Taşlıçay’da (Avkevir) halk arasında “Memoş Amca” diye tanınan 76 yaşındaki Memiş Orhan, gençken komşusunun kızına sevdalandı. Ailesini de ikna eden Memoş Amca, kızı istemeye gitti. Fakat kız evi yüklü miktarda başlık parası isteyince Memoş’un ailesi bu isteği karşılayamadı.

Memoş gibi ona aşık olan komşu kızı da bu duruma çok üzüldü. İki aşık, eğer kavuşmayacaklarsa bir daha başka kimse ile evlenmemeye söz verdi.

Bir süre sonra sevdiği kızın ailesi Hatay’a taşınınca Memoş dünyaya küstü. Evini terk eden genç aşık, Ağrı-Taşlıçay yolu üzerinde küçük bir kulübede yaşamaya başladı.

Ağrı’ya her bahar olduğu gibi yılın ilk cemresi bu vakitler düşmüş, baharın müjdesi ağaçlara ve taşlara yansımız. Ama, burada bir gönül var ki, 54 yıldır cemre yüzü görmemiş. Ne bahar, ne yaz, ne de kışlar beklemekle bitmemiş.

Memoş Amca’nın yol üstündeki kulübesinin yakınında durmadan akan bir çeşme var. Çeşmeden su ile birlikte yıllara sığan bir hasret de akıp gidiyor. Kavak ağaçlarının altındaki barakada yaşayan Mamoş Amca, zaman kavramını anlamsız kılan hazin öyküsünü şöyle anlatıyor:

Meteoroloji'den Uyarı: Gök Gürültülü Sağanak Yağışlar Bekleniyor Meteoroloji'den Uyarı: Gök Gürültülü Sağanak Yağışlar Bekleniyor

“Birbirimizi çok seviyorduk. İstemeye gittik. Babası o zamanın parası ile 180 lira istedi. 180 lira o dönem çok büyük paraydı, bir otobüs alabilirdiniz. Ben de bu başlık parasını ödeyecek güçte değildim.

Babası vermedi. Bizden sonra babası gırtlak kanseri oldu, gözleri kör oldu, sol yanı felç geçirdi, midesi patladı. Daha neler geldi başına neler. Çünkü sevenleri ayıranlar asla mutlu olmazlar. O da hiç evlenmedi, kimseye de güvenmedi. Ben de kimseye güvenmedim. Biz sadece bir tek şeye inanırız, o da Allah’a.”

Tüm çabalarımıza rağmen Memoş Amca, sevdiğinin ismini vermeye yanaşmadı. Bunu sadece kendi ailesi ile kızın ailesinin bildiğini söyledi. Memoş’un anne ve babası da kızın anne ve babası gibi vefat edince hem yetim, hem de öksüz kalıyor.

Memoş Amca, en büyük arzusunun tek dakika olsa bile sevdiğine kavuşmak olduğunu söylüyor:

“Keşke tek bir dakika bile olsa birbirimize kavuşsaydık. Bu düğünmüş, dernekmiş, bilmem neymiş, hiç önemli değil. İçinde sevdiğim olmayınca ne edeceğim köşkü sarayı. Şimdi bile kalbim hasta derse, kalbimi çıkarır veririm, sen yaşa ben öleyim derim.”

Bu topraklar Mem ve Zin’in aşkını da, Siyabend û Xecê’nin talihsiz sevdasını da gördü. Xatun ve Zembilfiroş’un yarasına şahit oldu. Memoş Amca da onlar gibi aşkını kalbine gömmüş, gözleri yollarda gün sayıyor.