söylerdi. Ben hâlâ aynı anlayışta olduğunu biliyorum.

Sayın Öcalan yaptığı son telefon görüşmesinde de 'Bana 3 gün versinler, ben bu sorunu çözerim' diyor. Böylesi bir çözüm perspektifi olan bir insanının tecritle sesini keseceksin ve görüşmeleri engelleyeceksin. Onlar biliyorlar, Sayın Öcalan devreye girdiği andan itibaren hem Türkiye hem Ortadoğu açısından barış ve demokrasinin yolu açılacak. Türkiye’nin geleceğini düşünmeyen bir anlayışa sahip oldukları için de tecridi uygulamaya devam ediyorlar."